Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
(Bu araştırma, derleme makale Türk halkına örf, gelenek ve adetlerini anımsatmak için mesajdır.)
- DİZİ DİZİ, İÇİMİZ DIŞIMIZ DİZİ
“Klasik Türk edebiyatında hikâye önemli bir yer tutar. Müstakil olarak bir hikâyeyi ele alan eserlerin yanında farklı hikâyeleri işleyerek bir konuyu bütünleyen eserler de vardır. Hikâye anlatımı ile işlenen konu arasında uyum sağlanır. Konunun anlatımı hikâyenin gücüyle desteklenir. Şair ya da yazar okuyucuya ders vermek için hikâyeyi bir araç olarak kullanır. Böylece hikâye, anlatımı güçlendirici, okuyucuyu ikna edici bir araç olur. Anlatılan konu hikâye ile örneklendirilir ve düşünceler hikâye ile ispatlanır. Ortaya konulan tezler hikâye ile sonuçlandırılır. Klasik Türk edebiyatında hangi konuda yazılırsa yazılsın hikâye içerisinde ahlaki unsurlar barındırır. Bu ahlaki unsurlar toplumun inanışları, gelenekleri, örf ve adetleri, yaşantıları kısaca o toplumun kültürü içerisinde yer alır. Ahlaki değerlerin hayata ne şekilde yansıtıldığı ya da yansıtılması gerektiği hikâyelerle verilmeye çalışılır. Bu yönüyle hikâye eğitimin bir aracı olarak kendini gösterir, toplumdaki ahlaki değerlerin korunmasına destek sağlar. Hikâye anlatımıyla toplumdaki ahlaki yapı olumlu ve olumsuz yönleriyle belirginleşir. Olumlu yönler desteklenir olumsuz yönler ise eleştirilir. Kişi ve toplum ahlaki eleştiriden geçirilerek olumluya yönlendirilir.”
Ama araştırmalarda görüyoruz ki: TV dizileri, geleneksel Türk aile yapısını ve dünyaya örnek ahlak anlayışımızı temelinden dinamitleyen bir sürecin silahına dönüştü. Cinsel öğeleri sonuna kadar istismar eden diziler, reyting garantisi olarak gördüğü bu yöntemle her türlü yozlaşmaya meşruiyet kapısı açıyor. Tecavüzden çarpık ilişkilere kadar her tür temayı bol bol kullanan TV dizileri reyting için hiç sınır tanımıyor…
Televizyonlarda yayınlanan dizilerde aile içi ilişkiler, evlilik, aldatma, cinsellik, gayrimeşru çocuk yapma gibi milli ve manevi değerlerimiz açısından sıkıntılı olan daha birçok temanın yoğun biçimde işlenmekte olduğunu görmekteyiz…
Sağlıklı bir toplum yapısı oluşturabilmek ve bu ortamı sürdürülebilir kılmak değerlerine sahip çıkan bireylerin varlığı ile mümkündür. Günümüzde değerlerin kazandırılması amacıyla kullanılan çeşitli yöntem ve materyaller bulunmaktadır. Dizi ve filmler aracılığıyla da birçok değer olumlu ya da olumsuz olarak izleyicilerle buluşmaktadır.
Yapılan çalışmalar dizi ve film kahramanlarının insanlar üzerinde etki bıraktığı, insanların bu kahramanlar ile kendilerini özdeşleştirerek onlar gibi davranmaya çalıştıklarını ortaya koymaktadır.
Kültürel değerlerimizi korumak için son derece dikkatli olmak durumundayız. Televizyonlarda yayınlanan özellikle belli diziler (!), çarpık ilişkiler, kötü örnekler ve ahlâkdışı, gayrimeşrû yaşantılar, gelenek ve kültürümüze aykırı davranışlarla toplumun dengesini bozmaktadır. Bir dizide, bir eserde, bir yapıtta olması gereken en önemli unsurlardan; sanat, felsefe ve estetik bugün adı geçen dizilerde yoktur. Yapılan dizilerde toplumun kültürel dinamiklerine dinamit konulduğu gibi geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz yanlış yönlendirilmekte, düne kadar kutsal gördüğümüz değerler ayaklar altına alınmaktadır.
Televizyon dizi yapımcıları sadece reyting kaygısı ve para kazanma arzusuyla dizileri çekmiyorlar. Hiç şüphesiz bunların bir gayesi var. Televizyon dizilerinin birçoğunda işlenen ortak tema toplum değerleriyle taban tabana zıt konular dikkat çekiyor. Bu dizilerde aile mefhumu ihmal ve inkâr ediliyor. Nikâhsız hayat, zina, çarpık ilişkiler, aldatma, lüks hayat, emeksiz kazanç gibi mefhumlar teşvik ediliyor. Çarpık ilişkilerin gösterildiği diziler, her geçen gün artıyor ve aile yapımız dinamitleniyor. Ahlaksızlığın had safhaya çıktığı bazı televizyon dizileri, ne yazık ki çocuklarımız için büyük bir tehlike arz ediyor. Henüz hayatı yeni yeni tanımaya çalışan çocuklar, pek çok sahneleri yasak olması gereken bu dizileri izleyerek, kendi öz değerlerinden kopuk bir şekilde büyüyor. Fuhuş, çarpık ilişkiler gibi ahlaksızlıkları sık sık veren bu dizi ve programlar taptaze beyinleri zehirliyor.
