İnsanın mutluluk enerji bataryası boşalınca adeta ruhu da göç ediyor kendinden. Farklı ruhsal bungunluk halleri hasıl oluyor.
Zaman zaman bende de bir haller hasıl olur. Sessizce içime yolcu olur ıraklaşırım insanlardan.
Dostlardan fire veririm!
Anlaşılmaz olurum!
Anlamsız olurum!
Huysuz olurum!
Çekilmez olurum!
Uykusuz olurum!
Aynalarda görmek istemem yüzümü…
Tükenmişlik yapışır yakama…
Unutkan olurum!
Çorabımın tekini arar, gömleğimin düğmelerini yanlış ilikleyen olurum!
Sonra durulurum!
Gök olurum..
Deniz olurum..
Sözcüklerim susar, gözlerim konuşur!
Kimselere pek göstermem gözlerimin buğusunu. Ağlar ağlar yıkarım yüzümü.
Bir süre uzanırım yeşilliklerle… Ya da gözlerimi tutar gökle deniz. Maviyi yudum yudum içer bakışlarım…
Sonra en sevdiğim iki eyleme koşar parmaklarım. Fırça ve kalem yetişir imdadıma!
En üretken yediveren anlarımdır, o anlar.
Ya bir şelale çağlar fırçamdan, ya da engin bir denizle uçsuz bucaksız göğün rengi. Ne yudumlamışsa gözlerim o renkleri kusar fırçamdan…
Kalemim yürek özümü sağar sözcük sözcük…
Kimse pek bilmez, göremez o gri demir pasına bürünen ruhumun dalgalı gönül kıyılarına vuran kirli renklerini…
Beethovenin 5. Senfonisine kapılır, açılırım ufuklara doğru…
Anlamak istemem birçok şeyi ve kimseleri…
Uzağımdır herkesten ve her şeyden. Ve tüm enerji emicilerden…
Sonra… Sonra,
Bir bakarsınız bahar olmuş gönlümdeki iklim.
Sonra;
Adı şiir olur…
Adı resim olur hayatımın…
Adı bahar olur.
Gönlümün balkonunda ki sakız sardunyalarıma su verir gözlerim.
İçerim baharı…
Hoş geldin BEN..!
Emine Pişiren/Kocaeli