ENFLASYON, GIDA, ZİNCİR MARKETÇİLİK, TARIM..
Dolar 9.TL’yi geçti..
Gıda enflasyonu yüzde 50’liler civarında..
2000’li yılların ilk yarısında ABD endüstriyel tarım devi Cargill firmasına büyük tavizler verilmişti.
Bu bir anlamda “modern kapitülasyon” idi.
Tarım sektörüne olumsuz etkileri çok olmuştur.
Geçen bu 20 yılda mali sermayenin önü sınırsızca açılmıştır.
Mali Sermayeye parasal transferler yapıldı, özelleştirmelerle, sürekli kamusal ihalelerle, belediye kaynaklarının beşli inşaat gruplarına aktarılmasıyla, vakıflara bedelsiz tahsis edilen kamu binaları, mülkler, arazilerle, kamu bankalarının destekleriyle, varlık fonu gibi uygulamalarla..
Borçlanma Ekonomisi devam ediyor.
Ranta dayalı, üretkenlikten uzak, tüketim ve ithalat ağırlıklı bu model bazı sonuçlar doğurmuştur;
Kişi başına milli gelir düşmüş, bölüşüm daha da bozulmuş, Koç-Sabancı gibi dev şirketler en çok bu dönemde karlılık içinde olmuşlar, yoksulluk-işsizlik artmış, satın alma gücü büyük ölçüde erimiştir.
Ülkenin genel büyüme modelini sorgulamadan dikkati süper zincir marketlere çekmek ne derece doğrudur?
Model sürekli dışa bağımlılık yaratmaktadır.
Tarımda, teknolojide, ara malı ve hammaddede, enerjide, akaryakıtta, petrol, doğal gaz ve elektronikte vs..vs..
Zincir marketler tekel konumlarını sürekli güçlendirmişlerdir.
Son on yılda, toplam süpermarket mağaza sayısı 10 binden 40 binlere çıktı. (Nielsen Araştırması, 2021)
2010’da market ciro payı yüzde 35 iken, bu yıl yüzde 52’ye gelmiştir.
Süpermarket mağaza sayısındaki 30 bin mağazalık artışın 24 bini BİM, A101 ve ŞOK’un mağaza açılışlarından oluşmuştur.
Bu zincir marketlerin;
Topbaşların BİM’i, Yıldız Holdingin, Murat Ülker’in ŞOK’u, Sabancıların CarrefourSA,
Turgay Aydın Holging’e ait A101 ve Anadolu Grubu’na, Özilhanlara ait Migros olduğu bilinmektedir.
u marketler cadde aralarında da faaliyet göstererek, daha ucuz kiralık yerlerde, daha basit bir raf maliyetiyle çalıştılar.
Bir dönem elbette bir çok üründe daha hesaplı satışlarla düşük gelirli kesimler için çekici de olabilmişlerdir.
Bunu “halka hizmet” diye sunmak doğru olmaz.
Çünkü kapitalizmde verimlilik kavramı, gerçekte artan sömürü anlamına gelir.
Çünkü az insan ile, uzun ve molasız iş saatleriyle, örgütsüz-sendikasız düşük ücretlerle çalışmaktır kapitalizmde verimlilik..
Artan verim kazançları adil paylaşılmadıkça üretkenlik anlamsızdır ve artık değer sömürüsü artarak devam etmektedir.
VERİMLİLİK PAYLAŞILMAZ, PAYLAŞILSA VERİMLİLİK OLMAZ..
Peki o zaman başta gıda olmak üzere bu kronik enflasyon nereden ileri geliyor?
Birinci neden, dışa bağımlılıktır, petrol, enerji, teknoloji, ara mal ve hammadde açısından dışa bağımlı olup DOLAR üzerinden girdilerin ödenmesidir..
İkincisi, dış kaynakların -borçların- üretken sektörler yerine ranta dayalı alanlara aktarılmasıdır.
Üretim yapısı -gıda özelinde tarım- ve dış ticaret dengesindeki bozulmalar enflasyonu besleyen önemli bir diğer faktördür.
Sektörel verimsizlikler, düşük teknoloji, iş gücü piyasalarındaki niteliksiz yapılar hep fiyat artışlarını kamçılar..
Beş zincir market, beş inşaat şirketi filan derken Türkiye üretkenlikten uzak ranta dayalı tüketici modeli bir türlü terk etmiyor ve kısır döngü sürüyor.
Kalkınmacı bir devlet modeliyle adil bir hukuk ve halkçı sosyal büyümeye öncelik vermedikçe fazla bir yol alamayacağız.