Dünya küçüldükçe insan içinde kayboluyor.
Bilgi çoğaldıkça dünya küçülüyor. Küçülen dünya içinde insan devleşip kayboluyor.
Batılılar teknolojik gelişmeyle dünyayı küçültüp, insanı büyültüp dünyaya sığmaz ettiler ama küçülen dünya da büyüyen insanı, insan edemediler.
İnsanı zenginleşip her şeye sahip olup rahat yaşamasını sağladılar ama dünya ya huzur getirip, barışını sağlayıp insanı mutlu etmeyi başaramadılar.
Batılılar demokrasiyle demokratikleşip medenileşerek kendilerini yönetmeyi başardılar. Ama dünyayı aynı demokrasiyle yönetip demokratikleştirip medenileştirme de aynı başarıyı daha henüz gösteremediler.
Bütün çabaları bu yönde olmasına karşın, daha henüz zaman çok erken ama çok geç değil. Çünkü bilgiyle küçülen köyde herkes çok çabuk büyüyüp gelişiyor.
Bu gelişme onları korkutup ürkütüyor olsa da yine onlar bu gelişmenin gerekli olduğuna inanıp yola devam ediyorlar. Ama her olumlu gelişmeye rağmen, yine de hep panikteler. Çünkü güvensizler onun içinde gördükleri her olumsuz düş onlara kâbus yaşıyor. Bu da onları huzursuz edip mutsuz yaşatıyor.
Dünya da huzur bulup mutlu yaşamanın tek çaresinin bütün dünyayı kendilerine benzetip, kendilerine benzettikleri insanlarla dünya da daha çok güvenilirlik içinde daha uzun süreli, daha rahat bir hayat yaşamayı sağlamayı düşünüyorlar.
Yoksa bütün bu dünya için yapıp ettikleri tüm gelişmelerin sonunun boşa çıkacağından kaygılılar. Onun için batı, bütün bu büyüyüp gelişmesini şayet kültürel bazda da bütün dünyayı kendine benzetmek için dönüştürüp değiştirebilirse bu güne kadar dünyanın en büyük başarısına imza atmış olacak. Çünkü ekonomik ve teknolojik gücüne birde kültürel gücünü kattığında dünyanın tek sahibi, tek hâkimi olacaktır.
Şayet batı, benim düşündüğüm gibi kültürel alanda bütün dünyayı demokrasi yoluyla demokratlaştırıp medenileştirerek dönüştürüp değiştirip, özgürleştirerek insanca yaşayıp, gelişip büyümelerini sağlayıp kendilerine benzetebilirse işte o zaman dünyanın bu gelişimi onlar için büyük bir anlam kazanacak. O da batılılar için ikinci en büyük kazanım, en büyük ödül olacaktır.
Bu da batılılar için silahsız, barış içinde kazanılmış en büyük dünya savaşı kazanımı olacaktır.
En barışçıl yöntemlerle yapılan bu kültürel savaş sonucunda kan döküp düşman edinmeden bütün dünyayı, dönüştürüp değiştirip kendilerine benzetip kalıcı bir barışı bu şekilde sağlayabilirlerse işte o zaman etkisiz, tepkisiz, düşmansız bir dünyanın tek sahibi, tek hâkimi olarak her yerde onlar dolaşıp, onlar var olacaklar.
Batılılar bu yolda bu güne kadar birçok yöntem deneyip, yol alıp, yol kat etmelerine rağmen hala istedikleri hedefe ulaşamadıklarından demokratik olan olmayan, zor kolay her yolu kendilerince mubah sayıp yollarına devam ediyorlar.
Bu yolda onlar için kimler mağdur olmuş, kimler zulüm görüp ezilip yok olup ölmüşler hiç umurlarında değil. Yeter ki onlar kazanımlarını elde edip hedefe ulaşsınlar. İsterse kendileri gibi olmayan dünyadaki milyonlarca insan ölüp yok olsun. Onlar için hiç önemi yok. Onlar için bir tek önemli olan kendileri.
Onlar için dünyada sadece kendileri diri, diğerleri hep ölü sayılır. Onun için dünyanın tüm hak ve kazanımları diri olup yaşayanlarındır. Yerde sürünüp gezen ölülerin değildir. Yerse önce diriler yiyip içecek. Sonra dirilerden kalan olursa onu da yerde sürünüp yaşayan canlı ölüler yiyip içerek yaşamaya çalışacak. Yoksa yok.
Onun için batılılar bu günkü güçlerine güvenip, kendilerine benzemeyenlere dünyada yaşama hakkı tanımıyorlar. Ya bize benzeyip bizim gibi yaşarsınız. Ya yoksa ölüp gidersiniz. Çünkü dünya sizin değil, bizim diyorlar. Neden ve niçin mi?
