Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
DOST
Bir insanın kendine güveni ne kadar tamsa, bir insan hiç hiçbir şeye ihtiyaç duymayacak, her şeyin yalnızca kendisinde bulunduğuna inanacak erdem ve bilgeliği sahipse, o denli dost edinir ve dostunun yakınlığı kazanır…
Şimdi yazsan yazılmaz anlatsan anlatılmaz. Dost öyle birşey ki umutsuz bir vakaya dönüşeceğimiz anda bizi gece gece güldürmeyi başarabiliyor. Kan bağınız olmadığı halde kardeşiniz yerine koyabiliyorsunuz. Bazen kardeşinizden yakın bile olabiliyor bu dost kişisi. Niye diyecek olursanız kardeş zorunlu kardeşlik ama dost seçilmiş kardeş oluyor. İnsan gerçekten o kadar masumane bir sevgi ile seviyor ki dostunu kimseyle paylaşası gelmiyor…
Çeşit çeşit insan var. Her birinin değişik karakter yapısı, ruhsal olgunluk durumu, kültür düzeyi, iletişim anlayışı, söz söyleme ve dinleme alışkanlıkları var. Sorunlar da bir o kadar çeşitli; mutluluklar, mutsuzluklar, yalnızlıklar, çaresizlikler var. Her biri için çözüm yolları da o denli birbirinden farklı.
Ancak tüm sorunlara, yaşamın zorluklarına, monotonluğuna, yalnızlık acısına, korku ve endişelere iyi gelen tek ilaç var: Arkadaşlıktan da öte gerçek bir dostluk!
İnsanın sorunları çözülmesi zor bir yumak haline gelmişse tek çaredir iyi bir dost. Dost dediğimiz su gibi, ekmek gibidir. Yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdır. Senin ona ne zaman ihtiyacın olduğunu bilir ve anında yanında olur. Bir süre aramasan da kırılmaz, darılmaz, sevgisi eksilmez. En darda olduğunda ya sesiyle, ya düşünceleriyle ya da varlığıyla hemen yanı başındadır.
Dostluğa ve dostlarımıza sahip çıkarsak, yaşama sevincimize artı güç, enerji kazandırırız. Mutlu oluruz.
Ünlü düşünür-yazar Montaigne, çok sevdiği dostu La Boétie için, “Böyle bir şans insana üç yüz yılda bir rastlar,” ifadesini kullanmıştır. Balzac’ın tespiti ise, “Felaketin bir iyiliği varsa, hakiki dostlarını tanımasıdır,” olmuştur. Oscar Wilde dostluktaki çok farklı bir erdemden söz eder: Bir dostun üzüntüsünü herkes paylaşabilir fakat başarılarına içtenlikle sevinmek bir ruh özelliği gerektirir.
Dostumuz kalbimizin ve beynimizin yaşam enerjisidir. Sahip olduğumuz şeyleri paylaşabileceğimiz, inanacağımız ve kendisine zaman ayıracağımız kişidir. “Dostluk” ekonomik ve sınıfsal farklılıklar gözetmeksizin mutluluğun gerçek tanımıdır.
Yalnız üzülerek belirtmeliyim ki, kırk yıllık dostların birbirini yok saydığı, selamı bile esirgediği günleri yaşıyoruz. Hesap yapmaktan, çıkar ilişkilerini izlemekten dostluk kurmaya zaman ayırmayanların sayısı hızla artıyor. Oysa dostluk ya da dostlarımız tam da böylesine, bireysel çıkarların insani duyguların önüne geçtiği günümüz dünyasında insani değerlerimizin, birikimlerimizin, kültürel kimliğimizin çürümesine set çeker.
Dostluklar çıkar kaygısı ile kurulmaz…
Başkalarını minnet altına sokmak için iyiliksever ve açık olunmaz…
Bu nedenle de dostluk, bir ödül almak kaygısı ile değil, bütün kazancı o gerçek sevgide olduğu için aranmalıdır…
Unutmayalım ki, gerçek sevgide son yoktur, sonsuzluk vardır. Gerçek sevgide vazgeçiş yoktur. Sevmek aynı zamanda bir şey beklememektir. Beklentilerin son bulduğu bir duraktır. Sevmek gücenmemektir ve gücenmemeyi öğrenmektir.
Sevgiden söz ederken, “vermek” kavramı ile ne kadar iç içe olduğu görülüyor. “Sevmek” ve “Vermek” iki ayrı kelimedir ama aslında bölünmez bir bütündür. İki ayrı kelimede tek bir anlam taşırlar. Birbirlerini tamamlarlar ve anlam derinliği katarlar. Sevgi hissedilir ancak önce düşüncede başlar. Akıl yoluyla ilk adımı atılan her eylem, her düşünce duygular tarafından desteklendiğinde bir başka anlam kazanır.
Sevgiyi göstermek fevkalade önemlidir, verebilmek de çok büyük erdemdir. Dünya malını bir yerlerde kullanmak, dünyevi bir maddiyat içinde yaşamak insan için bir görevdir. Yalnız, dinimize göre malı, mülkü sadece egomuz için kullanmak ise nefse yenilmektir. Bu ayrım bir imtihan vesilesidir. Bu imtihanda, “Allah’a yaklaşma noktasında ne verebildim? İnsana ne verebildim? Ülkeme ne verebildim?
Gibi sorular art arda geldi mi akla işte bunun cevabı olarak şu söz öncelikli olmalı dostlar:
‘Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…’
Hadi kahvenizi alın, oturun bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sizde de katılın bu serüvene…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’
Sevin sevilin. Sevgi bizlere bahşedilmiş en yüce duygulardan birisidir…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevdiklerinizle sevgi dolu bir yaşam geçireceğiniz güzel günleriniz olsun…
Hoş kalın, hoşça kalın, dostça kalın ama kalbinizde hep sevgiyle kalın, güzel geçmesini dilediğim bu günün her anında, sağlıkla mutlulukla yaşayacağınız ve hayat ağacınızın dallarına asılacak, sevgiye giden yolda, gönlünüzce sevgi dolu günleriniz olsun…
Gönül soframdan gönül sofranıza sevgi ve muhabbetle…
#öskurşun#