Edebiyat öğretmeninin yönettiği “duvar gazetesi” okul içi, sanatla ilgili olayları takip ediyordu. Bu sayede gazete; sanata ve sanatçıya olan sevgiyi, artırmayı amaçlıyordu.
Resim öğrencileri, gazete için yaptıkları “boğazda yalı” tablosuyla, göz doldurdu.
Edebiyat öğretmeni kaldığı evin duvarlarını, öğrencilerin yazılarıyla donatmıştı. Evin duvarları gazete ilan yeri haline gelmişti. Duvar kağıdına şiir, şarkı sözü ve hikayeler yazıyorlardı. Duvarlar yetmezse başka bir yer buluruz, derlerdi.
Öğretmen, “olayı” sınıfta anlatır ve ona göre, hikâye, resim ve şiir yazmayı isterdi. Yazılar düzenlenir ve sınıfın duvarına asılırdı. Duvar gazetesini ziyaret eden gazeteciler, beğendikleri yazı, resim ve şiirleri gazetelerine götürür ve öğrencilerin gazetede yazmalarını sağlardı.
Öğrencilerden biri, “dal ucundaki nar meyvesi” tablosunu okul duvarına aktardı. Resim inanılmaz beğenildi. Tahminden fazla, ilgi gördü. Program gereği, tablolar farklı konu içeriyordu.
Kurtuluş ve kuruluşun yıl dönümü, en iyi dileklerle kutlandı. Okul yönetimi, ATATÜRK ve arkadaşlarının, yağlı boya tabloları duvar gazetesine asıldı. Gazete adeta renklendi.
Okul faaliyetleri, yöneticiler tarafından da beğenildi. Anadolu bu hale gelene kadar neler çektiğini yeni görsellerle gösterildi.
Evinde tarihi resim gibi kalıntılar varsa okul olarak istendi ve sergilendi. Öğretmenler bu tür tablolara sahip çıktı.
Bir gün geldi, duvar gazetesi ve etkinlikleri okulun duvarından toplatıldı. İki yıllık çalışmalar heba oldu. Çalışmaları sahiplerine verin demişsek de öğretmenleri korkuttular.
Koridorlar çıplak kaldı. Soyulup soğana çevrildi.
Okul müdürü, velilerimize soralım, bir kişinin, kötü oldu demeyeceğini garanti ederim, demesi de fayda getirmedi. Hatta yarın sizlerin de tablolarını yapacağız demişsek de ilgi uyandırmadı.
Devlet büyüklerine saygı ve sevgimiz sonsuzdu. Ne demişsek ağzımıza tıktılar. Gazeteyi yöneten öğretmenleri de içeri attılar.
O gün on iki eylülün bir gün sonrasıydı.
Hasan TANRIVERDİ