Karadeniz türküleriyle, Karadeniz’de kalmıştık önceki seferde.
Doğrudan Batum’dan bahsetmiştik unutmayalım diye.
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Siyasal Gezginleri olarak, küçük bir dost grubu halinde başladık Doğu Karadeniz gezimize. Küçük servis aracımızın ve deneyimli rehberimizin Kars Havaalanı’nda bizi karşılamasınının ardından Ardahan’a doğru yola çıktık. Kars yaylalarının arasından geçerken sağlı sollu otlatılan hayvan sürüleri ve bittabi kaz sürüleri eşlik etti yol manzaramıza.
Ardahan’a yaklaşırken birden çehre değişti sanki. Sağımız solumuz koyu yeşil renkleri ile gözalacı ormanlar, bol ağaçlıklı tepeler, dağlar. Enfes bir manzara.
İlk durağımız Ardahan ve Ardahan Kalesi. Ardahan Kalesinin hemen yanı başındaki küçük, sevimli, huzurlu, sakin kahvaltı ve kafe mekanında müzik eşliğinde güzel bir dinlenme molasından sonra, tepeden baktık önce Ardahan’a. Ardahan Kalesi’nin ilk sur inşaatının mevcut antik temeller üzerine Selçuklular tarafından yapıldığı, sonrasında Osmanlılar tarafından kullanıldığı bilinmekte. Kapı üzerindeki kitabede ise 1544 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa ettirildiği yazılıymış. Bu dönemde bu yerleşim yerine Parakan adı verildiğinden, kaynaklarda “ Parakan Kalesi” olarak yer aldığı söylenmekte. Kura Nehri üzerine inşa edilen bu ortaçağ kalesinin sur duvarları kare tavanlı ve çokgen planlı çok sayıda kule ile desteklenmiş. Manzaranın keyfini çıkarıp, yavaşça iniyoruz Ardahan’a.
1911 Rus işgali esnasında Baltık mimarisi ile yapılmış Ardahan Kongre Binası ve Kent Müzesi’nde alıyoruz soluğu. Tarih, ister yazılı, ister sözlü olsun, bir anlatıdır çoğu zaman. Anlatılan ve aktarılan kadar bilirsiniz. Ardahan Kongreleri’ni ise muhtemelen çoğumuz bilmeyiz. Bir dönem hastane olarak da kullanıldığı söylenen bu binanın en önemli özelliği, Erzurum ve Sivas Kongreleri’nden de önce milli mücadelenin yol haritasını çizen Ardahan Kongreleri’ne ev sahipliği yapmış olması. 3 kongre toplanmış burada. Hatta 3. Kongrede merkezi Kars olmak üzere bölgesel bir hükümet kurulması dahi kararlaştırılmış. Hedef tek, kurtarılması gereken memleket.
Bir müddet evvel, Kars gezisi esnasında tanışmıştım Halid Karsıalan Paşa ile. Nam-ı diğer Deli Halid Paşa. 23 Aralık 1915’te Ruslara karşı, Ardahan’a girmeyi başarmış.
“Ardahan Fatihi” diyenler de varmış kendisine. Yemen’de, Trablusgarp’ta ve Kafkas Cephesinde savaşan kahramanımıza, Sakarya Meydan Muharebesi’nde 12. Grup Komutanlığı esnasında gösterdiği cesaretten dolayı “deli” lakabı verilmiş. Sakarya Meydan Muharebesi esnasında özellikle cephenin biraz gerisine çekilip, yüksekçe bir yere oturup tabancalarını dizlerine koyduğu ve “geri çekileni vururum” mesajını verdiğini yazar kaynaklar. Maalesef, TBMM’de gerçekleşen ilk cinayet ise onun ölümü olmuş (Vikipedi).
Yollar bitmez. Deli Halit Paşa ve daha nice isimsiz kahraman aklımın bir kenarında, devam ediyoruz yola.
Artvin, Deriner Barajı’ndayız. Çoruh Nehri üzerine enerji üretmek amacıyla konuşlandırılmış, 1998 de inşasına başlanmış,249 metre gövde yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksek, dünyanın ise 12. yüksek barajıymış.
Bir seyir terası şeklindeki kafeden seyrediyoruz barajın manzarasını. Muhteşem.
Tabii kafedeki tabelalarda öyle;” Dar-lan-dum”, “Riv riv etma”, ”Hallederuz”, ”sikinti yok”, “Bez-dum”, “Yeter da”… Yüzümüzde bir tebessüm koyuluyoruz yola.
Bagratlı Prenslerden Aşot Kouhi tarafından 899-914 yılları arasında yaptırılan Tibeti Kilisesi’de görülmeye değer yerlerden. Serbest haç planlı olarak günümüze gelen, bir dönem camii olarak da kullanılan hasarlı yapıda, az da olsa görebildiğimiz motifler diğer Anadolu kiliseleri’nden farklı geldi bana. Bitkisel motifler, sepet örgüsü şeklinde süslemeler, kimi yerde kalp motifleri gözüme çarpanlar.
Artvin’e kadar geldiyseniz tabii ki, Atatepe’yi ziyaret etmeden gitmemelisiniz. Atatürk’ün Büyük Taarruz sabahı Kocatepe’de yürüyüşünü simgeleyen heykel, Sıtkı Kahvecioğlu tarafından yaptırtılmış. Gürcistan Tiflis Üniversitesi öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr.Jumber Jikea(Gürcü heykeltraş) ve 100 kişilik ekiple 1 yılda tasarım ve imalatı tamamlanmış. Dünyanın en büyük Atatürk heykeli. Kaidesi 500 m2 taban alana sahip. Çatısı çelik olan, geometrik olarak 16 gen olan bina 16 Türk devletini simgelermiş. 19 Mayıs 2012 de Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nda büyük bir törenle hizmete sunulan eser için hayırsever Sıtkı Kahvecioğlu Vakfı’nın 4 milyon USD harcadığı, Atatepe’nin tabelasında yazan bir bilgi. Heykelin konumlandığı alanda ise Artvin ayaklarınızın altında. Güzel bir manzara. Bir yanınızda şehir, diğer yanınızda yeşillikler içinde tek tük, kendine özgü Karadeniz evleri. Zaten buralarda yeşil, dantel gibi işlenmiş dağlara. Oradan buradan, sağınızdan solunuzdan akan sular ise onlara gıda..
Borçka Karagöl Tabiat Parkı ve Şavşat Karagöl’de görülmesi gereken yerlerden. Yağmur ormanları için uzağa gitmenize gerek yok. Uzanın Karadeniz’e, yağmur ormanları sizinle. Muhteşem bir doğa, temiz hava, yeşilin her tonu ve muazzam bitki çeşitliliği.
Güzel patika yolları ile, yeşillikler içerisinde göllerin çevresini turlamak ayrı bir keyif.
Doğa harikası, 65 metreden dökülen Maral Şelalesi yine Artvin sınırlarında. Yemyeşil bir doğası, temiz havası ile görülmesi gereken yerlerden
Yarın dağlara çıkacağız önce, sonra yolculuk yaylalara ve sahile.
Kısacası Karadeniz türkülerine devam ediyoruz yine Karadeniz’de.
Selam olsun Karadenizlilere.
Sevgi ve saygılarımla.