Dünya Kadınlar Günü Kutlanırken
Dünya Kadınlar Gününün Kutlanması: 8 Mart 1875 tarihinde New York kentinde fabrikalarda çalışan 40 bin işçi, hayat şartlarının düzeltilmesi için grev yapar. Yöneticiler, greve şiddetle karşı çıkar ve bütün işçileri dağıttırır. Tekstil fabrikasında çalışan 123 kadın işçi fabrikaya hapsedilir ve fabrika ateşe verilir. Bu olayda 123 kadın yanarak hayatını kaybeder. Bu elim olaydan yıllar sonra 1910 yılında Danimarka’nın baş kenti Kopenghang’da “II.Enternasyonal Kongresi” yapılırken, Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında Alman C. Zetkin, 1875 tarihinde tekstil fabrikasında yaşamını yitiren kadın işçilerin anısına bu tarihin “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak anılmasını teklif edince bu teklif konferansa katılanlarca kabul edilir. Dünya Kadınlar Günü 16 Aralık 1977 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, 8 Mart Tarihi “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul edilmiştir. Böylece batı, yıllardan sonra tekstil fabrikasında cayır cayır yaktıkları kadınları hatırlayıp günahlarını unutturmaya çalışmışlardır. Ayrıca bu gibi kutlamaların bir ekonomik getirisi olduğu da unutulmamalı. Türkiye’de ise, Dünya Emekçi Kadınlar günü 1921 yılında kutlanmış olup 1975 yılından itibaren de kutlamalar sistemli bir hale getirilmiştir. 12 Eylül 1980 darbesi yöneticileri tarafından 4 yıl boyunca her türlü kutlamalar yasaklandığı için kadınlar günü kutlanamamıştır. Daha sonraki yıllarda kadın örgütlerinin yoğun çalışmaları sonucunda Dünya Kadınlar Günü aktif olarak kutlanmaya başlanmış olup bu yıl da içtenlikle kutlamalar yapılmıştır
Batı Medeniyeti : Milletleri birbirinden ayıran ana faktör medeniyetler arsındaki farklılıklarıdır. Medeniyetlerin ana kaynağı tevhit inancıdır. Bazı milletler insanlık tarihi süreci içinde zamanla tevhit inancından ayrılarak aklı esas alan beşeri medeniyetlerini inşa etmişlerdir Batı, dini kaynakları değiştirerek beşeri sisteme adapte etmiştir. Hz. Musa’nın getirmiş olduğu tevhit inancını bozarak beşerileştiren Yahudiler kendilerine göre bir Yahudi Medeniyetini kurmuşlardır. Hıristiyanlar da aynı hataya düşerek Hz. İsa’nın getirdiği Hıristiyan Dinini eski gelenekleriyle birleştirerek beşeri bir din haline getirip medeniyetlerini bunun üzerine inşa etmişlerdir. Yahudiler (İsrailoğulları) ile Hıristiyanların yapmış oldukları haksızlıklarla ilgili Kur’an-ı Kerim’de Kitap ehli olarak tanıtılan bu milletlere ait yüzlerce ayeti kerime bulunmaktadır. Her iki din mensuplarının da “Allah’ın birliğini” reddeden, O’na ortak koşan bir anlayışa sahip olduklarını görüyoruz. Yüce kitabımız, tevhit inancını inkâr eden bu görüşü bir ayeti kerimede şöyle bildirmektedir; “Yahudiler: -Üzeyir Allah’ın oğludur- dediler. Hıristiyanlar: -Mesih Allah’ın oğlu”-dediler. “Onlar hahamlarını ve rahiplerini Allah’tan başka Rab edindiler”1 buyrulmaktadır. Bu ayetlerden her iki din mensuplarının da Yüce Allah’ın varlığını, birliğini inkârla işe başladıkları anlaşılmaktadır. Böylece Yahudiler Allah’ın gazabına uğrayanlardan, Hıristiyanlarda sapıklardan oldular. Batı medeniyetinin saptırılmış ve gazaba uğramış temsilcileri medeniyetlerini geliştirirken Yüce Allah’ın birliğini inkârla işe başlamışlardır.
