Bugün size iki öykü aktarmak istiyorum. Yeniden doğuşun sırrını anlatan 2 öykü…
Biri fıkra gibi…
Efendim sözü fazla uzatmadan size kadınların neden erkeklerden daha uzun yaşadıklarını merak eden Amerikalı zengin bir adam doktora gitmiş.
“Eğer beni 1 saatliğine kadın yaparsan sana servetimin 3/1’ni vereceğim,” demiş.
Doktor, işadamının cazip teklifini önce,
“Aman efendim, bu isteğinizin gerçekleşmesi imkansız,” dese de işadamının 1 gün sonra gelmesini istemiş.
Paranormal bir deneyi nasıl başaracağını enine boyuna düşünmüş. Sonunda tıp fakültesindeki hocasına danışmış.
“Bana gönder, ama sana vereceği servetin yarısını isterim, “demiş.
Bir gün sonra zengin işadamı doktora tekrar gelmiş. Doktor da hocasının adresini ona uzatmış.
Bir gün sonra doktor hocasına koşturmuş. Cam ekrandan bakmış, zengin işadamı yerlerde kıvranıyor. Ağlıyor, bağırıyor, duvarları yumrukluyor.
Doktor merakla hocasına sormuş.
“Hocam o neden böyle?”
“Doğum sancısı çekiyor.”
“Nasıl? Anlamadım hocam?”
Hocası gülmüş.
“Bana geldiğinde kadın olmak istiyorsan önce bir kadın gibi doğum yapmalısın, dedim. Kabul etti. Bende ona önce müshil ilacı verdim. Ardından kıçına iki dikiş attım.”
…
Belki de bu deneyi isteyen insanın kanında adrenalin, epinefrin, vb hormonlar düşük seviyedeydi. Yoksa hangi aklıselim insan böylesi acı veren bir deneyi üstlenir?
Dünyaya geliş öykümüzün hikayesi Adem Babamızın göğüs kemiğindendi. Keşke öykü devam etmiş olsa da kadınlar acı çekmese.
Çin’de tam 256 sene yaşamış bir adama sormuşlar uzun yaşama sebebini. Çinli yaşlı adam ölmeden önce verdiği ilginç yanıt düşündüren türdedir.
“Temiz bir kalbin olsun.
Bir kaplumbağa gibi otur.
Bir güvercin gibi yürü.
Bir köpek gibi uyu.”
…
Tabi bu arada doğada tek canlı bizler değiliz, değil mi?
Hayvanlar da işin içine girdiğinde doğada acı çeken canlı türleri artıyor.
Dört maddeyi sorgularken aklıma doğada en uzun yaşayan hayvanların yaşlarını düşünmeye başladım.
Örneğin, kargalar tam 300 sene yaşıyor.
Deniz kaplumbağaları 80 ila 100 yıl yaşarken kartallar 70 yıl yaşamaktaydı.
Denizlerde hayat demek ki, uzun oluyor. Balinalar en uzun 260 yıl yaşıyormuş.
Kırmızı deniz kestanesi 200 yıl yaşarken, okyanus midyesinin dudak uçurtan yaşam süresiydi. Tam 506 yıl yaşamış yahu!..
Açıkçası, deniz kabuklularının ömürlerinin neden çok uzun olduğu? Düşündürdü beni.
Belki de asıl sır, doğal deniz tuzuydu…
Ama var ya, beni en çok şaşırtan ve dehşete düşüren, ” göklerin uçan kralı kartalların” uzun yaşamak istemesinin ardında yatan şok gerçekti!
Nasıl mı?
Efendim, kartalların yaşam süresi 40 yıl olarak bilinir. O yaşa gelmiş bir kartal neden ölür?
Çünkü gagası uzar, tırnakları uzayıp içe doğru kıvrılır, ayak içine batar, tüyleri kartlaşır. Kartal bu durumda beslenemez, uçamaz.
Peki, açlıkla savaşamayacağını anlayan öleceğini anlayan kartal ne yapar biliyor musunuz?
Kartal, yeniden doğuş için acı cerici 200 günü göze alıyor.
Kartal yüksek bir kayalığa uçar. Sert bir kaya seçer. Gagasını o kayaya şiddetli darbeler vurarak kökten kırar. Tam bir ay sonra yeni gagası çıkar. Artık avını gagasıyla yakalayabilir.
Daha sonra yeni gagasıyla pençelerini söker.
Pençeleri de uzadıktan sonra kartlaşmış, uçmasını yavaşlatmakta olan tüylerini yolar. Kanlar içindedir.
Tam 200 gün sonra gençleşen kartal, artık ömrünü tam 30 ila 40 yıl daha uzatmış olur…
Ne kadar kanlı ve sancılı bir süreç değil mi?
…
İnsana gelelim mi?
Anımsarsanız daha önce de bir yazımda satır_arasına sıkıştırmıştım.
Östrojen ve Oksitosin hormonu kadınlarda var olmasının yanısıra kadınlar gözyaşlarıyla vücuda zararlı hormonlardan kurtuldukları içinmiş.
Çocukluktan beri, “Sen erkeksin. Ağlamaz, üşümezsin!” Diyerek güdülenmiştir ya…
Yaşam boyunca erkekler gözyaşlarını içlerine sağarlar.
Ağlayamadıkları için de kan kimyaları değişir. Kanlarındaki zararlı hormonlar böbreklerden atılmaz. Hücre ve dokularda sıkışıp kalıyormuş. Hücrenin doğal yapısını bozarak başta kanser olmak üzere kalp ve akciğer hastalıklarına neden oluyormuş.
Şimdi anladınız mı, kadınların uzun yaşam sırlarını?
Tabi bilimsel buluşların yanısıra en doğal uzun yaşama formülümün ” Unutmak, affetmek” gibi duygularımız ilk sırada yer alıyor.
Nasıl mı başarabiliriz?
Bizi kısıtlayan, özgür kılmayan tıpkı o kartallar gibi ya ölümü göze alacağız, ya da tüm bize acı veren ilkel alışkanlık, tabu, dini normlarlardan kurtularak…
Efendim,
“O ayıpmış, bu günahmış, o ne dermiş? Vs…vs…vs…”
Bizi tutsak kılacak tüm olası safralı düşüncelerden kurtularak…
Keşke bizler de bir kartal gibi başarabilsek?
Çinli adam gibi uzun olmasa bile sağlıklı bir yaşam sürebilsek…
Sağlıklı günler dileği ile.
Emine Pişiren/Kocaeli