Parayı yönetmek, ekonomiyi yönetmektir.
Ekonomiyi yönetmek de, ülkeyi yönetmektir.
Hayatın %90’ını etkileyen; merkez bankalarının piyasaya verdiği veya vermediği paradır.
Hükümetler ekonominin ancak %10’una hâkimdirler.
Parayı merkez bankaları yönetir.
Merkez Bankasını da, Merkez Bankası Genel Kurulu yönetir.
Genel Kurul üyeleri ise; büyük şirketlerin hissedarları, özel banka temsilcileri ve Hazine temsilcilerinden oluşur.
Yani egemen sınıfların temsilcilerinden oluşur.
Gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının, ulusal ekonomileri kollamak ve yönetmek gibi bir görevleri yoktur.
Asıl görevleri; borçların garantisi için para (döviz) biriktirmektir.
Bunun için de, faiz aşağı, faiz yukarı yaparak, piyasayı dolar ve Euro’ya teslim etmektir.
Gelişmekte olan ülkelerin pazarlarına dolar ve Euro hâkimdir.
Gelişmekte olan ülkelerde, merkez bankaları dolar ve Euro istasyonlarıdır.
Gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları İsviçre Dengeleme Merkezine bağlıdır.
Bu Dengeleme Merkezinin sahipleri ise, Amerika’daki 12 büyük özel bankanın yönetimindedir.
Batı finans sistemine bağlı olmak demek, dolara ve Euro’ya bağlı olmaktır.
Ulusal pazarları ve üretimi başkalarına teslim etmektir.
Batı finans sisteminin, ülkeler içindeki, asıl suç ortakları merkez bankalarıdır.
Merkez Bankasını uluslararası kanunlar denetliyor demek; Amerika ve Avrupa tekelleri merkez bankalarını denetliyor demektir.
Gelişmekte olan ülkelerde iktidarlara dayatılan finans sistemini uygulatmak ve uygulamayanlara zor kullanma aracıdır.
Özelleştirme talimatlarını uygulama organıdırlar.
Aslında özelleştirmeler ABD’den dolar getirme ve yeniden borçlanma anlamındadır.
Hem varlıklarınızı satarsınız, hem de yeniden borçlanırsınız.
Merkez Bankasının bağımsızlığı (Kemal Derviş Yasaları) dolar ve Euro’nun bağımsızlığıdır.
Merkez Bankası yerli parayı da dolar ve Euro’ya göre ayarlayarak, kağıt parçası olan dolara üretim değeri katmış olur.
Parası zaten döviz olan Amerika ve Avrupa’nın, merkez bankalarında döviz bulundurması; istediği kadar para (döviz) basma özgürlüğü olması demektir.
FED sürekli dolar basar.
Kendi borçlarını ödemek ve başka merkez bankalarının içini dolarla doldurmak için…
İktisatçıyım diyenlerinin %95’ine sorsanız, “ABD bu kadar çok dolar basıyor, neden Amerika’da enflasyon olmuyor” diye, cevap veremezler.
Hatta bu kadar çok dolar basımına rağmen dolar değer kazanıyor!
Çünkü onlara yutturdukları masalları, iktisat ilmi sanmışlardır.
Mafyanın kurallarıyla, iktisat biliminin kurallarını aynılaştırmak, işbirlikçi iktisatçının temel görevidir.
Mili ekonomiye geçişin olmazsa olmazı; Merkez Bankasının millileştirilmesidir.
Ürettiğimizin karşılığı olan paramıza, yani ürettiğimize sahip çıkmanın ilk şartı; paranın musluklarının milletin elinde olması koşuludur.
Bankaların millileştirilmesi ve Merkez Bankasının Amerikan bankalarının tasallutundan kurtarılmasıdır.
Değerleri dışarıya transfer eden, Merkez Bankasının istasyon olma kanunlarını değiştirerek bu işe başlamak gerek.