Mülkiye’yi bitirip, devlet çarkının içine gireli 49 yıl oldu. Cenab-ı Hak, değişik görevlerde çalışmayı (Hesap uzmanı, üniversite öğretim görevlisi, deftardarlık, Başbakanlık müşavirliği, belediye başkanlığı, mali danışmanlık, köşe yazarlığı vs) ve Rahmetli Özal ile 1975’li yıllardan itibaren) birlikte olmayı; 24 Ocak – 12 Eylül 1983 reformlarında yer almayı nasip etti.
Ülkemizde birçok reform, artısı, eksisiyle yapıldı. Ancak, nedense eğitim konusu bir türlü düzene sokulmadı. Devamlı, bitip tükenmek bilmeyen değişiklikler gerçekleştirildi. ANAP dönemi dahil, her bakan, kendine göre ayrı bir yol tutturdu. Neticede eğitim sistemi, yaz-boz tahtasına döndürüldü. Ortaya kalitesiz başarısız bir tablo çıktı.
Bitmez, tükenmez reformlar halâ devam ediyor. AKP dönemi de aynı ANAP dönemi gibi her yeni bakandan yön değiştirdi. Aileler ve evlatlarımız serseme döndü. Hiçbir değeri olamayan diplomalarla mutsuz ve işsiz gençler üretildi.
Şimdi okuyoruz; 586 bin evlâdımız liseye giremiyor. Açıkta. Peki çözüm? Bilen yok. Herkes ayrı bir şey söylüyor. Ve herkes şaşkın durumda.
1- Bazı yetkililer, bu çocuklar İmam-Hatip’lere gitsin diyor. Peki sonra ne olacak? Çok şükür, kendimi bildim bileli, inançlı olmaya ve hayat düzenimi buna göre tanzim etmeye çalışırım. Kimse, İmam Hatiplere karşı olacağımı iddia edemez. Ancak, bu işin tadı kaçmadı mı? Bu iş çok abartılmadı mı? Normal okullarda, doğru dürüst din eğitimi verilemiyor. Herkes İmam Hatiplere yönlendiriliyor. Peki, bu okullardaki eğitimin çok kaliteli olduğunu iddia edebilir miyiz? Ve neticede bir meslek sahibi olunmakta mıdır?
Aslında; İmam Hatipler, gerçek bir meslek lisesine döndürülebilirler. Ülkenin ihtiyacı olan, ara elemanlar yetiştirilebilir. (İnşaat, Sağlık, Tekstil, Konfeksiyon, Hizmet sektörleri, kalifiye eleman bulamamaktan şikâyetçidirler. Yurtiçinde ve dışında, inanılmaz boyutlarda, bilgisayar yazılımcısına ihtiyaç vardır. Engellilere hizmet verecek elemanlar, yok denecek düzeydedir)
Bundan, tam 60 yıl önce, bizim kuşak ortaokula başladığında (1954-55’de) Bursa Mustafa Kemal Paşa’da Sanat Okulu ve Muhtelif Gayeli Ortaokul vardı. Ortaokul’da bize marangozluk, demircilik, torna-tesviye atölyelerinde ders veriyorlardı. Ticaret dersleri de çok detaylı ve güçlü idi. Sayın Milli Eğitim Bakanı, bu konunun üzerine ciddi olarak eğilmelidir. Diplomaların bir işe yaramasını sağlamalıdır.
2- Bir diğer çok önemli husus da, okullarda disiplinin kalmaması, öğretmenlere duyulan saygının ortadan kalkmasıdır. Ceza verilmiyor, dayak yasak. Sınıfta kalmak da yok. Devamlı taviz. Neticede; şımarık, lâubali, ders çalışmayan, öğretmenine saygı göstermeyen bir nesil. Elde telefon, ağızda sigara.
Aynı durum, daha da vahim bir tarzda üniversitelerde hakimdir. Üniversite kayıtlarının silinmesi bir tedbirdi. Şimdi, adam 29 yaşını geçmiş, askere gitmesi gerekiyor ve sanki haklı imiş gibi vır-vır ediyor, mağduriyet edebiyatı yapıyor. Kartel medyası da, her nifak olayında olduğu gibi, destek veriyor. “Senin okumaya niyetin olsa, bu yaşa kadar mezun olurdun” demiyor. Yaşı 30’u geçmiş beyzadem, ne zaman mezun olacak da, iş-güç sahibi olacak?