Batı Medeniyetinde Kadın: Yıllarca bize uygar medeniyet olarak sunulan batı medeniyetinin iki temsilci olan Yahudi ve Hıristiyan dünyasındaki kadın kültürüne, medeniyetine kısaca bir göz atalım. Batı Medeniyeti tabiriyle Yahudi ve Hıristiyan dünyasını içine alan geniş toplulukları kapsayan milletlerin ortaya koyduğu medeniyetten bahsetmek istiyoruz. İslam medeniyetinde olduğu gibi batı medeniyetlerinin ilk kaynağı vahye dayanmaktadır. Ancak milletler bu ana kaynağın ortaya koymuş olduğu insani değerleri unutup ya da değiştirip beşeri normlardan oluşan bir hayat sistemi kurmuşlardır M.Ü. İlahiyat Fak.Öğ. Üye. Doç. Dr. İsmail Taşpınar’ın yaptığı “Yahudi ve Hıristiyanlarda kadın anlayışı” konulu araştırmasından özet olarak sunmak istiyorum. Yahudi kültüründe kadın: “Kolay aldanan, kolay aldatılan, düşüncesiz, hırslı, şahitlik yapamayan, kendini erkeğe satan, erkeğin hizmetkarı olan bir varlık olarak” algılanmakta.Yahudilere ait Telmut metinlerine göre kadın nefretin sembolüdür.Bir Yahudinin her sabah uyandığında yaptığı ilk dua, “Kadın olarak yaratılmadığı için Tanrıya şükür” duasıdır. “Kadın, günah işleme eylemi olan ayrıca kadın aldatıcı bir put olan bir yaratık olarak” görülmektedir”2. Kadına karşı duyulan nefretin bu derece boyutunu ancak bu milletlerde görmek mümkündür. Hıristiyan medeniyetini şekillendirenlerden birisi olan ve Hıristiyan liderlerinden Pavlos’a göre kadın anlayışı: “Erkek için yaratılmış ikinci derecede bir varlıktır” şeklindedir. Kadın topluluk içinde dualara katılamadığı gibi toplum içinde konuşmaları da yasaktır. Hıristiyan Aziz Tertolyan, “Kadın şeytanın insan nefsine giriş kapısıdır”2der. S.Pol,“Bütün kadınlar cehennem azabından kurtulamayacaklardır”2 Şeklinde ifade eder. Hıristiyan dünyası Ortaçağ boyunca kadına yönelik bu aşağılayıcı tutumunu devam ettirmiştir. Papa XXIII. Jean Pacem, Hıristiyan dünyasına 1963 tarihinde bir genelge yayınlar. Bu genelgede; “Kadın ve erkeğin eşit olması gerektiğinden” bahsetmek suretiyle dikkati kadın erkek eşitliği üzerine çekmek istemiştir. Fakat papa “kadın erkek eşittir” diyememiştir.Fazla söze ne hacet. Batıda kadın; ikinci derecede yaratılan, aşağılanan, dışlanan, erkeğin kölesi olarak tanımlanmaktadır. Diğer taraftan ticaret hayatının her alanında kadın; güzelliği, çekiciliği, letafeti, fiziksel görünüşü ve cinselliği kullanılarak ürettiği en basit bir araçtan sinema sektörüne kadar her türlü üretim aracının pazarlanmasında, daha çok kazanmak, daha çok kâr etmek amacıyla kullanılmaktadır.Kadın cehaletin ve tüketim ekonomisinin hedefi haline getirilmiştir. Bir kadın yazarımız; kadının bir ticarî meta olarak kullanılmasına isyan eden ve bu durumun kadınlar üzerinde yarattığı şoku, şöyle ifade etmektedir. “Ne zaman bir fuara gitsem, son model arabaların üstüne oturmuş mini etekli mankenleri görsem içim kalkıyor, midem bulanıyor. Ve şaşıyorum: iyi kötü birer kişilikleri olan bu kadınlar, orada öylece durup o arabaların birer aksesuarı gibi pazarlanmayı nasıl içlerine sindiriyorlar? Hem kadın cinsini bu kadar aşağılatan o kadınlara karşı, hem de onları oraya oturtup müşteriyi kandırarak mal satmaya çalışanları affedemiyorum”.diyerek isyan ediyor.
İslam Medeniyeti Ve Kadın: Bizi diğer milletlerden ayıran, milletimizin özünü oluşturan, gönül dünyamızı zenginleştiren medeniyetimiz; beş bin yıllık tarihi süreç içinde gelişen Türk Medeniyeti ile bin yıllık İslam Medeniyetinin normları ile birlikte ihya ve inşa edilen Türk İslâm Medeniyetidir. Medeniyetimizin ana kaynağı Kur’an ve Sünnettir ki, hayatımızın bütününü kapsar. Medeniyetlerin ana kaynağı dindir. Din ise, Yüce Allah’ın(c.c) insanlığın bütün hayatını düzenleyen ilahi sistemdir. Burada güncel konu olan ve her yıl 8 Mart günü kutlanan Dünya Kadınlar Günü sebebiyle İslâm Medeniyetinin kadına bakış açısını değerlendirmeye çalışacağız.
