En büyük düşmanımız en son bakacağımız yerdedir ve çoğu zaman oraya bakmayız.
Şeytan öyle ulvi değerlerin arkasına gizlenir ki; oraya bakmayı hiç hesaba katmayız.
Mutluluk anayasası ilk üç maddesine riayet etmeyen dünya/ahirette asla mutlu olamaz.
Bu maddeler hayatta önceliklerimizi belirler ve üçü de içeriği ve konumu itibariyle şifrelidir.
Bu şifrelerle oynayan hayatının fabrika ayarlarını bozar ve bir daha da aslına dönemez.
Nedir bu öncelikler:
1.Aşkın varlığımız Yaratıcımız Yüce Allah ile ilişkiler en birinci sırada,
2.İçkin varlığımız eşimiz ile ilişkiler ikinci sırada,
3.Taşkın varlıklarımız çocuklar ve taştığımız varlıklar anne/babamız ile ilişkiler üçüncü sırada
Bu üç madde de saydığımız önceliklerin hakkını vermek değerli olduğu kadar zordur da…
Bu sebepten insan nefis ve şeytanın da ısrarlı teşvik ve hilelerine mağlup olarak kırmızı çizgileri aşar ve minderin dışına kaçar.
Oysa imtihanın asıl yeri, minderin çizgilerle belirlenmiş kısmıdır ve minderin dışına çıkan dünyada ve ahirette diskalifiye edilir, puanlarına bakılmaz.
Çünkü minderin merkezinin hakkını veremeyen dışarının hakkını hiç veremez.
Peki, neden minderden kaçar insanlar?
Çünkü minderdeki mücadele gözünü korkutur.
Karanlıkta kaybettiği eşyayı aydınlık diye dışarıda aramak gibi nafile bir uğraşla ömrü geçer kaçakların.
Allah’a karşı, eşe karşı, çocuklarına karşı, anne/baba ve sıla-i rahim kapsamındaki akrabalarına karşı vazifelerini yerine getirmeden cihad/dava aşkıyla ülkeyi/kıtaları fethetmeye çalışmak bu kaçışa ulvi bir kılıf giydirmekten başka bir şey değildir.
Hz. Peygamber (s.a.v.), yok olmak riski içeren bir savaş için birlikte gelen baba oğula; kalabalık ailelerini gözetmek için sadece birisinin gelebileceğini; ikisinin asla gelemeyeceğini ifade etmiştir. İkisi de şehadet konusunda ısrarcı olunca aralarında kura çekmişler, kura oğula çıkmış ve savaşta şehit olmuştur.
Günümüzde ister dava/cihad//STK Gönüllüsü, ister akademik/bürokratik/ticari/siyasi gibi alanlarda kariyer için, başarı için mutluluk anayasası o kadar ihlal ediliyor ki…
Buradan tekrar uyarıyoruz, fabrika ayarlarıyla oynamayın!!!
Bir kez bozarsanız bir daha asla ve asla düzeltmezsiniz.
Her mutlu insan başarılı, ancak her başarılı insan mutlu değildir.
Mutluluk anayasası ilk üç maddeyi bozmak için kullandığınız “en ulvi kaçış yöntemleri” sizi kurtaramayacak, yaptığınız hayati ihmaller dünya/ahiret saadetinizi tuzla buz edecektir.
“Böylece Allah dileyeni sapıklıkta bırakır, dileyeni de doğru yola iletir. Rabbinin ordularının sayısını kendisinden başka kimse bilemez. Bu, insanlar için uyarıdan başka bir şey değildir.” (Müddessir, 74/31)
Allah Elçisi (s.a.v.) Kuzman olayı üzerine Bilâl’e emretti de Bilâl insanlar içinde:
“Şu muhakkak ki cennete ancak Müslümân nefis girer. Ve muhakkak ki Allah bu İslâm Dîni’ni (dilerse) elbette fâcir kişi ile de te’yîd edip kuvvetlendirir.” sözlerini bağırıp ilân etti.
(Buharî, Cihad, 182; Müslim, İman, 178)
Birinci madde tamam da ikinci ve üçüncü madde beni zorlar diyen mücahid/mücahideler(!) hiç evlenmesin, kendini vakfetsin.
Müminseniz, evlendiyseniz, çocuklarınız olduysa mutluluk anayasası ilk ÜÇ maddeyi her gece yatarken ve sabah yataktan kalktığınızda hatırlayın.
Hatırlayın ki; hayatınızda anayasanın ilk üç maddesine aykırı dava/cihad//STK Gönüllüsü gibi çalışmalar, kariyer, yükselme, siyasette, ticarette yoğunluk gibi kanun, kanun hükmünde kararname, tüzük ve yönetmelikler olmasın.
Unutmayın dünyada ve ahirette bu öncelikli maddelerden kesinlikle kaçamazsınız.
Yaban eşeklerinin hayatına kasteden Arslan’dan kaçtığı gibi nefis ve şeytana uyanların kaçacağını ama hepsinin ensesinden yakalanacağını söylüyor Kur’an-ı Kerim:
“Hak ve hakikat böyle iken onlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâla) öğütten yüz çeviriyorlar?” Müddessir, 74/49-51.
“Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: “kaçacak yer nerede?” der. Hayır, hayır! (Kaçıp) sığınacak yer yoktur! O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.” Kıyame, 75/7-12.
Sakın hiçbir kimse bu mutluluk anayasasından bize bahsetmedi, “görmedik-duymadık-bilmiyoruz” demeyin, üç maymunu oynamayın haaa!
Ben üzerime düşen görevi yapmaya çalışıyorum ve tebliğ ediyorum, artık top sizde…
Şahid ol Ya Rab! Şahid ol Ya Rab! Şahid ol Ya Rab!