Hayatın çirkefliğini, gündelik uğraşlarında yaşamış ve psikolojisini güçlü tutmayı başarmıştı. Bu düzende dahi emek vermiş ve alın teri dökmüştü.
Alın teri dökerek, önemli işler gördü. İşlerini moralle sürdürdü, hiç durmadı ve başarılı da oldu. Yeri geldi bir simit ve bir bardak çay adına, çöplere koştu. Emeğinin karşılığı, yüzünü güldürdü ve onurlandırdı.
Devletini yüzüstü koymadı, yalnız olmadığını biliyordu. Biliyordu çalışana değer verildiğini. Yıkılan hayallerini onarılacağını, çileli de olsa, kendini bildiği, dünyasına döneceğini.
Otuz beş yaş değil, otuz beş yıl hizmet, çehresi soluk ve gözleri yaşlıydı…Havuz başında, kulağında çınlama ve gözünde seğirme gerçekleşmişti.
Havuzun kenarına oturdu ve geçen insanları izledi. Kendi kendine “ben daha iyiyim,” dedi. Acıdı verdiği bunca emeklere, acıdı çekilen ve içini daraltan çilelere. Acıdı aldatılmaya ve aldananların, hikâyesine… Ezilenlere üzüldü, zulmün pençesinde, çırpınanlara kol kanat germişti. Geri dönüp baktığında “elde sıfır” dedi. Acımasızlığa zulüm, dedi. Zulmü yaşatanlara kahretti.
Heba edilen emekleri, duygusuzca geçen zamanı, göz önüne aldığında, ürperdi. Sözün bittiği yerdeydi. “İnsanca yaşamak,” diye bir başlığın altını doldurmak istedi. Söylemin hiçbir fayda getirmeyeceğini bilerek sustu.
Kaldırıma geçti ve kasaba uğradı. Psikoloji düzgündü; kıyma aldı. Kasap: Hayırdır, nişan veya düğün mü? Diye sordu.
Ocağının tüttüğü ve aşının piştiği, bir yuva hayal ediyordu. Büyük bir sevecenlikle sözlerini tekrarladı. Emekli kurumuş adeta küçülmüştü. Rahat bir geçim sağlamak istiyordu. Dalgalarda sallanan kayığında olmayı özlüyordu.
Umutları ilk adımda tökezlemiş ve ömür yolunda, acılar bırakmıştı. Duygusallığı adına tüm gücünü, yeteneklerin ölçüsünde, toplum için harcamıştı. Güvenli ve şeffaf bir hayat yaşadığını sanıyordu. Şahsiyetli ve dürüst iş görmekten yana olmak istemişti.
“Eğri ağaç işe yarar, ama çatıda kullanılmaz,” derdi. Emekli, sürünün sayısının, kurdun umurunda olmadığını biliyordu. Ahlak ölçülerinde davranışın, devleti yücelteceğine inanıyordu.
Emekli; suların köpürdüğü geçitten geçiriliyordu. Her adımı tehlike içerdiği halde farkında değildi. Böyle bir geçide, sürükleneceğini akıl edememişti.
Yaşam koşulları beklenmedikti. Kişilere belirli roller yüklenmişti. Gönül huzuruyla gidebileceği, yerleri paylaşıyor ve birlikte olmayı düşlüyordu. Yalnız içine sindiremediği olayları yaşıyordu.
Yaşadığı gariplikleri ve terk edilmişliği bir türlü kabullenemiyordu.
Hasan TANRIVERDİ