Yüce Allah(c.c.) kadını ve erkeği, dünya üzerinde yaşarken karşılaşacakları her türlü zorlukları, problemleri, sıkıntıları birlikte göğüsleyip çözmeleri için yaratmıştır. En mükemmel din olan Dinimiz; kadın erkek bütün Müslümanların sevinci, kederi ve bütün güzellikleri birlikte paylaşarak hem bu dünyada ve hem de baki âlemde mesut, mutlu ve bahtiyar olmalarını istemiştir. İnancımız açısından, Allah(c.c.) indinde kadın ve erkek arasında fark yoktur. Kadın ve erkek aynı özden yaratılmış olup inanç, ibadet, kulluk bakımından eşittirler. Ancak farklılık fizikî ve biyolojik bakımındandır. Bu dünya hayatı birlikte devam ettirilirken kadın ve erkeğe fıtrî yapı bakımından ayrı ayrı görevler verilmiştir. Fıtrî ve fizikî farlılıklar dikkate alınmadan yapılan her türlü faaliyet ne kadını ve ne de erkeği mutlu etmeyecektir. İslam medeniyeti insanı esas alır. İnsan öznedir. Dünyaya nizamı verecek insandır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’inde kadın erkek ayırımı yapmadan “ Ey iman edenler” ,” Ey nas” veya ”Ey insanlar” diye bütün insanlığa seslenmektedir. Ayrıca toplumun bekası olarak kadın görüldüğü için evlilik kutsal sayılmıştır. Evlilik dışı münasebetler zina olarak vasıflandırılarak büyük günah olarak yasaklanmıştır. Medeniyetimiz kadını yüceltmiştir. Kur’an-ı Kerimde sırf kadınlardan bahseden Nîsa Suresi bulunmaktadır.Nîsa kelimesi Arapçada: Kadınlar, zevce, eş anlamında kullanılmaktadır. Nîsa Süresi Kur’an-ı Kerim’de bulunan 114 sureden birisi olup ayet sayısı en fazla olan surelerden birisidir de. Ayrıca bu sürenin, Kur’an-ı Kerim’de baştan dördüncü suresi olarak tertiplenmiş olması da kadınlara verilen değere işaret etmektedir.Bu surede; insan hayatının aile temeli üzerine kurulması, toplumsal yardımlaşma, aile yuvasının fıtratın özelliklerine göre kurulması, aile ve toplum arasındaki davranışları; kadınların hakları, toplumdaki yerleri, özgürlükleri, hak ve hukukları, karşılıklı yardımlaşma sevgi, adalet, müsamaha kavramları ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de ”Anne ve babanız” kelimeleriyle başlayan her sürede anne sözcüğü baba sözcüğünden önce gelmesi kadınlara verilen değerin bir başka örneği olarak görülüyor. Örnek olması bakımından birkaç ayeti kerime aşağıda verilmiştir.
Yüce Rabbim Kur’an-ı Kerim’inde; “…Ana babanıza iyilik edin” 3 , “İkisine de merhametten tevazu kanatlarını indir” 4. “Biz insana ana babası hakkında iyilik tavsiye ettik” 5 , “ Ana-babaya iyilik edin, onlardan biri yahut ikisi de yanınızda ihtiyarlık haline gelirse sakın onlara “öf” bile deme. onları azarlama, ikisine de tatlı ve güzel söz söyle” 6 buyrulmaktadır. Bu ayeti kerimelerde Rabbim, ayet içerisinde ana kelimesini önce kullanarak kadınların, annelerin hassasiyetlerini belirterek anne babaya nasıl davranılacağı hakkında mesajlar vermektedir. Rabbim, İnsanların kadın ve erkek olarak ayrı ayrı iki cins halinde yaratılmasının sebebi ;“ Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan ondan zevcesini var eden ve ikisinden bir çok erkek ve kadın türeten Rabbinizden korkun”. Ayetiyle açıklamaktadır.