Nedeni, bu güne kadar elde ettikleri tüm zenginliği daha önce sömürüp fakir ettikleri ülkelerin insanlarına geri vermemektir. Aynı zamanda vermemekle de kalmayıp sömürüp fakir ettikleri ülkelerin insanlarını kültür değişikliğiyle kendilerine benzetip medenileştirerek yaşlanan nüfuslarının bakıp ihtiyaçlarını da tümden onlara gördürüp sömürüye devam etmek içindir.
Bizim bu coğrafya da yaşayan tüm insanlara akıl fikir versin. Çünkü Allah akıl verdiklerini mektebe salar, çoban eder. Akıl vermediklerini çayıra salar, koyun eder. Çoban ettiklerine de koyun ettiklerini güttürür.
Mektebe giden insanlar elbette güttükleri koyunları sağarak kendi insanlarının rahat edip huzur bulup mutlu yaşamalarını sağlarlar.
Huzur bulup mutlu yaşamak için öncelikle yaşadığımız dünyanın mamur edilip sürekli yenilenip değiştirilip geliştirilerek güzelleştirilmesi gerekiyor. Bütün bu işlerin yapılıp yerine getirilmesi içinde artık batılı insan sayısı yetmemekte.
Çünkü zenginlik rahatı, rahatlık yaşamı kolaylaştırdığından artık birçok konuda doyuma ulaşan batılı yada diğer zengin ülke insanları artık gezip tozup eğlenip kazanımlarını harcayıp dünyanın tadını çıkarmak istiyorlar.
Birde sanayileşmenin getirdiği çevre kirliği vs. gibi birçok olumsuzluklar da dünyanın kirlenip insanların çoğalmasını engelleyip nüfus artışları azaltıp yaşayan nüfusunda her gecen gün yaşlandığı göz önüne alındığında bütün batılı diğer zengin ülkelere fakir ülke insan gerekli. Çünkü onlar hizmet etsinler ki batılılar da gezip tozup rahat edip güzel yaşasınlar.
Bütün bu işlerin de insan eliyle yapılacağı düşünüldüğünde batılının ilk aklına gelen ise, alınacak olan bu hizmet karşılığında önce kendilerinin daha sonrada ülkelerinin geleceği açısından nasıl güvenilir bir yapı, bir sistem oluşturulmalı ki, bu sonunda hiç kimseye problem oluşturup, sorun yaratmamalı.
İlerde problem olup, sorun yaratmayacak en güvenilir insan tipi, en güvenilir iş gücü; kendine benzer olan insandır. Bu gün kendilerine benzer olan tüm batılı insanların iş gücü kendilerine pahalı olduğundan, batılılar bu gün bu açığı dünyanın geri kalmış fakir ve yoksul ülkelerin insanlarından karşılıyorlar. Bu da zamanla ülkeleri için sıkıntı yaratıyor. Bu sıkıntıyı da gidermek için dünyanın her yerine el atıp, her yeri karıştırıp işlerine geldiği gibi yönetip, düzene sokmaya çalışıyorlar.
Onlar için başlangıçta asıl amaç bu olmayıp ekonomik soygun olsa da yine de ilerisi için kendilerine benzer oluşturulacak olan insan tipide son yıllarda onlar için önemli olmaya başladı. Çünkü dünyanın her yeri, zamanla her şeyi her haliyle yaşayıp görecek. Ülkelerde, insanlarda zamanla dünya denilen mekânda fakir, zengin harmanlanıp bir olacaklar.
Ancak bu oluşum zamanla oluşacağından, şimdilik günümüz insanının yapıp edeceği bir iş değil.
Ama bu gün dünyamızın en önemli sorunu, güvenilir insan sorunudur. Bir ülke için en güvenilir insan, kendi ülkesinin insanıdır. İnsanlar içinde bu böyledir. Birlikte doğup yaşadığı, birlikte aynı öğretim ve eğitimi alıp, aynı kültüre sahip olup, aynı hayat tarzını yaşayıp benimseyen insanlar ancak birbirine güvenip birlikte huzur bulup mutlu yaşayabilirler. Yoksa bu mümkün olmayacağı gibi, çok inandırıcı da olmaz.
Batılılarda birbirini tanıyıp, birbirine benzer olmayan insanların uzun süre bir arada güvenlik içinde yaşayamayacaklarını bildikleri için kendi sınırları dışındaki diğer ülke insanlarını da kendi insanlarına benzeterek dünyadaki bu alanı mümkün olduğunca genişletip kendilerini rahatlatarak daha özgür dolaşıp gezecekleri bir dünya yaratmak istiyorlar.
