Eğitim ve öğretim, birbirinden ayrılmayan, tamamlayıcı kavramlardır. Bu konuda çeşitli ekoller ortaya çıkmıştır. Ekoller, kendi teorilerine göre okullar kurmuş ve etkili olmuşlardır.
Bir defa sistemini, demokratik ve özgürlükten yana koyamayanlar, eğitim ve öğretimi hiçbir zaman ileri seviyelere çıkaramazlar. Çünkü, “Özgür olmayan bir ülke” dini olarak da (cemaat ve tarikatlar çok sayıda da olsa) bidat çoğalır. Ekonomik yeterlilik gerçekleşmez. Böylece bireysel veya toplumsal gelişme olamaz.
İnsanlar, ileriye dönük araştırma yapamazlar. Yeni gelişmelere kafaları kapalı olur. Maddi ve manevi konularda tartışmalar yapılır. Zamanın kullanımı, iş gücü boşuna harcanır. Düşünün ki, Türkiye Cumhuriyeti’nde dünya çapında bir tane bilim yuvası yok.
Her vilayete bir üniversite açtık diyenler, yazılarıyla bu düşünceyi savunanlar, yalnız dünya okur yazarı karşısında utanır. Adam diyor ki, okuma nedir? Okuyan “Ateist” oluyor. Bunu söyleyen cemaatçi imiş. İnsanımızı misyonerlerin düşürdüğü durumu görüyor musunuz?
Bu kafaların her kazaya da yüksek okul açsalar, neyi başaracaklarını sanıyorsunuz.
Öğrencime sordum. Arkadaşım, Ülkemiz de tüm liseler ve yüksek okullar imam hatip ve yüksek İslam olsa neyi başarırız. Kalkınmış ülkelerin seviyesine çıkabilir miyiz? Öğrencinin cevabı, mercedesin fren sistemini dahi anlayamayız.
Bu öğrenci, herhangi bir öğrenci değil, bu öğrenci imam hatip son sınıfta okuyor. Deist değil, namazlı abdestli.
Bu noktada eğitim ve öğretim bize gerekiyor. Okuyan ateist oluyor dersen, okul ile din arasına uçurumları koyarsan, olacağı budur.
Tam dersine öğrenci, eğitim ve öğretimin en iyi olması için okuyor, yenilikler konusunda çalışıyor. Teknolojinin gelişmesine katkı sağlıyor. Dininin gereklerini de yerine getirir.
İlk öğretimden üniversiteye kadar, yetişen çocuğa teknik bilgiler öğretilmelidir. Teknik bilgiler öğretilirken, öncelikle aklın gelişmesini öne almalıdırlar. Bu konuda düşünebilmeyi teşvik etmelidirler.
Aklın kullanılması için, gözlem ve deneyler yapılmalı yenilikler ortaya konulmalıdır. Bu tür yenilikler, teknoloji sahasında geliştirilmelidir.
Eğitim ve öğretimde değişiklikler olabilir, bu durumda aklın kavrayacağı sağlam gerçek uygulamalara geçilmelidir.
Yüksek okullarda tamamen pozitif bilgiler yer almalıdır. Bu bilgiler laboratuvara gelmelidir. Laboratuvar şartlarında yeniliklere göre çalışılmalıdır. Bu çalışmalarda “Yapay zekâ” öne alınmalı, gencin, kalıtsal özelliklerini ahenkli bir gelişme sağlayacak şekilde yönetmelidir. Araştırmacıya rehber olunmalıdır. Bu kadar üniversitelerden niçin “Aziz Sancar’lar” daha çıkmasın.
Eğitimden amaç, bireylerden üstün başarı elde edilmesidir. Çünkü bireyin kabiliyeti çok iyi gelişmeler gösterebilir. Bu kabiliyetler başarıya dönük işlenmelidir.
Başarılı öğrencilerin, çevresel olarak da uyum içerisinde olmasını sağlamalıyız. Böylece yetişen genç, doğal çevre etkilerini zekâ olarak da yorumlayacaktır.
Eğitim ve öğretimde başarılı olmuş insanlar dini konularda da hassas insanlardır. Bilimsel çalışmanın zirvesinde olan birçok insan sayabiliriz ki bunlar dini değerlerini çok iyi bilenlerdir.
Bilimsel düşünceye sahip insanlar; dini din olarak bilirler. Yoksa hurafe, bidat ve hikâyelere…