Her zaman milletimizin ileri görüşlülüğüne, zekâsına, hazırcevaplığına, mizah gücüne hayran olmuşumdur. Türk olmaktan, kendimi Türk hissetmekten daima gurur duymuşumdur.
Atatürk’ün 10. Yıl Nutkunda söylediği gibi “Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihî bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür.”
Atatürk, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” vecizesini ilk kez bu söylevinde kullanmıştır. “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözünün anlamını hala anlayamayanlar olduğunu düşünerek biraz buruklaştı içim. Türk olana değil, “Türk’üm diyene!” ne mutlu demiş Atatürk. Kendini Türk hissedene, bu vatanın ekmeğini yiyip suyunu içerek ihanet etmeyene; vatanını, milletini sevene; bastığı toprakların altında yatan binlerce şehidimizin ruhunu incitmeyene sonsuz sevgim ve saygım var. Etnik kökeni ne olursa olsun böyle kişilerin başımın üstünde yeri var. Bu duygular içindeyken bugün atasözlerimiz düştü aklıma. Ne güzel, ne anlamlı ve derin bilgelik taşıyan minik şiirler. Ne zengin bir söyleyiş ne kıymetli öğütler ve hayat felsefesi… Örnek vereyim:
“Ne umarsın bacından/ Bacın ölüyor acından!”
“Damlaya damlaya göl olur/ Akar gider sel olur.”
“Aç koyma hırsız olur/ Söyleme arsız olur.”
“Düşüne düşüne görmeli işi/ Sonra pişman olmamalı kişi.”
“Bir elin nesi var/ İki elin sesi var.”
“Gülme komşuna/ Gelir başına.”
“Sakla samanı/gelir zamanı.”
“Hayır dile komşuna/ hayır gele başına.”
“İtme el kapısını el ucuyla/ İterler kapını kol gücüyle.”
Sadece atasözlerimiz mi anonim ürünlerimizin hepsi; manilerimiz, ninnilerimiz birbirinden güzel. Birkaç örnek vereyim:
Mani manadan gelir
Mine minâdan gelir
İnsana ne gelirse
Yüce Mevla’dan gelir.
A benim bahtı yârim
Gönülde tahtı yârim
Yüzünde göz izi var
Sana kim baktı yârim.
Ay doğar ayazlanır
Gün doğar beyazlanır
O yâr beni gördükçe
Hem güler hem nazlanır.
Bahçede iğde midir?
Dalları yerde midir?
Her gördüğün seversin
Sendeki mide midir?
Bir de hepimizin bildiği ninni örneği:
Dandini dandini dastana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı ninni
E… e…e…e…
*
Biner atın iyisine
Düşer yolun kıyısına
Haber verin dayısına
Şeker alsın kuzusuna ninni
E…e…e…e…
Nasıl bir şairliktir bu bilinmez. Okul görmese de okuma yazması olmasa da şu sözlerdeki derinliğe, güzelliğe ve ahenge bakınız. Hayran olmamak elde değil!
Pazar yerindeki esprileri, mizahı hiç anlatamam. Yazsam destan olur! Kırk yıllık “papaz eriği”ni “imam eriği” diye yaftalayanları mı dersininiz yoksa yeşilbiberi “Hayat kadar acı” diye satanlar mı? Ayşekadın fasulye çok zamlanınca da bir pazarcı şöyle yazmış yaftasına: “Ayşe boşanmış, nafakasını biz ödüyoruz.” Portakal satan da şöyle bağırmakta: “Aman abla portakalı balkonda sık yoksa evi su basar”
Atatürk, Nuri Conker ile bir sohbetinde şu cümleleri kullanmış: “ Bana insanlar üstünde bir doğuş atfetmeye kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek fevkaladelik Türk olarak dünyaya gelmemdir.”
Bizler de vatanımızla, milletimizle, geçmişimizle, atalarımızla, Atatürk’ümüzle daima gurur duyacağız. “Ne mutlu Türk’üm diyene!”
Harika UFUK
ADANA
3 ŞUBAT 2025
SAAT: 16.05