Birinci ve İkinci Dünya savaşlarını yaşamış tarihçiler, sözü dinlenen düşünürler, III Dünya savaşının yakın olduğunu dair, kitaplar ve makaleler yazıyorlar.
Bu tarihçi ve düşünürlerin dayandıkları ana tema; “fakirliğin küreselleştiği şeklinde ifade ediliyor.
Fakirliğin küreselleşmesi sömürüyü gerçekleştiren ülkelerin de, kriz üzerine kriz yaşamalarına neden oluyor.
Bir dünya savaşışı olacaksa, bunun birinci nedeninin; emperyalist ülkelerin içinden çıkamadığı yapısal krizler olduğu söylenebilir.
Yapısal krizden çıkmak isteyen ve dünyaya para satan dört ülkenin, parasal genişleme ve para politikaları ile krizden çıkamayacakları artık sabitlendi.
Amerika, İngiltere, Japonya ve Almanya’nın(AB) para basmaları ekonomileri işler hale getirmiyor. Bu durumu liberal ekonominin hırçın savunucuları bile kabul etmiş durumdadır.
Amerika’nın dolar, bono, tahvil gibi kıymetli kâğıt satması; ABD ekonomisini üretemez hale getirdi. Verimlilik ve üretkenlik düştü.
Kıymetli kâğıt satımında, en büyük kazancını, Wall Street elde ederken, Amerikan orta sınıfı bir alt sınıfa gidiyor.
Kıymetli kâğıtları alan Çin, kendi parasının değerini sürekli düşük tutarak, kendisini dünyanın üretim merkezi haline getirirken, kazançlı çıkan diğer ülke oluyor.
Wall Street kazanıyor, halka bir kazanç sağlamıyor. Çin kazanıyor. Çin halkı kazanıyor. Başka bir ifadeyle, Çin Amerikan zenginliğini Çin’e çekerken, kâğıt ticareti sadece Wall Street’e yarıyor.
Emperyalist ülkeler halen uyguladıkları finans sistemini uygulamaya devam ederlerse, bundan tek kazançlı çıkan ülke Çin oluyor.
Finans kapital, kendi içinde öyle bir katılaşmış ki; yeniden üretim ekonomisine dönüş yapamıyor. Ve bir krizden çıkıp, başka bir krize giriyor.
Plan ve program değiştirmesi, bir başka ifadeyle, Wall Street’in kazancını kesip, halka yansıtması içinde bulunduğu yapılanma nedeniyle imkânsız görünüyor.
Ya devrim yapacak, ya da kanserli hasta gibi yavaş yavaş ölecek.
Bu çıkmaz, Amerika’yı bir III. Dünya savaşına zorluyor.
Amerika ulus devletlerin bazılarını parçalamış olsa da, en büyük ulus devletler Rusya ve Çin dimdik ayakta duruyor.
Amerika ekonomik olarak zayıfladıkça, dünya siyasetindeki yeri tartışmalı oluyor. Ülkeler, yeni dengeler sebebiyle, baskıdan kurtuldukça, kendi çıkarları yönünde hareketlenmelerde bulunuyor.
Emperyalist ülkelerin pazarları daraldıkça, emperyalist ülkeler arasında var olup ta uyuyan çelişkiler su yüzüne çıkıyor.
ABD ve AB arasında yükselen anlaşmazlıklar bunun en bariz göstergesidir.
Önce aralarında kur savaşları başladı. Arkasından ticaret savaşı ve vergi savaşlarıyla, korumacılık tavan yaptı.
Amerika en büyük ulus devlet Rusya’yı bir kez daha parçalamadan, dünya hegemonyasına tekrar dönemeyeceğini biliyor.
III. Dünya Savaşı için somut bazı gelimeler de var.
Doğu Akdeniz’i dünya savaşını başlangıç noktası sayabiliriz.
Avrupa, Ukrayna üzerinden Rusya ile bir hesaplaşmaya karşıdır. Bu durum Amerika’yı, AB’yi kullanamaz duruma getiriyor. Bu bölgede de, muhtemel bir savaşa karşı iki taraf da, hazırlıklarını yapıyor.
ABD Baltık’ta sığınak yaptı. Rusya Doğu Akdeniz’e yığınak yapıyor. Rus halkı savaş ihtimaline karşı gıda stokluyor. Rusya devleti Moskova’da 12 milyon kişiyi barındıracak, nükleer saldırı için sığınak yapmış.
Suriye’de, dün itibariyle ABD/Rusya görüşmeleri kesildi.
Orta Doğuda başlayacak bir dünya savaşının, ülkemiz üzerinden geçmemesi için, derhal Mustafa Kemal ve İnönü siyasetlerine dönülmesi gerekir.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
ulusalkanal.com.tr