EN KÖTÜ ADAMIN TEKLİFİ
Kürt Açılımı akında 12 yazar ile Polis Akademisinde yapılan toplantıya katılan yazarlar için Sayın Devlet Bahçeli “12 Kötü adam” nitelendirmesinde bulunmuştur. Ancak bu 12 kötü adam hakkında bir sıralaması duyulmamıştır. Yine de kendi aralarında bir derece sıralaması olması halinde içlerinden hangisinin “en kötü adam olduğu” da önemli olmalıdır.
12 Kötü Adamdan birisi olan Mümtazer Türköne yaptığı bir açıklamada “’Osmanlı gibi büyük düşünülmesini öneriyorum. Yani Apo’ya paşa rütbesi verilebilir. Osmanlı mantığıyla yaklaşırsanız, Bodrum Türkbükü’ne gönderilmesini öneriyorum. Osmanlı’da 3 tür paşa vardır: Askeriye paşası, mülkiye paşası, başıbozuk paşası. Yani Apo’ya paşa rütbesi verilebilir Osmanlı mantığıyla yaklaşırsanız. ”(Akşam Gazetesi. 21/10/2209) demiştir.
Ülkücü bir kökenden gelen sayın Türköne’nin, kendisini “akademik çalışmalara verir. Bilimsel disiplin insanı çekiç ve örs gibi vura vura şekillendirir.” Ancak yaptığı tekliflere bakılırsa örs ve çekiç arasında şekillenmiş ama hayli yanlış şekillenmiş olmalıdır. Akademik disiplin alında çalışanların tekliflerinin de biraz düzeyli ve anlamlı olması beklenirdi. Osmanlı gibi büyük düşünmek Osmanlının hangi dönemini kapsamaktadır? 620yıllık Osmanlı tarihi içinde hemen her alanda bir çok inişli çıkışlı kararlar uygulamalar görülmüştür. Büyük düşünmek için örs ve çekice muhtaç olanlar Osmanlının hangi dönemini kendileri için model olarak almaktadırlar?
Türköne’nin hayranlıkla hatırladığı Başıbozuk Paşalığı da yıkılış dönemi paşalığıdır. Al alma gönül alma türünden uyduruk bir unvandır. 19. yüzyılda ki isyanları bastırmak için düşünülen çarelerden birisidir. Osmanlı yöneticilerinin düşünüp ihdas ettikleri bu çarenin sonunda elde ettikleri nedir? Yani Osmanlılar Başıbozuk Paşaları ile hangi isyanı engellemişlerdir? Bu büyük düşünen Osmanlı kendisini koruyabilmiş midir? Günümüzde Osmanlı diye bir şey var mıdır? Osmanlının bulduğu çareler kendisini bile koruyamamışken Türkiye Cumhuriyetini nasıl koruyacakmış? Öcalan’a bile Paşalık unvanı dağıtacak ölçüde örs ve çekicin arasında şekillenen Türköne için hazır emekli olduğu şu dönemde uygun bir unvan verilemez miydi? Çünkü emekli olan paşalar içinde Osmanlılar “Paşa Döküntüsü” unvanını vermişlerdir. Böylece Türköne için de Döküntü Paşalığı da olsa Paşalı bir unvanı olur.
Türköne toplumun % 90/95’lik bir çoğunluğunun hassasiyetlerini yok sayan aşağılayan teklifleri nakarat gibi tekrarlamaktadır. Belli i kendisine tahsis edilmiş olan imkanlarda bu nakarat için olmalıdır.
Kozandağı İsyanını bastırmak isteyen Ahmet Cevdet Paşa’nın, isyancı liderler ile yaptığı görüşmede onları affederek Edirne’de zorunlu ikamete tabi tutmasını PKK isyanı ile mukayese etmek bir tutarsızlık numunesidir. Çünkü Kozandağında isyan edenlerin istekleri ile PKK’nın istekleri içerik ve şekil itibarı ile oldukça farklıdır. Kozandağında ki isyancıların yol açtığı can kaybı ile PKK’nın yol açtığı can kaybı arasında inanılmaz bir büyük farklılık vardır. Bu durumda ikisini mukayese etmek, bir defa mukayesenin şartlarını yok saymak anlamına gelir. Tıpkı elma ile tavşanı mukayese etmek gibi bir şeydir.
