Cenab-ı Hak (cc) kullarını seviyor, acıyor. Doğru yolu bulmaları için Peygamberler gönderiyor, vahiler yolluyor. Ama ne yazık ki tüm insanlık tarihi boyunca din istismarcıları çıkıyor ve dini kendi çıkarları için saptırıyor. Aslına uygun olmayan hale getiriyor. Ve insanları sömürüyor.
1– Ülkemin ve İslam Âleminin durumuna bakınca içim kan ağlıyor. Mutsuz oluyorum. Çok üzülüyorum.
a) Tüm İslam ülkeleri perişan. Demokrasiden, fikir, ifade, inanç ve teşebbüs hürriyetlerinden, can ve mal güvenliğinden, adil bir yargı düzeninden, ilimden, sanattan, kültürden mahrum. Tümü sefalet, cehalet ve dejenere sosyal yapı içinde boğuluyor. Ve yine tümü, Siyonist, Evanjelist, Haçlı çetelerinin sömürgesi durumunda. Yönetimleri halkın değil, bu sömürgecilerin hizmetinde. Seçimler göstermelik ve şaibeli. (İslami endekse göre, 153 ülke içinde 95. sıradayız.)
b) İşte 31 Mart seçimleri. İşte laf salatasından başka olmayan, hiçbir mesnedi ihtiva etmeyen 250 sahifelik YSK kararı. Ve AKP üst yönetimi hala “hırsızlık” iftirasını ve yalanını (hem de mübarek Ramazan ayında) sürdürüyor. Halkı aptal yerine koyuyor. Cami açılışlarında bile iftiralarını devam ettiriyor. Neymiş? Bir şeyler olmuş? Peki, kim ne yapmış? Cevap yok.
c) Özellikle Binali Bey her ağzını açtıkça puan kaybediyor. Neymiş? Sandık başkanı tipine bakarak AKP’li olduğuna inandığına 3. oy pusulasını vermemiş? Neymiş? Oyları çalınmışmış? Aslında kendisinin yerinde olsam, tekrar aday olmazdım. Açıkça belli ki gönülsüz, ümitsiz ve yorgun. Sadece Saray istedi diye yola devam etmektedir. Boş yere kendini yıpratıyor.
d) AKP’lilerin, yalan, baskı, iftira, tehdit yerine İBB’deki yolsuzlukları, israfı, hortumlamaları, mülklerin kimlere peşkeş çekildiğini, çalışmadan para alan binlerce asalağı, makam aracı rezaletlerini vb. iğrençlikleri izah etmesi gerekmez mi? Dillerine tek bir şey dolamışlar; “hırsızlık” İnsan bu mübarek aydan utanır.
e) Devamlı kamu kaynaklarını sömüren aile vakıflarını, Kızılay’ın nasıl Binali Bey’in ailesinin hakimiyetine girdiğini, Yeşilay’daki israfı izah etmeliler. Rahmetli Ağabeyim, çok uzun yıllar Genel Sekreter ve Başkan olarak hizmet verdi. Yeşilay’ın her kuruşunu korurdu. Bir çay bile ısmarlamazdı. Şimdi o sorumluluk duygusu yok. Yandaş kulüplere forma reklamı bile veriyorlar. (Lüks araçlar, pahalı iftarlar tercih ediyorlar.)
2– Devamlı olarak ısrarla ifade ediyorum. AKP dindar bir parti değildir. Aksine “din istismarı” ve kötü örneklerle (Türk tarihinde)Yüce Dinimize en büyük zararı vermiştir. Halkın cahilliğini kullanmıştır. İnsanlarımızı, özellikle de gençlerimizi dinden soğutmuştur. Ateizmi ve deizmi azdırmıştır. Camileri parti şubesi haline getirmiştir.
a) Binlerce Kur’an kursu var. Evlatlarımız, zorla İmam Hatiplere yönlendiriliyor. Camilerde devamlı bağış toplanıyor. Peki, bir denetim var mı? Yok. Buralardaki eğitim düzeyinin ve eğiticilerin kalitesi yeterli mi? Hayır. Tek amaç partiye adam kazandırmaktır.
b) Ramazan ayı geçti, gitti. Vaazlarda ne dinledik? Ne kadar yararlandık? Cenab-ı Hak’ın rızası mı arandı, Sarayın tasvibi mi?
Hırsızlık, lüks, saltanat, israf, şirk, kul hakkı, zina, fuhuş, alkol, iftira, faiz, sapkınlıklar, tecavüzler, kadına şiddet, çocuk gelinler, erkek çocuklara tecavüzler, gurur, kibir, baskı, zulüm, hukuksuzluk, hırsızlıklar, yalan, rüşvet, yolsuzluklar, emniyeti ehline vermemek, muta nikahı, Şia, Vehhabilik, Selefilik, ayrımcılık, güzel ahlak, torpil, zirve yapan cemaat istismarları vb. konulara hiç dokunulmadı. (Neticede halkın, Sarayın emrindeki Diyanet Teşkilatına güveni kalmadı.)
c) Devamlı, fitre, zekât, sadaka konuları işlendi. Bunlarda da hep Kur’an kursları ve Diyanet tavsiye edildi. (Sanki Türkiye’de başka ihtiyaç sahibi yoktur.) Hele hele Diyanetin yardım talepleri hiç bitmiyor. Bütün yıl sürüyor. Sanki bir hizmet veriyorlar? Denetim de yok. İşleri güçleri yandaş müteahhitlere yurt içinde ve dışında (pahalı) camiler ve müftülük siteleri yapmaktır. Hal bu ki devir, cemaatsiz, içi boş, devasa lüks camiler yapma devri değildir. Cemaate ağırlık ve önem verme devridir. (Ramazan geçti. Teravihlerde 3-5 safı geçemedik. Niçin? Halkımız camilerden soğuduğu için.)
d) Halkın vergileri ile düzenlenen, tamamen siyasi şov amacı taşıyan iftarlar ise ayrı bir günah kaynağıdır. Buradaki lokmalara “helal” diyebilir miyiz? Ama haram, helal kavramına önem veren kim? Saçı bitmemiş yetim hakkına el uzatmaktan korkan kim?
3– Problemin temelinde cehalet yatmaktadır. Maalesef halkımız “ne dini, ne de dünyevi bilgilere” sahiptir. Acaba, (Kur’an kursu, İmam Hatip mezunları ve cemaat mensupları da dahil olmak üzere) 82 milyon nüfuslu Türkiye’de kaç kişi hayatında bir kere olsun Kur’an-ı Kerim’in Türkçesini, Sevgili Efendimizin (SAV) hayatını ve sahih hadislerini, sağlıklı bir İslam İlmihalinin tümünü okumuştur. Namaz surelerinin anlamını bilmektedir. Güzel ahlakın, kul hakkının, şirk günahının, ilmin, aklı kullanmanın önemini idrak etmektedir?
Rabbim (cc) hepimize fazilet, basiret ve feraset versin.