3- İlkokul öncesi eğitimden üniversitelere kadar, çok geniş kapsamlı bir eğitim planlamasının yapılması şarttır. Çocuklarımız, artık kobay olarak kullanılmamalıdır (66 aylık çocukların, okula başlatılmaması için, çok yazdık, gayret ettik. İnat edildi. Sonuç? Fiyasko. Şimdi, çark edildi. Olan, benim toruna oldu)
a-) Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi, Eğridir Su Ürünleri Mühendisliği Fakültesi; her öğrenciye aylık 200 TL ekstra burs vereceğini ilân etmiştir. Sonuç. Sadece, 1 (Bir) müracaat yapılmıştır.
Adnan Menderes Üniversitesi’ne 2, Akdeniz Üniversitesi’ne 5, Çukurova Üniversitesi’ne 2, Gaziosmanpaşa Üniversitesi’ne 4, Kâtip Çelebi Üniversitesi’ne 5 başvuru yapılmıştır.
Türkiye’de 21 adet Su Ürünleri Mühendisliği mevcuttur. Toplam kapasite 2 bin’dir. YÖK’ün verdiği kontenjan 613’tür. Başvuran sayısı ise sadece 128’dir. Yani kapasitenin yüzde 10’u bile kullanılmamaktadır. Buna rağmen yeni bölümler açılmaktadır.
b-) Devlet üniversitelerinde 47’si jeoloji, 16’sı jeofizik olmak üzere 66 bölüm vardır. Bunlara, YÖK’ün verdiği kontenjan 3 bin 175; başvuran ise bin 141’dir.
Meselâ; Aksaray Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği bölümünde 62 kontenjana karşı, 9 kayıt yapılmıştır. Bu duruma rağmen, aynı üniversitede 2. kayıt programı açılmıştır. 66 kontenjana karşı 4 öğrenci gelmiştir.
Yine; Fırat, Dumlupınar ve Balıkesir Üniversitelerinde de aynı tabloyu görmekteyiz. Fırat Üniversitesi’nde, Jeoloji Bölümü kontenjanı 82 iken, 18 kayıt yapılmıştır. Ne hikmetse, 2. öğrenim programı da açılmış, 82 kontenjana karşı 4 kayıt yapılmıştır.
c-) İngiltere’de, Tarım ve Ormancılık ile ilgili 17 bölüm vardır. Bizde ise sadece su ürünleri ile ilgili bölüm sayısı 21’dir.
Ancak; İngiltere’de Uçak Mühendisliği ile ilgili 40 bölüm varken, bizde sadece 2 bölüm vardır.
d-) Neticede, korkunç bir israf söz konusu olmaktadır. Meselâ; sadece 1 öğrencisi olan, Eğridir Su Ürünleri Mühendisliği Bölümü’nde 9 profesör, 5 doçent, 11 Yardımcı Doçent, 11 Araştırma Görevlisi olmak üzere toplam 36 eğitici vardır. Bu da, İTÜ Uçak Mühendisliği bölümündekilerden fazladır.
e-) Sayın YÖK Başkanım; Lütfen, hayalet üniversite ve fakültelere, binlerce kadro vermeyiniz. Kendini ispatlamış üniversitelere ve Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu konulara kadro veriniz. Yurtdışında çok sayıda süper beynimiz var. Bunları ülkeye davet etmeli, üniversitelerde görev vermeliyiz.
Ülke ihtiyaçlarını ciddi ve titiz biçimde tespit etmeli; imkânları ihtiyaçlara göre dağıtmalıyız. Kadro ve kontenjan tespitlerini, buna göre düzenlemeliyiz. (Bakınız, bunu tıp eğitiminde başardınız. 4 bin 500 olan kontenjanı 12 bine çıkardınız. Sıra, uçak sanayi, moleküler biyoloji, nano-teknoloji, nükleer fizik, bilgisayar yazılım ve tasarımı, gemi inşa ve demiryolu araçları sanayii vb. konulara gelmelidir.)
Üniversitelere, her türlü destek, başarı kriterleri esas alınarak verilmelidir. Rektörler seçimle değil, tayinle gelmelidir. Mütevelli heyetler devreye sokulmalıdır. Sözleşmeli istihdama geçilmelidir. Nitelikli personel ve kaliteli mezun hedefine kilitlenilmelidir.