2020′ den geriye…
2024 nerden nereye…
Önce Minnoş’u sonra doğum günü dedesini gönderdik…
Seneye ne olur bilinmez…
Hayat bir varmış bir yokmuş değil mi zati…
Başsağlığı mesajı yazmayın emi rahmet dileyin yeter…
DOĞUM GÜNÜ PİZZASI
Doğum günü kutlamak şart mı? Değil tabii ki de ama artık kutluyoruz.
Hoşumuza da gitmiyor değil, artık bu moda adet hani, küçük bir mesajla bile olsa hatırlanmak, çocuk yanımızı mutlu kılıyor.
Büyüklerimiz de erkenden gittiler, aceleleri varmış gibi, ellerini eteklerini çekiverdiler şu faniden, rahmete dalasıcalar.
Annem, daha sabahın altısında arardı her doğum günümde, cebinde gezdirdiği ikide bir düşürüp ‘bi düşürdüm bozuldu, bi daha düşürdüm çalıştı, düzeldi’ dediği onlar gittikten sonra yıllarca kıyıpta hattını kapatamadığımız seyyar ev telefonumuzla, öyle mutlu olurdum ki sanki annem hep yaşayacak, her yıl da arayacak sanırdım beni sabah erkenden doğum günümde, fakat 2004’ün Ağustos’undan beri aramıyor, canım annemin bu fanideki aboneliği bitti çünkü.
Dün, eşimin doğum günüydü, ne alsam ne yapsam bu salgınlı günlerde, dışarı çıkılmaz, mağaza da gezilmez. Siyah bir kazak mı alsam? İnternetten mi alsam? Bir yığın da kazağı var, parfüm alayım desem, adamcağız salgın başlayalı Eyüp Sabri Tuncer’in her çeşit kolpnyasıyla doldurdu evi diye kendi kendime düşünüp cedelleşirken yurdışında olan oğlum yazdı ‘anne babama doğum günü için birşeyler göndereceğim internetten ama tatlı birşey yemiyorsunuz ne yapsam ki’ diye.
Güldüm, oğlum ben de düşünüyorum ne yapsam ki diye, dedim. Canım yavrumuzun ta oralardan bizi düşünmesi hatırlaması ne güzel, mutlu oldum, Allah da onu mutlu etsin inşallah.
Hepimizin çocuklarına anne baba şefkati, merhameti versin yüce yaratanım.
Çok cafcaflı pahalı hediye ve kutlamaları hiç hazzetmem ama hatırlanmanın inceliğini ve güzelliğini de bilirim.
Eşim, eskiden çok sigara içerdi, o günlerde bir karton sigara onu çok çok mutlu ederdi, alır hediye paketi yapar verirdik pastasıyla beraber, ‘şimdi çok şükür sigara da içmiyor ne yapsak ki oğlum, dedim, güldük.
Sonra dedim ki bu gün bir işimiz var, çıkacağız, işimiz akşama ancak biter, yorgun geliriz, sıcacık yeriz, pizza ısmarlayacğım ben, dedim. Güldü ‘o zaman o iş bende’ dedi gençlerin moda deyimiyle, tamam dedim.
Kıyamam gurbetlerden bizi düşünüyor diye de içlendim.
Sonra şeyi hatırladım, yıllar evvel görev yaptığım bir okulda, hepimizin çok sevdiği, bir dediğimizi ikiletmeyen genç bir hizmetlimiz vardı, adı da kendi gibi sadık olan Sadık, burun kemiği eğriliğinden burnundan ameliyat olmuştu, okul çıkışı geçmiş olsun ziyaretine gidelim, dedik hep beraber, müdür yardımcımız güldü, ben sabah uğramıştım hastaneye, Sadık sizlere dedi ki ‘öğretmenlerime selam söyle, ziyaretime gelirken sakın çiçek getirmesinler, bolca çikita muz getirsinler’ dedi.
Hepimiz güldük, para birleştirdik bir koli muz aldırdık, okul çıkışı gidelim diye, çikita muz bulamamış arkadaşlar, o yüzde ‘çikita muz’ yazmıyordu muzların üstünde, şimdi rahmetli olan Şefik Karaçaylı arkadaşımız erinmemiş, her muzun üstüne birer birer küçük etiketler yapıştırıp, üstüne de çikita muz yazmıştı, çok ünlüydü o yıllarda televizyonda reklamı bile vardı bu muzun. Bir manav kasası muz ve yine de çiçeğimizle gitmiş, Sadığ’ı ziyarete, onu memnun etmiş, geçmiş olsun demiştik.
Biz de öyle yaptık dün, oğlumla akşama babamıza çiçek yerine sıcacık pizzalar geldi, oğlumun internetten ısmarladığı, ben de üstüne karşımızdaki Figen pastanesinden özellikle küçük bir frambuazlı pastacık aldırdım, canım kardeşime. Pizzalarımızı yerken teknolojinin nimeti olan internetle görüntülü konuştuk oğlum, gelinim ve minik torunumla, teşekkür ettik, ‘sizin evlatlarınız da size yapsın böyle güzellikler’ diyerek dua ettik onlara, tam bu sırada yeni yeni konuşan minik İnci Vera da ‘de de de de’ diyerek bizi sevindirdi, sevinçlerimizi ve şükrümüzü taçlandırdı çok şükür.
Bütün bunları niye mi yazdım, salgından, depremden türlü türlü dert ve sıkıntıdan ruhların ayazlarda üşüyüp buyduğu şu günlerde birbirimize değer verelim, mutluluk, huzur çok zor ve uzak değil, hayat bu her gün süt beyaz geçmiyor, içinden de olsa ‘artık hiç görmeyeyim’ dediğin gün de oluyor elbet birbirine, onsuz ölmeyim dediğin gün de, önemli olan iyi günleri ve iyilikleri, güzellikleri çoğaltmak.
Sonra ne mi oldu, ne olacak? İki miydi üç müydü acaba dilim sıcacık pizzadan ve kesin bir dilim frambuazlı tazecik pastadan yedikten sonra ne mi olacak ne mi yapılacak? Anlatıyım.
İki güne bir diyalize giren, kurban bayramından bir gün önce diyalize girdiğinde ise uygun miktar sıvı çekildikten sonra ısrarla, yarın bayram oğlum, yeriz, içeriz, ikiyüzelli gram daha sıvı çek, diyerek görevliyi sıkıştırıp biraz daha sıvı çektirip bayrama hazırlık yapan çok tedbirli, sevgili Kemal eniştemizin kulağını çınlatarak milli şeker ilacımız ‘Glifor’ ya da ‘Janumet’ içilerek geceye devam edilecek.
Eşim, kardeşim, kedimiz Minnoş ve uzaktaki yakınlarımız oğlum, gelinim değil kızım ve İnci Veram’ın oluşturduğu güzel bir tablo kaydetti geçen zaman çok şükür.
Hepimize sağlıklı, mutlu, onurlu, temiz, nezih, sevgi dolu yıllar ve yaşlar diliyorum okurlarım inşallah.
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan
5 Kasım 2020
Ankara