Yüce Allah(c.c.) kainatı, “KÜN FE YEKÜN” emriyle yoktan yarattıktan yaklaşık on milyar yıl sonra dünyanın şekillendirildiği, dünya insanoğlunun yaşayabileceği hale geldikten sonra da Hz. Adem ile Havva’nın eşrefi mahluk olarak en güzel surette yaratılıp yeryüzüne nizam vermeleri için Cennetten yeryüzüne indirildiği bilgisi tefsirciler tarafından ifade edilmektedir. Yüce Allah(c.c.), Adem oğullarına verdiği bu özellikleri taşıyabilmeleri, verilen görevleri tam olarak yerine getirebilmeleri; niçin yaratıldıklarını, yaratılış gayelerinin ne olduğunu; “ Ve ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım”7 Ayetiyle insanlığa duyurmaktadır. Böylece bütün insanlığın yaratılış amacının Yüce Allah’a kul ve Peygamberimize ümmet olması emredilmektedir. Bu emirlere uyup hayatlarını bu emirlere göre tanzim edenler hem bu dünyada ve hem de ahrette mesut, bahtiyar olup, huzur içinde yaşayacaklardır.
Hakkaniyete Dayalı Aile Yuvası: Kadınlarla ilgili hususlar dikkate alınarak kurulan aile yuvaları iyilik, ihsan, tevazu içinde varlıklarını devam ettirecek, mutlu ve müreffeh bir hayat süreceklerdir. Böylece hem Allah’a, hem toplumlara ve hem de insanlık için kendilerine düşen görevi layıkıyla yerine getirerek Yüce Allah’ın (c.c.) lütfüne mazhar olacaklardır. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de, beşeriyetin annesi Hz. Havva’dan itibaren İslam tarihine mal olmuş nice kadınlardan örnekler verilmektedir. Hz Asiye, Hz. Meryem, Hz Hacer, imanın, cesaretin, iffetin, sabrın, sadakatin, teslimiyetin birer timsali olarak örnek gösterilmişlerdir. Hz. Hatice, Peygamberimize ilk inanan Müslüman olup bütün gücüyle Peygamberimizi(s.a.v.) destekleyen, tüm servetini İslâm yolunda harcayan kutlu kadınlardandır. İlk İnananlardan olup tevhit aşkıyla İslam Dini uğruna ilk şahadet şerbeti içip cennete uçan kadın Sümeyye anamız da kutlu kadınlardandır. Hz Aişe anamız, ilmi, sünneti insanlığa taşıyan âlim annelerden birisiydi. Bütün bu kadınların hayat hikâyeleri Kur’an-ı Kerim ile sünnette örneklerle anlatılmasının amacı kıyamete kadar kadınlar, erkekler ve bütün insanlık, akıl edip, örnek alıp yeryüzünü cennete çevirsinler diyedir. Ya Anadolu kadınları? Bu vatana, bu millete, bu bayrağa yaptıkları hizmetlerin her biri destansı fedakârlıklarla, cefakârlıklarla, kahramanlıklarla doludur. Beş bin yıllık bir tarihi geçmişe sahip olan Tarihimizin kadim dönemlerinde yaşamış olan kutlu kadınlar; Hem Beyin-Kağanın-Hakanın-Sultanın eşi ve hem de birinci derecede yardımcısıydı. Kurultayda söz sahibi olup onaylamadığı bir karar yürürlüğe konulamazdı. Hakanın bulunmadığı zamanlarda ise bazen devlet başkanı, bazen savaşçı, bazen de ilim irfan sahibiydi. Kadın, beyin en yakın arkadaşı, rehberi, yönlendiricisi ve çocuklarının anasıydı. Erkeğinin başı derde duçar olunca ilk yardımına koşan anası ve eşi olurdu. Tarihimize yön veren bazı kadınlardan söz etmek istiyorum. Erzurumlu Nene Hatunu, Şavşatlı Çiçek Nineyi ve Kurtuluş harbinde isimlerini tarihe yazdıran Kara Fatma’yı, Şerife Bacıyı, Nezahet Onbaşıyı, Gördesli Makbule Anayı, Tayyar Rahime Hanımı, Antepli Fatma Bacıyı ve daha nice Anadolu kadınlarını anmadan olmazdı. İzleniş rekorları kıran Diriliş Ertuğrul dizisinde canlandırılan, Süleyman Şahın eşi Hayma Ana’nın şahsında Bütün Anadolu kadınlarımızı hürmetle, saygıyla, özlemle anıyor, Yüce Rabbimden rahmet ve mağfiretler diliyorum.
