Engelli çocuk, herkese el sallayıp gülücük dağıtıyordu. Engelliydi ama neşesi yerindeydi.
Sakatlığın verdiği ezikliği hazmetmiş görünmüyordu. Neşesi ve hareketliliği, belki de zorundan öyle görünmek istiyor gibiydi. Ayrıca annesine karşı da yapmış olabilirdi. Çünkü annesiyle pek uyuşur davranışlara sahip değildi. Görünüşüne göre, yaşı da ilerlemişti.
Apartmanın önünde arkadaşı beklerken, arabasındaki engelli çocuğa güldüm. Elimi kaldırdım ve çak dedim. Adını sordum, Hakan dedi. Ağzını eğerek konuşabildi. Bir kolu ve iki bacağı da ince, kalem gibiydi.
Üzeri kapanır akülü arabasının arkasında sepeti de vardı. Çocuk, akülü arabasından sonra rahatlıkla bir parkta gezebiliyormuş.
Hakan okumayı öğrenmiş. Okulu çok seviyormuş, kalem ve defterleri varmış. Sepetinde ayrıca top ve raketi de bulunurmuş. Bu arada annesi geldi. Telaşlıydı, ne diyeceğini bilemedi. Acelem var da dedi. Arabaya tuttuğu gibi caddeye fırladı.
Anneye dikkat ettim, çocuk gitmek istemedi. Anne çekti götürdü. Psikolojik sorunlu gibi davrandı. Çocuğunun sakatlığına verdim. Ayrıca anne aksanlı, çocuk ise nazikti. Anne esmer, çocuk oldukça beyaz deriliydi.
Anne, sakat çocuğuna çok nazik davranmalıydı. Aksine kaba bir olay yaşadık. Acaba çocuk mu hak etmiyor diye kendime sordum. Gerçek dışı bir duyguydu, böyle bir şey olabilir mi?
Sıkıldım ve arkadaş geldi ve gittik.
İnsan, ister istemez yükümlülük altına giriyor. Arkadaşa çocuk ve anası hakkında araştırma yapalım, dedim. Arkadaş çocuğu görsek de yakınlık kurmayalım ve bir durum varsa, ana kuşkulanmasın.
Apartmanda çocuğu ve anasını hiç görmeyen vardı. Ana her sabah çocuğu da alır ve bir yere giderlerdi. Halbuki çocuk bir sakatlar okuluna yazdırılabilirdi.
Ana, Hakanı sanki kaçırmıştı. İnsanın aklına böyle tuhaflıklar geliyordu. Sabahtan çocuğu kaptığı gibi kaçıyordu. Onları pencereden fark ediyordum. Ne kadar sesiz olmaya çalışsalar da sakat arabası bir yerlere çarpıyordu.
Böyle bir aileye çocuklarının okuması için sakatlar okuluna yazdırabilirdim. Yaptıklarımla yüreğimin duygusallığı çelişti ama zaman haklı olduğumu gösterecekti. Gerçi üzerlerine gitsem nereye varacaktım.
Bir gün sonra yeni bilgilerle karşıma çıkan arkadaş, bizden kuşkulanmadı elimizi çabuk tutmalıyız, dedi. Akşam gördüm bakmadım. Gerekli yerler takip ediyor. Bu akşam dikkatli ol, gelenler olabilir, dedi.
İyiliği kabul etmeyen ana, samimiyet kurmamak için, yanımızda kalmadı. Sözleri taş atar gibiydi. Biz de üzerimize düşeni yapmanın neşesiyle gülüp oynadık. Akşamı zor bekledim. Asansörden arabanın çıktığını duydum. Yarım saat sonra ayak sesleri sakat çocuğun kapısında kesildi.
Kapı açıldı ve bir çığlık koptu. Polisler içeriye dolunca çocuk polisleri alkışlamış. Alkışlamasına şaşırmadım. Çünkü çocuğun yaşı vardı. Yalnız çok ezilmişti. Ana baba sevgisi olmayınca bana karşı olan davranışı doğaldı. Şimdi sakat çocuğun ilgisini daha iyi anlıyorum.
Kadın, çocuğu kaçırmış ve dilendiriyormuş. Ayrıca bakmıyor ve maaşı da alıyormuş, dediler.
asan TANRIVERDİ