Bir dostun kalbinden, dostluğu temaşa etmek nasip olsa gerek. İsmet ÖZEL’in ‘Neden büyük ırmaklardan bile heyecanlıydı / karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak’ dizeleri ile selamlıyorum dost kalpleri… Dostluk emek, ilgi, özen ister. Hakikat sırdan bir kâsede dosta, dostluğun ikramıdır. Demirin, taşın, metal yığınlarının sarmaşık misali yeryüzünü kapladığı bu devirde; çığ gibi büyüyen yalan, ihanet, menfaat yara içinde yara olurken, bir dost nefesi hissediyorsanız onun kıymetini bilin. Dostluğun kıymetini ruha işleyemiyorsak, teslimiyet ipine dizemiyorsak duygularımızı, eksikliğimizin nereden kaynaklandığını aramamız gerek. İbrahim (as)teslimiyetini kim bilir kaçımız şiddetle arzuluyor!
Yola beraber çıkan dostlar; şan, şöhret hırsı ile dostlarını yarı yolda bırakıyorsa, vicdan bir ömür boyu onları rahat bırakmayacaktır. Dostluk, masum duygular ile filizlenir ve ruhların ruha yakınlığı ile derinleşir. Dünya adlı terazide dünyalığı tartanlar, manevi hazzı kaybederler.Lüks yaşam, mal, mülk, şehvet, zevk her şey bulunur da, kalp huzuru bulunmaz. Birbirini dinleyen iki nefes ile yumuşayan zamanda, mana ile bütünleşip, düşünceler ile yoğrulmak kadar ulvi bir akış, ömürde kaç defa yakalanır ki. İçten bir dostun, tatlı seslenişi ve her daim senin yanında oluşunu bilmek kadar insanı, mesut ve mesrur eden bir duygu var mı ki. Dünya adlı şal omzundaysa, şöhret aynasında ilgiye alakaya düçar olursun. Sanırsın ki benim için, herkes bana pervane. Zaman geçtiğinde sen sana kaldığında, makam bittiğinde, yalnızlık koltuk değneğin olduğunda, anlayacaksın hakiki dostluğun kıymetini. Bugün parıltı, ışıltı adını verdiğimiz sahte dostluklar, yarın yanımızda olmayacak. Öz ile ilişkimizi güçlendirelim, özün kopyası ile değil. Kuvvetli dostluklar, insanı besler ve üretken kılar. Motive eder, başarıya sürükler. Hasedin, kinin, kıskançlığın uğramadığı dostluklar ile yolculukta olmak, lütuf gibidir. İnsan istese de bırakamaz, terk edemez dostluk eşiğini. Duyguların temasını değil, nasıl istifade edebilirim, ne şekilde işime yarar bu dostluk diye oluşan zihin çizelgesinin bizi sürüklediği yer, yalnızlıktır. Yalnızlık duygusunun, içi tırmalayan yankıları geçmişteki hatalarımızda sükût bulur. Fedakâr ve özverili bir tutuşun yoksa dostluk güneşi üzerine doğmaz. Haz, huzur arayışı ile günü güne ekleyerek geçer ömür. Hayat albümüne baktığında, boş kareler görürsün. Çünkü iyi gün dostu biriktirmişsindir, uçucu ve daim yükseklere konmak için açık kanatları olan. Menfaatlerin ve çıkarların, kirletmediği dostluklar kurmak için ruhu hırpalamayan, köklerinde kâinatın musikisi olan bir dost sedası ile bütünleşin.
Dostların ihanetine rağmen direnişe âşık olan Ömer Muhtar’dan bir söz bırakıyorum bugüne:
“Biz asla teslim olmayız. Ya kazanırız, ya ölürüz. Bizden sonraki nesillerle de savaşacaksınız. Bana gelince, ben cellatlarından daha uzun yaşayacağım.” Dostluğu yaşatmak için direnmek, duyguların özüne kavuşmaktır…
Dostluk gibisi var mı acaba! Tadanın, tadı damağında kalan, tatmayanın ise sıradan bir değer olarak görendir. Gerçek bir dost, kardeş kadar, ana-baba kadar içten, samimi ve sıcaktır. Zaten koskoca dünyada bu vasfı taşıyacak ancak bir iki kişi edinebilirsiniz. Gerisi menfaate dayalı dostluklardır ki hayrı yoktur.