PKK’lıların salıverilmesinden dolayı sevinçle kendilerinden geçenlerin, O PKK’lılar tarafından katledilenlerin evlerinde nasıl bir isyan duygularını kamçıladıklarını hesaba katmaları gerekir. Acaba normal bir hukuk devletinde, resmi görevli olan askerleri, polisleri, öğretmenleri, köy korucularını ve onların beklerine varıncaya kadar ütün ailelerini katleden PKK’lılar için Öcalan’ı da kapsayacak bir genel affı savunmak, katledilenlerin yeniden bir daha katledilmeleri anlamına gelmez mi? Hukuk devletinin böyle bir hakkı olabilir mi?
20 Ekim 2009 günü Habur’a gelen PKK’lıların ilin Vali yardımcısı tarafından karşılanması hangi Hukuk devleti görevlisinin yapabileceği bir iştir? (21 Ekim 2009 Sabah Gazetesi) Bu zat PKK’lıları çok seviyorsa, üzerinde taşıdığı Vali Yardımcısı unvanını terk ederek onları karşılayabilirdi hatta Kandile de gidebilirdi. Karşılayıp hoş geldiniz diye tokalaştığı PKK’lıların kaç masum bebeği, öğretmeni askeri ve polisi katlettiğini biliyor mu? Böyle bir devlet protokolü ile karşılamak için asgari kaç masumu katletmek gerekir ki Sayın Vali Yardımcısının özel iltifatına ve ilgisine mazhar olunabilsin?
Osmanlılar kendilerine karşı gelişen isyanları başıbozuk unvanlar dağıtarak her zaman bastırmış değillerdir. Döküntü Paşalığı unvanı için yarışan kötü adamlar 19. yüzyıl öncesinde ki isyanların da nasıl bastırıldığının misallerine niçin bakmazlar?
Her dönemin adamı olmayı başaran Döküntü Paşalığı heveslileri, Hem Tansu Çillere danışmanlık yapabilmektedirler hem de Kürt Açılımı hikayelerine yol göstermeye çalışmaktadırlar. Belli ki Türkiye’nin asıl sorunu “her dönemin adamı olmayı başaran” bu şahıslar olmalıdır. Türkiye bunlardan kurtulduğunda, her dönemin adamı olmaya sevdalı bu kadar şahsın yüzüne hiç olmazsa bazı kapılarkapandığında sorunlarımızda çözülmeye başlayacaktır. Aksi halde böyle gelene ağam gidene paşam havasını alışkanlık edinenlerle bir sorunun çözülemeyeceği kesindir.
Barış Grubu diye lanse edilen, PKK’lılar nasıl barış isteyebilir ki? Niye dağa çıkmışlar acaba? Madem pişman değiller niçin gelmişler? Devlet töreni ile karşılanmaları, havai fişekli gösterilerle miting yapmaları ne bu gün ne de gelecekte her hangi bir barışa katkı sunamaz. Ama o törenlerde yer alan görevliler hukuk kuralları içinde üstlendikleri kötü rollerin hesabını verirler. Bu gün kendilerini alkışlayan kötü adamlardan kaçını yanlarında bulunacaklardır? Kötü adamların en kötüsü yarınlarda, bu günlerdeki yanlışların hesabını soran idarelerde de danışmanlık yapabilirler.
Başıbozuk Paşalığı vermek bugün tarihe Osmanlı’nın Acizliğinin vesikası olarak kayıtlanmıştır.
Ancak enterasan olan Ülkücüden bozma bu başıbozuk akademisyenin Evrim Teorisini doğrulayan değişimidir.
Önce kalktı Ergenekon Destanı uydurmadır dedi, bu kesmedi şimdi de şerefsizlerin en şerefsizine payeler dağıtır kendinden bulunmayan asalet bahçesinden…
Daha neler göreceğiz bakalım…
Not: Üstad, içerik çok kıymetli, ancak söylemeden geçemeyeceğim, sanırım zaman darlığına kurban gitmiş bir imla ile yazmışsınız.
Saygılarla