Sevgili okurlarım, birkaç gündür gazetelerin manşetinde okuduğum kadarıyla, cumhuriyetimizin 94. kuruluş yıl dönümü kutlamalarında yine bazı sıkıntıların olabileceğini görülmektedir. Cumhuriyetin kuruluş gününü şevkle ve heyecanla kutlanması vatandaşlık görevlerimizden olduğu kadar, uygulamada, devletin temel görevlerinden birisidir.
Bizler geçmişimize bir dönüp baktığımızda, nerden nereye geldiğimizle övünmemiz gerekirken, sanki cumhuriyetin varlığından rahatsızlık duyuluyor endişesi oluşmaya başlamaktadır. Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Mustafa Kemal Atatürk tarafından, gençlerimize emanet edilmiştir. Koruyup kollamada ve ulusumuzu mensur medeniyetin seviyesine ulaştırılmasını sağlamaktan sorumlu tutmuştur. Bu hedefi Türk milletine göstermiştir. Bugün bu hedefin neresinde olduğumuzu tahlil etmek için ve dünya devletleri aritmetiğinin neresinde olduğumuza bakmamız gerekir.
Büyük Öder Mustafa Kemal Atatürk’ün hedeflediği ve işaret ettiği temel öngörüm, batı uygarlığı çerçevesinde, toplumumuzu medeni milletler seviyesine ulaştırmaktı. Bu bağlamda Yapmış olduğu bütün devrimlerinin amacı buydu. Kendi yaşadığı dönemde yaptıklarının yanında, yapılması gerekenleri de süreci içinde yapılacağına inanmıştı. Sıfır noktasından alınan Misak-ı Milli sınırları içinde yer alan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu amaçla taçlandırdı.
Devlette devamlılık esas olduğuna göre, daima ileri düzeyde modernleşerek gelişmelerin sağlanması gerekmektedir. Mustafa Kemal Atatürk yaşadığı dönem içinde, ekonominin el verişliği ölçülerde büyük işlerin başarılmasını sağladı. Her türlü yoksulluğa mahkûm edilmiş 14 milyon olan.
nüfusun, insanca yaşama ihtiyacını gidermeye çalıştı. Şimdi ise 80 milyon olmamıza rağmen, acımız tokumuzdan fazla.
Devlette devamlılık vardır dedim, peki bu açları cumhuriyet sistemimi yarattı. Şimdi cumhuriyetin altı oyuluyor ve gereksizmiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bu şekilde düşünenlere sormak istiyorum?
Dedelerimizin kemiklerini sızlatmayın? Bu vatan kanla yoğruldu. Bu vatan milyonlarca şehitlerimizin kanıyla ıslandı. Türkiye Cumhuriyeti bu akıtılan kanların bedeli üzerine inşa edildi. Elimizi göğsümüze koyup, vicdanımıza seslenelim. Geçmiş tarihimizi gözden geçirdikten sonra, vicdani muhasebe yapıp, kesin kararımızı ondan sonra verelim.
Cumhuriyetimizin 94. kuruluş yıl dönümünün kutlanmasından rahatsızlık duyanlara soruyorum.
*Cumhuriyetimizden ne gibi bir zarar görüldünüz?
*Gördüyseniz bunu neden açık bir yürekle söylemiyorsunuz?
*Vatandaşları neden ayrımcılığa itiyorsunuz?
*Neden yürüyüş ve şenlikleri yasaklıyorsunuz?
Bence bu soruların cevabı vatandaşa anlatılmalıdır. O nedenle, cumhuriyetle hesapları olanların, çağdaş bir dünya düzeni içinde yaşamak istemeyenlerdir.
Onların yaşadığı dünya, bizim yaşadığımız dünyadan çok farklıdır. Türk halkının mücadelesi çağdaş yaşam mücadelesidir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün İşaret ettiği medeniyet, bizim toplumsal çıkarımızdır. Bu çıkarımız ulusumuzun geleceğidir. Koyulan yasaklar hem İnsan haklarına ve onun ilkelerine, hem de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı haklarına aykırıdır. Ben doğduğum cumhuriyetin vatandaşıyım. Doğduğum cumhuriyetin bayrağı altında hür yaşayıp, hür ölmek istiyorum.
Mürsel Adıgüzel
Eğitimci Yazar ve Şair