Ne günlere kaldık. Ülkemizin korunması gereken yaşam alanlarının, hükümete karşı korunmaya çalışıldığını da görmüş olduk.
Taa ki 1960 lı yıllarda oluşturulan koruma alanlarının, bugün imara açılması, kanunların tartışılır hale gelmesi, var olan rahatsızlıkların belgeleridir.
Sanki tarih hafızasını kaybetti. İnsanlık, yaşamı yok eden projelerle yoğrulmaya başladı. Her şeyi doların günlük dalgalanmalarına endekslediler, bize ve geleceğe ait coğrafyamız hak olmayan yasalarla birilerinin refahı için rant kapısı yapıldı.
1960 lı yıllarda alınan korumacı yasalardan menfaate dayalı U dönüşü yapılmadı. Koruma alanlarını hızla tüketim biçimine dönüştürenler,yaşam alanları kavramını rant kavramına dönüştürdüler.
Demediler ki ülke kalkınması,,eldeki kaynakların daha akılcı kullanımı ve yönetimiyle gerçekleşir.
Hep yapılan yanlışların doğruluğunu baskıladılar, alkışlattılar. Ülkenin üreten topraklarını, sularını,ormanlarını ve hatta SİT alanlarını bile para tanrıya endekslediler. Suç işlediler, işlemeye de devam ediyorlar… Şu bir gerçek ki hiçbir hükümet yasaları ranta dayalı değiştirerek yada gözardı ederek, geleceği bugünden tüketemez…
Elimizde mevcut olan fotoğraflarda geleceğin erken gelen felaketini görmemek için kör olmak lazım.
17 yılı safahat içerisinde geçirdik. Şişirilen balon patlama noktasına geldi. Ekonomi duvara tosladı.
Vee ne hazindir ki,
Dağ taş telef olsa da, binlerce insan yaşam alanlarından kovulsa da, hastalansa da, ölseler de…
Dozer sesleriyle gelen rantiyenin verdiği huzur gibisi yok ülkemizde.