Sevgili okurlarım, 1 Eylül’ün Dünya Barış Günü olması münasebetiyle, geçmiş acıların ne acı günler olduğunu unutmayalım diye bu yazımı kaleme almış bulundum. Dünya tarihinde, en büyük kanlı savaşın meydana geldiği gün 1 Eylül 1939 da, Adolf Hitlerin, Polonya’yı işgaliyle başladı. Avrupa’ya yayılan savaş, 1945’de bittiğinde, geride elli milyon ölü, milyonlarca yaralı, sakat ve moloz yığını haline gelmiş kentlerle birlikte, acılı yürekler ve gözü yaşlı insanlar kaldı.
Sevgili okurlarım, bu acıları başlangıç günü olan 1 Eylül günü, insanlığın barış ve huzur içinde yaşaması için, “Dünya Barış Günü” olarak kabul edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’te barışın önemine vurgu yaparak, “Yurtta Barış, Dünyada Barış” sözünü akıllardan silinmemek üzere söylemiştir. Ne var ki dünyamızı yaşanmaz duruma getiren güçlerin, kendi çıkarları söz konusu olduğunda, insanların demokratik haklarına, evrensel değerlerine, insanlık haklarına ve hukukuna saldırıldığını görüyorum. Geçmişte Irakta, bugün Suriye’de, Afganistan, İsrail’in Filistin’e saldırması aynı zamanda Afrika’nın çeşitli yerlerinde neler yapıldığını görmekteyiz. Kim bilir, belki yarın İran bu bilinmez tuzağın içine düşürülecektir.
Sevgili okurlarım, sizlerin dikkatini, başka bir noktaya da çekmek istiyorum. Ülkemizin içinde bulunduğu terör belasından kurtulamadı. Acılar çekilmekte ve gözyaşı dökülmektedir. Bu terör belası aynı zamanda, dünya barışını da tehdit etmektedir. Bu duruma karşı duyarsız olan bazı devletler ne hikmetse, var olan teröre gizliden gizliye destek vermektedirler. Hâlbuki gerçekçi düşünüldüğünde, bilginin hızla yayıldığı, özgürlükçü demokrasinin giderek önem kazandığı dünyamızda, insanların huzur ve güven ortamı içinde yaşamaya hakları vardır. O nedenle, şiddete ve teröre karşı güç birliği yapılması gerekmektedir. “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesine uyulmalıdır. Dünyanın çok hassas bir coğrafyasın da yer alan ülkemizin, her hususta dünya barışının da teminatı olduğu, hiçbir zaman akıllardan çıkmamalıdır. Ülkemizi yönetenlerin dış politikalarında, milli çıkarlarımız yanında, hassas bir bölgede olduğumuzun önemine binaen, kusursuz hareket etmelerinin de bilinmesinde, fayda vardır diyorum. Çünkü Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu gibi dünyanın en sorunlu ve çatışmaların yaşandığı bir bölgede yer almaktayız. Bizim temel felsefemiz, Cumhuriyetin kurulduğu günden beri, bütün anlaşmazlıkları karşılıklı anlayış ve hoşgörü içinde diyalogla çözmekten yana olmuşuzdur. Hiçbir kimsenin ırkına, diline, dinine, kültürüne bakarak, herhangi bir fark gözetilmemiştir. Bu nedenle, barış ve istikrar ortamını bozucu, bölgesel anlaşmazlıkların, şiddet ve terör hareketlerinin önlenmesi gerekmektedir.
Sevgili okurlarım, bir başka önemli konuda da, açlıkla mücadele edilmelidir. Çevre sorunlarına duyarlılık göstererek, gereken çözüm bulunmalıdır. Bu hususta herkesin üzerine düşeni yapması ve bu sorumluluğu taşıması gerekmektedir. Dileğim odur ki,1 Eylül Dünya Barış Günü, bir daha hatırlanır. İnsanlarda, her türlü işgallerden ve terörden arınmış bir dünyada, mutluluğa, huzura, sevgiye, hoşgörüye, kardeşliğe ve evrensel barışa birlikte kucak açmış olurlar. Bu dileklerimle yazımı tamamlarken, dünyanın neresinde olursak olalım, savaş olmasın, çocuklar ölmesin, barış içinde yaşamasını diliyorum.
Mürsel ADIGÜZEL
Yazar ve Halk Şairi