d)Belçika/Hollanda; -1973 ve 74 yıllarında, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanı olarak, Brüksel’de, Maliye Bakanlığı/KDV departmanında, “Belçika’da KDV uygulamaları” konusunda, inceleme yaptım. Bu sayede Belçika ve dibindeki Hollanda konusunda, detaylı bilgi sahibi oldum.
– Her iki ülke de bugünkü zenginliğini sömürgecilikle elde etmiştir. Tarihleri; zulümler, katliamlar, soygunculuklarla doludur. Hâlâ da bu sömürü düzeni devam etmektedir. Soydukları bu ülkelerin üst düzey ailelerinin çocuklarını getirmekte, eğitmekte beyinlerini yıkamakta, mutlak itaat şartı ile belirli görevlere getirmektedirler.
– Az gelişmiş ülkelerin yöneticileri, (aşağılık komplekslerinin etkisi ile) pohpohlanmaya pek meraklıdırlar. Elbette rüşvete de çok meyyaldirler. Sömürgeciler,(İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, ABD, Rusya vb.) bu zaafları çok iyi değerlendirmektedirler. Zaman zaman, sömürge yöneticilerini davet etmekte çok gösterişli karşılama törenleri ile gaz vermektedirler ve her emirlerini yaptırmaktadırlar. (Karşı çıkan olunca da hemen terör olayları, darbeler, suikastlar, gündeme sokulmaktadır.)(ABD’nin de Türkiye’ye uyguladığı strateji budur.)
– Belçika ve Hollanda, tam anlamı ile İsrail destekçisidir. Bunu,1973 Arap-İsrail harbinde yakinen gördük. Petrol ambargosuna rağmen geri adım atmadılar. Kışın üşüdüler, kaloriferler için saat ve derece tahdidi getirdiler, araçlara hız tahdidi uyguladılar. O güne kadar yaşamadıkları fiyat artışlarına katlandılar ama desteklerini sürdürdüler. Tüm medya hep İsrail lehine neşriyat yaptı. Yöneticiler, devamlı destek mesajları verdiler.
– Bir ara Mısır gemileri, İsrail limanlarını abluka altına almıştı ve İsrail ihracat yapamadı. Ablukadan sonra, tüm alışveriş merkezlerinde, torbalar içinde, çürümüş portakallar satıldı. Yardım olsun diye aldılar ve kapının önündeki çöp bidonlarına attılar.
– Bu İslam ve Türk antipatisini, Kıbrıs harekâtımızda da gördüm. Medyada lehimize tek bir yorum çıkmadı. (Maalesef; Brüksel’de üç büyükelçimiz olmasına rağmen, hiçbiri medyada yer almadı. Hep Yunanlıları izledik. Bunun sebebini KDV departmanı başkanına sorduğumda, “Avrupa, hiçbir zaman size destek vermez, güçlenmenizi istemez. Zira güçlenince, tekrar Viyana kapılarına dayanacağınızdan korkar. Bakın, tüm engellere/baskılara/tehditlere/ ambargolara rağmen, başarılı oldunuz. Yunanistan karşı çıkmaya bile cesaret edemedi. Demek ki hâlâ önemli özelliklerinizi kaybetmemişsiniz. Bundan sonra daha fazla baskılara, oyunlara ve darbelere hazır olun.” dedi. Kalkıp, samimiyeti ve dürüstlüğü dolayısıyla adamı öptüm.
– Belçika’da kreşlerde ve ilköğretimde, kilisenin etkisi çok fazlaydı. Devamlı olarak çocuklara haçlı ruhunu aşılıyorlardı. (Bütün AB’de durum aynıdır. ) Bu yüzden AB’nin bize dost olması, içine kabul etmesi imkânsızdır. Hiçbir söze inanmamalı, hiçbir konula taviz vermemeliyiz. Sadece; Cenab-ı Hakka(cc) ve kendi gücümüze güvenmeliyiz. Batıdaki İslami fobinin/Türk düşmanlığının tüm ülkelerdeki faşizm ve ırkçılık artışını, dikkatle takip etmeliyiz.
