El kantarını uzun yıllar önce kasabaya gelen, bir eskiciden almıştı. El kantarı çok az kullanılmıştı. Mereğin rafında duruyordu. Meyve tartmada işime yarar demişti. Doğru tartıp tartmadığını da bilmiyordu.
El kantarını kime sormuşsa “Meraklı tamirciyi adres gösterdiler. Ancak ona gidersen, tamirini yapar,” dediler.
Pazarın kurulduğu gün, meraklının dükkanına vardı. Kantarı gazete kağıdına sarılıydı. Etrafına bakındı. Sanki altından vazo taşıyordu. Komşusu bunlar çok dayanıklı değildir. Uygun fiyata her yerde satılıyor. Tamirinde niçin uğraşacaksın, demişti.
Meraklı tamirci, dükkanında kıvır zıvır şeylerle uğraşıyordu. Selam verdi, içinden tamir edeceğine aklım kesmiyor, dedi. Önemli değildi nasıl olsa yenisi var ve alet de dayanıklı değildi. Yenilense daha iyi olacaktı. Fakat bir defa getirmişti. Şansını denemeliydi.
Meraklının davranışı hoşuna gitmemişti. Kantarı uzattı, Meraklı da “masanın üzerine bırak, bir saat sonra gel derdini anlat,” dedi. El kantarını masanın üzerine koydu. Saçları bile isyanda hayırdır bakalım. Adam sıkıntısından kurumuş, gözleri dışarıda kalmış. Derisi kırışmış, parmakları çalı gibi olmuştu. Yapamasa da yaptı kabul ederim, sinirli hâli hoşuma gitmedi, dedi.
Meraklıya dert anlatmaya giderken, arkadaşına rastladı. Meraklı ustaya gidiyorum. El kantarım bozuk da dedi. Arkadaşı çattın! Yapmadan bırakmaz, günlerce uğraşır yine de tamirini yapar ama çok git gel yaparsın, dedi. Dükkâna vardı, Meraklı elindeki aletle uğraşıyordu. Meraklıya aleti anlattı. Eskiciden aldım ve normal tartı yapıyor mu bilemiyorum, dedi.
Meraklı kantarı evirdi çevirdi ve ilk kantarlardan, çok değerli. Bu aleti adam edeceğim. Düşündüğünü aletin sahibiyle paylaştı. Eskinin değerini bilmezsek, yenilerin cazibesine yetişemeyiz, dedi. Hayatındaki kazanımları inkâr etmeyeceksin. Onları korumasını bileceksin. Yoksa hiç yoktan yere sele gidersin. Şunun yenisi çıktı onu da al, ile hayatı başaramazsın. Eskiye değer vermezsen yeniye sahip olamazsın, dedi.
Eski diyerek bakır ibriği çöpe atan kişiyi bulmak istedim. Çünkü o ibrik duvarda asılıyor. Onu tamir ettim. Gören istiyor, atarken kötüydü, diyorum. Onun için insanımız ne zaman kendine değer verirse, sürünmekten kurtuluruz.
Eski tamircisi el kantarını yaptığında, köylüye haber saldı. Adam geldi ve denemelerinde başarılı oldu. Ağır yük kaldırmayacaksın. Deneme de yapmayacaksın, bu seni öldürür, dedi.
Eskici akşam olmadan deniz kenarlarında eski arar ve bulduğu eşyaları tamir ederdi. Öyle tipik eşyalar tamir ederdi ki gören satın almak için yarışa girerdi.
Ne var ki, eskici kimyasallarında yapısında olduğu eskileri de dükkanında tamir ediyordu. Dükkânı eski eşya doluydu. Deniz kenarına indiği bir gün, dükkânından duman çıktığını gören yardıma koşar. Kapalı olduğunu görenler, Meraklıyı deniz kenarında bulacaklarını bildiği için tek solukta sahile indiler.
Meraklı dükkânını görmek için köşeyi dönmesi gerekiyordu. Sonuçta dükkânından duman yerine alevler çıktığını görünce, olduğu yere yığıldı. Hemen hastaneye kaldırdılar. Kalbi acı olaya dayanamamıştı. Doktorlar eskicilerini ne yaptıysa kurtaramadılar.
Oğlu kalbini kontrol ettirememiş ve büyük heyecana ne kadar dayanabilirdi.
Hasan TANRIVERDİ