Sevgili okuyucular, bu hafta bütün ilk ve orta dereceli okullar yeni öğretim yılına başladı. Tabiî olarak bu pazar sohbetinde biz de ‘Eğitim Reformu’nu ele alacağız.
Bilgi çağı
Recep Tayyip Erdoğan, 1996’da Yeni Türkiye Dergisi‘nin Ocak-Şubat Eğitim Özel Sayısı’nda kaleme aldığı bir yazıda, “21. yüzyılın bir ‘bilgi yüzyılı’ olacağı açıktır(…) 21. yüzyılda ‘global üretim’, bilgi yoğun teknolojilerle yapılacak ve tabiî ki global gelir, yüksek teknolojinin kullanımıyla oluşacak” diyordu. Rahmetli Özal gibi Erdoğan da ‘bilgi çağı’nın farkına ilk varanlardandır. Bu sebeple, on beş yıl önce yazdıklarını uygulayabilmek için, AK Parti‘nin iktidara gelmesinden itibaren dokuz yıldır ‘Eğitim’, gündemin daima başında yer almıştır.
21. yüzyılın ‘bilgi çağı’nda, tarım-sanayi tartışması çoktan sona ermiştir. Hizmetlerin, sanayi ötesi toplumun, piyasa ekonomisinin, tümüyle ekonominin ve hattâ moda deyimiyle ‘küreselleşmenin’ ilerisinde bir ‘bilgi egemenliği’ kurulmak üzeredir. Artık bilgi üretimi ekonomik üretimlerden çok daha değerlidir.
Sihirli anahtar: Eğitim
Efendim, bilgi üretiminin yegâne yolu olan eğitim, geleceğe hâkimiyetin de sihirli anahtarı olmuştur. Onun için, mükemmel zannedilerek hayranlık duyulan Amerikan, İngiliz, Fransız, Japon ve daha birçok gelişmiş ülke eğitim sistemleri, reformlarla kendilerini yenilemeye başlamışlardır.
Başbakan Erdoğan, ‘Eğitim Reformu’na önem vermiş ve bu yolda önemli adımlar atmıştır. Eski bir Millî Eğitim Bakanı olarak şu hususun altını çizmek istiyorum: Ne yazık ki hâlâ çok ciddî bir ‘zihniyet engelimiz’ devam ediyor. Bir yandan Atatürk‘ün tek gerçek ilkesi olarak kabul edilen ‘muasır medeniyet’ (çağdaş uygarlık) hedefi; diğer yandan tarihsel bir paradoksun bitmez tükenmez teraneleri gibi, çağdaşlık türküleri çağırarak 21. yüzyılın ‘bilgi çağı’nın dışında kalmak… Şu gerçeği, sloganlarla kerpiçleşmiş, saatleri yarım asır önce durmuş jakoben ehl-i hamakâta nasıl anlatalım ki; ‘Çağdaş Uygarlık’, artık 19. yüzyılın ‘pozitivizmi’ ve 20. yüzyılın ‘modernizmi’ değil, 21. yüzyılın ‘bilgi çağı’dır.
Bir reformist: Dinçer
Efendim, 2002 sonundan itibaren devam eden AK Parti İktidarı‘nda, gerçekten çok önemli eğitim hizmetleri gerçekleştirilmiş; özellikle 6 yıllık bakanlık döneminde Doç. Dr. Hüseyin Çelik ve kısmen Nimet Çubukçu eğitimde önemli değişimlere imzalarını atmışlardır.
Prof. Dr. Ömer Dinçer, Başbakanlık Müşaviri ve Müsteşarı olarak bütün devlet teşkilâtının ‘İdarî Reform’ plânını hazırlamış ve reform kanunları hâline getirmişti. Şimdi, tam tahmin ettiğim gibi, ‘Eğitim Reformu Paketi’ni ‘Eğitimde Yeniden Yapılanma’ hamlesiyle tekrar açtı.
Prof. Dinçer, millî eğitim hedefini, ‘Avrupa 2020 stratejisine uygun olarak, ancak kendi geleneklerini ve ihtiyaçlarını ön planda tutarak kendi eğitim yönetim sistemini geliştirmek’ şeklinde gösteriyor.
CHP yöneticisi papağanlar, her defasında olduğu gibi bu millî hedefi anlamaktan gene âciz kaldılar. ‘Atatürk ilkeleri nerede?’ diye ortalıkta dolaşıyorlar.
Millî Eğitim Bakanı Dinçer‘in Millî Eğitim Bakanlığı teşkilât yapısıyla ilgili reformunu destekliyoruz. Bu hantal yapının değişmesiyle, eğitim sisteminin daha hızlı ve daha verimli çalışacağına inanıyoruz.
Daha önce de yazdığımız gibi, Ömer Dinçer tam yerine oturmuştur. Bunu tâkip edecek reform ataklarıyla Türkiye 2023‘teki eğitim hedefini gerçekleştirecektir.