e- Avusturya, o dönemlerde ve yakın tarihlere kadar işçilerimizin ve öğrencilerimizin özellikle baş örtülü kızlarımızın)en rahat olduğu bir ülkeydi.1996 yılında, Viyana Belediye Başkanı Zilc’in, bize verdiği yemekte yaptığı, Türkleri övücü konuşmayı, unutamam. Ama şimdi, Avusturya, tam bir Türk ve İslâm düşmanı oldu. Zira ırkçılık hortladı. Her türlü iğrenç söz ve davranış mutat hale geldi.
f) İngiltere ve Fransa;
– Kesinlikle güvenilmemesi gereken iki ülkedir. Hiçbir zaman Türk dostu olmamışlardır. Osmanlı İmparatorluğuna, en büyük zararı bunlar vermiştir.
– İngiltere, dış politikada çok başarılı, tuzaklar kurmakta da çok ustadır. Çıktığı her yerde ihtilaf kaynakları bırakmıştır. Halen de, ABD dâhil birçok ülkeye akıl hocalığı yapmaktadır. İlk günden itibaren, Siyonizm’in ve İsrail’in en büyük destekçisi olmuştur. Türkiye’yi parçalama planlarının öncüsüdür. Yunanistan’ı, Anadolu üzerine sevk eden ve Lozan’da en fazla direnen de Çanakkale’deki şehitlerimizin katili de İngiltere’dir. Şeytanı ortağıdır.
– Sömürgelerindeki büyük katliamların, soygunların ve zulümlerin suçlusu; Fransa’dır. Hâlâ kendini bir matah sanmakta, boyundan büyük işlere girişmektedir. Irkçı ve faşist bir ülkedir. Hiçbir zaman güvenilmez. Hep hak etmediğini ister. Her işe burnunu sokar ve rezil olur.
– Ermenileri şımartan, teröre devamlı destek veren, Anadolu’daki isyanları tezgâhlayan da bu iki ülkedir. Ortadoğu’yu bölük/pörçük etmişlerdir. Afrika’dan Çin’e, Hindistan’dan Haiti’ye, Vietnam’dan/Ortadoğu’ya; dünyanın her tarafını talan etmişler, kan dökmüşlerdir. Uyduruk tarikatlarla, kadın/erkek ajanlarla, tüm İslâm Âlemini parçalamışlar, dejenere etmişlerdir.
Ve bu eli kanlı, soyguncu, terör koordinatörü ülkeler; Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyesi olarak, hâlâ melanetlerini sürdürmektedirler.
— Sonuç olarak; bu kara vicdanlı, asırlardır haram yemekten genetik yapısı dejenere olmuş, hiçbir ahlaki ve insani değeri kalmamış; Milyarlarca masumun hayatını karartmış, kanını emmiş, hayatına son vermiş bu ülkelerden; dostluk/dürüstlük/ahlaki davranışlar beklemek, saflık değil, aşırı aptallıktır. Engerek yılanı ve tarantula bile bunlardan daha az tehlikelidir.
– Devamlı tetikte olmamız şarttır. Kısa, orta ve uzun vadeli stratejileri tespit etmeliyiz. Bunun için de, geniş katılımlı bir, “Dış Politika İstişare Grubu” kurmalıyız.
Dış politikadaki günümüzün gerçeklerine, diplomatik geleneklerine pek de uygun olmayan bir yazı bu. Ülke içinde ve ülke dışında herkesi ve her ülkeyi “düşman” ilan eden Recep Tayyip ERDOĞAN’ın politikasından, anlayışından ne kadar farklı bu tür yazılar, zihiyetler! // Bir “Mülkiyeli” olarak, çok saygı duyduğum, düzgün, dürüst ve vicdan sahibi bir kişi olarak bildiğim sayın Burhan ÖZFATURA ile; bir akademisyen, aydın ve siyasetçi kimliği ile konuşmak isterim bu konuları bir gün: Özellikle de Yaşar KEMAL için dediği, “Ne olmuş ki,iki tane kıçı kırık roman yazmış!” sözünü! // Bu konuda bir yazım olacak, bu sayfalarda. // Saygılarımla; sağlık ve esenlik dileklerimle.