Hadisler, medeniyetimizi şekillendiren, inşa ve ihya eden diğer kaynağımızdır. Kadınlarla ilgili çok sayıda hadis ve emir vardır. Peygamber Efendimizin(s.a.v.) Veda Hutbesinde bütün insanlığa seslenerek:“Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan(c.c) korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır” 8 buyuruyor. Bu mesajı alabilen toplumlar düzgün bir aile yuvasını kurup kıyamete kadar huzur içinde yaşayacaktır. Dinimizce, kadın ve erkeği bütünün birer yarısı olarak görür. Kadın ve erkek bir araya gelip bir aile yuvası kurduğu zaman bütün tamamlanarak eksiklik giderilmektedir. Aksi takdirde yarım her zaman yarımdır ve de eksiktir, noksandır. Peygamber Efendimiz(s.a.v.) insanlığa hitap ederek “Sizin en hayırlınız hanımlarına karşı en iyi davranandır” 9 buyurarak erkekleri ikaz etmektedir. Böylece kadınların saygınlığına dikkat çekilerek hak ve hukukları konusunda bütün insanlık uyarılmıştır. Sevgili Peygamberimiz(s.a.v.) “Her kim kız çocuklarını yetiştirirken birtakım zorluklara katlanırsa bu kızlar onun için cehennem ateşine siper olur” 10 buyurarak bu hadisle kız çocuklarımızın bizim için rahmet ve mağfiret vesilesi olacağını müjdelemektedir.
Ayrıca İslam medeniyetimizin kadınlar hakkında nizamı koyan, kadınlara karşı yapılması gerekenleri anlatan yüzlerce ayet ve hadisi şerif vardır. Biz burada birkaç örnekle konuya dikkat çekmeye çalıştık Bir kadın olan Ana kutsaldır, değerlidir. Geleceğimizin teminatı, medeniyet abidemizin bekası olan çocuklarımızın eğiticisi, yönlendiricisidir. Peygamberleri, kahramanları, ilim adamlarını, dahileri, hulasa bütün insanlığa yön veren yöneticileri yetiştiren kadın analarımız değil mi? Bu kadar misyonu olan bir kadın hürmete, sevgiye, saygıya layık değil mi? Üstelik Cenneti ayakları altında taşıyan; “Eşrefi mahluk”, “Ehseni tâkvim”, “Yeryüzünün halifesi” olma özelliklerini taşıyan kutlu kadın analar!
SONUÇ:
Eğer bugün biz, medeniyetimizin kadına bahşettiği değerleri dışlıyor, hak ve hukukunu hiçe sayarak onları medeniyetimizin haricinde başka kalıplara sokmaya çalışıyorsak kendi medeniyetimizi yok sayıyoruz demektir ki, bu toplumların huzur bulup geleceğe güvenle bakması mümkün değildir. Dinimizin, milletimizin ve medeniyetimizin kadına bakışı daima kadının saygınlığını, hak ve hukukunu korumak üzere adeta kutsallaştırılmıştır. “Kadınlar Günü’nün” yeri medeniyetimizde yoktur. Çünkü her gün her saat kadına saygı duymayı, ilgi duymayı, ihtiyaçlarını hürmetle karşılamayı, merhamet edip tevazu kanatlarımızı üzerlerine açmayı ve güzel sözler söylemeyi medeniyetimiz emretmektedir. Dünyada iyilik, adalet ve merhametin yayılmasını ancak mutlu bir aile sağlayabilir. Aksi takdirde kötülük, zulüm ve haksızlığın önüne geçilemez. Cennetin kapılarının anahtarını ayağı altında taşıyan analar; bizim sevgi kaynağımız, dua kapımız, başımızın tacı, gönlümüzün sultanı, erkeğin eksikliğini tamamlayan kutsal varlığımızdır.
Bugün ülkemizde yaşayan bir takım insanlarımız; ummanlar kadar zengin bir medeniyet hazinesi üzerinde yaşarken, binlerce yıldan beri kutsal dinimize ve kültürümüze göre inşa ve ihya edilen medeniyetimize küsüp millî değerlerimize sırtını dönüp başka diyarlardaki, cılız, köksüz hayat şartlarına uyarak kadına karşı olumsuz davranışlar sergilediklerini üzülerek medyadan izlemekteyiz. Umuyor ve diliyoruz ki, toplum yapısını bozan, ahlaki değerleri törpüleyen dizi, film, sosyal ve görsel medya kullanılarak Türk aile yapısının dejenere edilmesine dur diyecek birileri çıkacaktır. Selam ve dua ile.
“Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür”.
1-TevbeSu-30-31.Ayet 2-wwwmumsemaorg.TarihteKadın 3-EnamSu-151.Ayet 4-İsraSu-24.Ayet. 5-AnkebutSu-8Ayet 6-İsraSu-23Ayet 7-ZariyatSu56Ayet 8- HadisiŞerif 9-HadisiŞerif 10-Hadisi Şerif