Bize ezberlettiler her şeyimizi… Hepsi mıh gibi hafızalarımıza çakılı şekilde duruyor. Herhangi bir kavga ya da tartışma oldu mu, iğneli cümleleri çıkartmaya hazırız. Alayımız partizanız ve ne acıdır kipartizanlaştırılmışız… Ne gerçeği görebiliyoruz, ne de görmek istemiyoruz. Bize göre doğru olan her değeri , kanımız , canımız pahasına savunuyoruz, tartışıyoruz, sinirden deliye dönüyoruz, yandaş ya da düşman topluyoruz…
”Bu bizim doğamız arkadaş!” diye geçiştirmeyi bırak şimdi… Senin doğanda düşünmek var, at gözlükleri ile bakmak yok!
Yaşadığın çevreyi siyah-beyaz olarak değerlendirirsen, gri tonları göremez ve öyle ot gibi nefes alıp vermeye devam edersin… Maharet, siyah ya da beyaz da saf tutmak değil, siyah ve beyaza rağmen gri olabilmekte, gri kalabilmekte…
Ey Ateist arkadaş!
Sen hiçbir gün, ”Ulan ya ben yanılıyorsam, ya Allah hakikaten varsa… Ya bu inananların dedikleri doğruysa… Gidip şunlarla kavga etmeden bir beyin fırtınası yapayım” dedin mi?
Ey Dindar Arkadaş!
Sen hiçbir gün, ”Yahu ben bir inananım. Dinimde de zorlama yok. Şu Ateist arkadaşların gittiği mekana gideyim, onlarla bir çay içeyim. Sonuna kadar anlatacaklarını saygılı bir şekilde dinleyeyim. Mantık çerçevesinde derdimi anlatayım. Onları asla yargılamayayım, aşağılamayayım…İşin aslını bir öğreneyim” diye içtenlikte düşündün mü?
Ey Kapitalist Arkadaş
Sen hiçbir gün,” Bugün ilk işim, bizim şehrin en yoksul kesimindeki kahvehaneye gidip, orada bulduğum bir fakirin, bir işçinin derdini dinlemek olacak…Hem anlattıkları bana yeni bir şeyler katar belki…” dedin mi?
Ey Sosyal Demokrat ya da daha aşırı uca sahip arkadaş!
Sen hiçbir gün,” Ben inandıklarımı savunuyorum, savunmasına da , acaba bu ülkede işverenlerin, patronların, hakları kısıtlanıyor mu? Onların da dertleri var mı? Birlikte neler yapabiliriz? Diye düşündün mü?
Ben burada sadece dört tanesini ele aldım. Yazımı okurken, sizden içinizden türetebilirsiniz. Hatta yorumda yazarsanız sevinirim. Ama değinmek istediğim konu şu;
Hangi kesimden , hangi kültürden, hangi bilgi birikiminden , hangi sosyo-ekonomik yapıdan gelirsek gelelim, bizim bir aile olduğumuzu unutmamamız lazım. Aile içi şiddette sadece ve sadece EMPATİ ile son verebiliriz.
Biliyorum, çok zor… Hakikaten de zor. Ama imkansız değil…
Şimdi sizden bir isteğim var…
Bilgisayarınızın başından kalkın, çıkın sokağınıza…
Ciğerlerinizi şöyle güzel bir hava ile doldurun. Sonra da, tanıdığınız birisini arayın. Ama mutlaka o kişi sizden çok farklı olsun. Gerek düşünce tarzı, gerek siyasi rengi ile, gerek yaşayış biçimi ile…
Onu anlamak istediğinizi söyleyin…Sizde ona kendinizi anlatın. Sonrada orta bir yol bulmaya çalışın. Ama tatlı dille.
Kırıp dökmeden, değerlerine küfretmeden…
Hepsi bu… Sizden istediğim sadece karşınızdaki insanı anlamanız için ayıracağınız bir saat…
İnanın bana, EMPATİ kurularak harcanan bir saat, günlerce aynı ezbere şeyi tekrarlamaktan iyidir…
Ezberlerinizi bozun. Bilinç altınızdaki tüm önyargılarınızı bir kenara bırakın…
Sadece konuşun…
Çünkü Dünya’nın buna ihtiyacı var…
Sadece konuşun…
Hepsi bu!
Başarılar…