Bunun içinde ellerinden geleni yapıyorlar. Çünkü bu günden yarına oluşacak olan bu oluşum onların yarınki istikballerini oluşturacaktır.
Batılı için bu sorunu n çözümü, kendi dışındaki fakir ve yoksul ülke insanlarının bir an önce dönüştürülüp değiştirilerek kendilerine benzetilmeleri gerekiyor.
Bunun içinde teslimiyetçi ve kendi içlerinde arayışçı bir yapıya sahip olan İslam ülkelerinin yumuşak karnından vurarak onları ılımlı Müslüman yapıp dönüştürüp değiştirerek kendilerine benzetmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaktadırlar.
Bunun içinde önce dünya denilen köyün demokrasi, demokratlık, özgürlük gibi insani kavramlarla küçültülüp içinde yaşayan insanın da bir an öce bu haklara kavuşması için devleştirilip büyütülerek dünyaya sığmaz edilip ayağa kaldırılışı hep bu yüzdendir diye düşünüyorum.
Dünyada böyle bir hareketin ancak küçülen köyde herkesi n birbirine benzemesiyle olur.
Bu gün batılılar ulaştıkları güçleri nedeniyle, fakir ülkeler nezdinde he şeyi yapıp etmeye muktedir olduklarından, kendilerine benzemek istemeyenleri bir şekilde ya sistemin dışına atıyorlar. Ya da onları görmezden gelip yok ediyorlar. Çünkü bu işleri yapmak için artık onlara yol yordam da önemli değil, güç dengeyi bozduğundan bazen demokrasi, bazen insan hakları deyip demokratik yollardan bazen de bin bir bahaneyle zorla girip istila ederek yönetimi değiştirip halkı dönüştürüp değiştirmeye çalışıyorlar. Olmadı, ezip yok ediyorlar.
Demokrasi ile insan hakları getiriyoruz dedikleri ülkeleri dönüştürüp değiştiremediklerinin de ekonomilerini alt üst edip çökerterek sonunda yine kendilerine muhtaç dip bir süreliğine kendi kendilerini yiyip bitirmeleri için geri çekiliyorlar. Ortalık yatışınca da kırıp döktükleri yada kırılıp dökülen yerleri yeniden yapmak için kredi açıp tekrar yapıp ederek para kazanıyorlar.
Ama her seferinde çok para kazanıp her türlü rahata kavuşmuş olsalar da insanlıktan uzaklaştıkları için huzur bulup mutlu olamıyorlar. Çünkü her gecen gün küçülen dünya devleşip büyüyen insanlar onları ürkütüp korkutuyor.
Her ne kadar güçlü olsalar da yine de korku dağlara yüktür. Onun için huzur bulup mutlu yaşayamıyorlar.
Her ne kadar demokrasiyi öğrenip geliştirerek insan hak ve hukukuna önem verip kendi içlerinde daha demokrat yaşayıp, özgürlüğü geliştirerek insanları fazlasıyla motife edip güzel yaşatarak üretimi kat be kat artırıp daha çok güce ve zenginliğe ulaşmış olsalar da, istedikleri gibi dünyayı dönüştürüp değiştiremedikleri için sürekli saldırgan bir şekilde yaşıyorlar.
Bu şekilde kendi içlerinde hallettikleri birçok sorunu küçülen dünya da halledemedikleri için huzursuzlar. Çünkü bütün dünyanın gözleri onların üzerinde, onların zenginliğinde, onların özgür ve güzel yaşamlarında, onlarda bunu çok iyi bildikleri için ya süreç devam edecek. Ya da bütün dünyayı evirip çevirip kendilerine benzeterek rahat edecekler. Yoksa her gecen gün artarak batı nüfusu hem azalıyor, hem de yaşlanıyor. Rahat edip daha güzel yaşamak için dönüştürüp değiştirerek kendilerine benzetecekleri ülkelerin insanlarına daha çok muhtaç hale geliyorlar.
Onun için bu gün Müslümanları dönüştürüp değiştirerek kendilerine benzetmek istiyorlar. Onu için de her yolu deneyip direnenleri yok ediyorlar. Çünkü onların gayesi küçülen köyde rahat etmektir.
Bizler nasıl ki yaşadığımız şehirlerden tatil için köylerimize gittiğimizde kendimizi çok rahat hissedip dinlenip geliyorsak, onlarda bütün dünyayı öyle istiyorlar.
Yani dünyadaki herkes onlara benzeyip onlar gibi yaşasın. Dünya küçülsün, insan büyüsün istiyorlar.
Peki; Bu gün, insanlık bunun neresinde?
29.07.2013
Cahit KARAÇ