3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü; Başkanlık senaryoları, terör, ekonomik kriz ve (bitip tükenmek bilmeyen) Fetö operasyonlarının baş döndüren gündemi içinde, yaşadık.
Sn. Başbakanın TV konuşmasını dikkatle izledim. Kendisini sık sık tenkit etsem de, bazı hasletlerini ifade etmem, adil olmanın ve kadirşinaslığın gereğidir;
1- a) Kendisi; muhatabını dikkatle dinleyen, ciddiye alan, saygı duyan ve aktarılan görüşleri uygulayan, bir kişiliğe sahiptir. İzmir milletvekili olarak, ilk yıllarda, sık sık görüşme ve fikirlerimi aktarma imkanı buldum.
- b) Engelliler konusunda, gerçekten hassastır. Anadolu Otizm Vakfı’nı kurarken ve başkanlığını yürüttüğüm dönemdeki, her türlü desteğine müteşekkirim. (Gerçi TV konuşmasında, bu vakıftan bahsederken, ismimi zikretmekten imtina etti. Ama, önemli değil. Bu, verdiği destekleri, minnetle hatırlamamızı engellemez.)
- c) En büyük şanssızlığı; Cumhurbaşkanının her işe karışması, kendisine hiç inisiyatif bırakmamasıdır. Bu baskı ve müdahaleler olmasa, çok daha başarılı olacaktı, inacındayım.
2- Engelli problemi; ülkemiz için çok hayati bir konudur. Öncelik arz etmektedir. Zira;
- a) Nüfusumuzun, (maalesef) yüzde 10’una yakını engellidir. Bunların büyük bölümü de, ekonomik açıdan yetersiz ailelerin içindedir.
- b) Terör (hem fiziki, hem de psikolojik açıdan) korkunç boyutlara ulaşan trafik kazaları; bir türlü önlenemeyen akraba evlilikleri; GDO’lu gıdalar, hava/su/gürültü ve çevre kirlilikleri; nüfusun gittikçe yaşlanması; genetik problemler ve bir de milyonlarca Suriyeli sığınmacı; bu oranı daha da artırmaktadır.
- c) Ne yazık ki; bu konuda, yeterince hastane; tedavi, rehabilitasyon, barınma, meslek kazandırma, bakım merkezi yoktur. Üniversitelerimizde yapılan ilmi araştırma, seminer, konferans, tayin, Genetik laboratuarı, ülke çapında taramalar, çok azdır. Psikolog, terapist, geriantolog, hemşire, hastabakıcı, refakatçi vb. elemanların mevcudu, çok yetersizdir. Valilik ve belediyelerin, konu ile ilgili icraatları (az sayıda istisna dışında) yok denebilecek düzeydedir. Engelli yakınlarına, gerekli eğitim verilmemektedir.
- d) Konu ile özel sektör yatırımları ve sivil toplum örgütü çalışmaları da çok azdır. Maalesef, özel sektörün açtığı kurumların çoğu da bir işe yaramamaktadır. Rehabilitasyon yoktur, sadece, bir kreş düzeyindedirler. Bu arada, birtakım vicdansız, şerefsiz, ahlaksız tiplerin yaptığı dolandırıcılıklar da ayrı bir yüz karasıdır.
3- Çözüm, (daha önce de, birkaç kere yazdığım gibi) konunun halka mal edilmesinden geçmektedir;
- a) Seminerler, konferanslar, TV programları, her düzeyde eğitim seferberliği ile, tüm halkımız aydınlatılmalı, görev şuuruna sahip kılınmalıdır.
- b) Sinema, maç, tiyatro, konser, tüm ulaşım aracı biletlerine; Milli Piyango, Spor Toto/Loto vb. tüm talih oyunları kuponlarına; elektrik, su, doğalgaz, jeotermal vb. faturalarına ve şüphesiz ilgililerin çok daha iyi tespit edebileceği belgelere;
ENGELLİLER FONU’na aktarılmak üzere, 25 (Yirmi beş) kuruş, ilave edilmelidir. Bu uygulamaya, kimsenin karşı çıkacağını sanmıyorum. Ama, çok müthiş bir kaynak sağlanmış olacaktır. İnanılmaz bir sıçrama sağlanacaktır. Tüm eksiklikler giderilecektir. Hatta; Batıda olduğu gibi, 3D yazıcılar ile organ üretimine bile geçilebilecektir. Rehabilitasyon, eğitim, tedavi, barınma merkezleri, her ilde gerçekleştirilebilecek; ayrıca işyerleri, atelyeler ve satış merkezleri de kurulabilecektir.
4- İktidar, engelliler konusunda, tam bir seferberlik başlatmalıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki, (inanılmaz yetersizliklere rağmen) başarılı sağlık seferberliği örnek alınmalıdır;
Cumhuriyet kurulduğunda tam bir açlık, sefalet ve hastalıklar tablosu vardı. Hastane, dispanser, doktor, hemşire, ilaç, tıbbi malzeme yoktu. Ulaşım imkanları kısıtlı idi. Hijyen ve temizlikten söz edilemiyordu. Zira; su, kanal, yeterli beslenme mevcut değildi. Aynı kaptan yemek, aynı yatakta yatmak, hastalıkları hızlı bulaştırıyordu. Bit, pire, sivri sinek, kara sinek, tahtakurusu, fare, hamam böcekleri her yeri işgal etmişti. Verem, sıtma, tifo, tifüs, frengi, bel soğukluğu, şark çıbanı, uyuz, cüzam, çiçek, iskorpit, menenjit her tarafı kasıp kavuruyordu. Çocuk ve anne ölümleri zirvedeydi. Herkesin ağzı, burnu, yüzü yara içindeydi. Bağırsak kurtları, herkesi halsiz ve zayıf kılıyordu.
Ve bütün bu imkansızlıklara rağmen, sağlık seferberliğinde başarı kazanıldı. Rabbim (cc), emeği geçen herkesten, bu arada bilhassa Verem Savaş ve Sıtma Savaş derneklerinde hizmet verenlerden, razı olsun.
Ümit ederim ki; bu yazım, Başbakan ile Sağlık, Milli Eğitim ve Maliye Bakanlarına ulaşır ve ciddiye alınır.