Ülkemiz gerçekten de tam bir açık hava müzesi; Nereye gitseniz hayranlık uyandıran pekçok tarihi eserler ve büyüleyici coğrafi güzellik karşımıza çıkıyor. Pek çok gezi ve seyehat yaptım ama ilk defa yolum düşen Edirne’mizin de böyle bir özelliği olduğunu çıplak gözle gözlemledim.
Gezimize ilk olarak Karaağaç’ta bulunan Trakya Üniversitesi eski rektörlük binasının ve eski tren istasyon binasına yakın bir konumda bulunan Lozan Barış Anıtı’ nı ziyaretle başladık.
Ülkemizin tapusunu temsil eden anıtın Karaağaç şehrinde kuruluşunun anlam ve önemi birkez daha duygu ve gurur yaşattı bize.
Yine Trakya Üniversitesi bünyesinde Doğa Tarihi Müzesini gezdik. 734 çeşit hayvanın (omurgalı ,omurgasız, sürüngen, böcek) iskeletleriyle hayvanlar sergilenmekte. Çok büyüleyici bir müzeydi.
Unesco Dünya Mirası sınıfına giren Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” dediği Selimiye cami ve Külliyesinin hayranlık verici olduğu zaten bilinenlerden.
Edirneye gelince Selimiye’nin yapısını,
Üç Şerefeli’nin kapısını,
Eski Cami’nin de yazısını görmeden gidilmezmiş. Bunu da görüp öğrenmiş olduk.
Özellikle 2. Bayezit Külliyesini mutlaka gezmek gerektiğini anladım.
Darüşşifa (sağlık)Müzesi, Osmanlı’da medrese tıp eğitimini ve hastalık tedavilerini temsili olarak anlatmakta.
İmarethane Müzesi ise yolcu ve fakirlere sunulan aşevini gösterime sunuyor.
Çok etkileyici iki müzeydi.
Ayrıca Meriç, Arda ve Tunca nehirlerimizin üzerinde bulunan köprülerden coğrafi güzelliklerimiz keşfedilebiliyor.
Yurtdışı gezileri elbette önemli ama ülkemizin de gezilip görülmesi gerekiyor. Bilmediğimiz pek çok hazineye sahibiz.
Asuman Soydan