Sanat adı altında televizyonlarda yayınlanan dizilerdeki ilişkiler, toplumun ahlak anlayışını zedeliyor ve aile kurumunu dinamitliyor.
Bir kere televizyon dizileri yapılırken toplumun değer yargıları göz önünde bulundurulmalıdır. Onların dinî ve ahlâkî değerlerine saygıda kusur edilmemelidir. Sosyal yapıyı tahrip edici, bozucu ve moral değerlerini ayaklar altına alıcı dizilerden kaçınılması gerekir. Hem dizilerdeki şiddet görüntüleri özellikle gençlere meselelerinin çözümü için adeta örnek verilmek istenmektedir ki, o zaman geleceğimiz olan gençlerimiz ciddî zihinsel kırılma ve travmayla karşı karşıya bırakılıyor.
Bugünkü dizilerin işledikleri konular çok ender görülen vak’alar. Bu, toplumda kabul görmüş bir şey değil. İnsanımız bu tür ilişkileri ayıplıyor. Vatandaş seyrediyor ve bitiyor. Ama buna yatkın olanlarda da ortaya çıkması muhtemel tabiî… Bunların yanında dizilerde sıklıkla erotizmin işlenmesi, sinirlenen birinin elindeki eşyaları sağa sola savurması, özellikle gençleri olumsuz yönde etkiliyor. Buradan örnek alıp saldırganlaşıyorlar.
Reyting bahanesine sığınılarak dizilere katılan cinsel sos (!) çocukları da hedef alıyor. Çocukların psikolojisi bozuluyor, bilinçaltı zararlı unsurlarla dolduruluyor. Dizilerin ’genel izleyici’ amblemi altında ve birde çocukların uyumadığı saatlerde yayınına giriyor.
Ahlaksızlık meşrulaştırılıyor. Kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz!..
Toplumsal kabul görmeyen algılar dayatarak, toplumun temeli olan aile dinamitleniyor. Tabi ki ticari kaygının da önemli rolü var.
Televizyon aracılığı ile açık saçık sahnelerin yer aldığı, tecavüz ve ahlaksız ilişkilerin konu edildiği, toplumun temel değerlerini sarsacak diziler evlerimize girdi.
Şiddetten tecavüze varıncaya kadar her türlüsünün yer aldığı, yatak sahneleri ile dolu, çocuklara karşı cinselliğin normalleştirildiği, parçalanmış ailelerin, birbirlerine ihanet eden aile fertlerinin anlatıldığı dizi filmler sabahtan akşama kadar televizyon ekranlarından eksik olmuyor.
Reyting (izlenme oranı) yarışındaki kanallar dizi üzerine dizi yayınlıyor. Bazı televizyon kanalları ise artık sadece dizi kanalı haline geldi. Diğer taraftan ekonomik kriz nedeniyle geliri düşen dizi yapımcıları ile reklam pastasından aldığı payı yükseltmek için reyting savaşını sürdürülüyor TV kanalları.
Toplumun temel değerlerini hiçe sayan, aile kurumunu çökertmeye yönelik diziler ekranları kapladı.
Televizyonlarda aile içi ilişkiler bir zamanlar yabancı dizi Dallas ile gündeme gelmişti. Şimdi ise yerlileri çekildi. X bir kanalda oynayan bir dizide parçalanmış aile dramı anlatılıyor. Filmin kahramanı olan kadına boşanmış eşi tarafından tecavüz ediliyor. Kadının kızlarından biri ise zengin bir ailenin kötürüm çocuğu ile evlendiriliyor. Ama evin büyük oğlu ile aşk yaşıyor. Aynı X kanalda yayına giren bir dizi ile başka bir X kanalda yayınlanan dizilerde ise kardeşlerinin sevgililerine âşık olan gençler anlatılıyor.
Yine X bir kanalda yayınlanan bir başka dizi, bu dizinin adı bile küçük yaşta çocuklarla cinsel ilişkiyi meşrulaştırmaya yönelik. Konusuna gelince; 14 yaşındaki X adlı kız çocuğu sevgilisi tarafından hamile bırakıldıktan sonra terk ediliyor. Bu sefer de X se babasının yaşını başını almış patronu musallat oluyor. Bir X kanalda ise oynatılan dizide evli bir kadına âşık olan balıkçının öyküsü anlatılıyor.
X bir TV’de ise, dizide evli bir kadının sözüm ona fedakârlığı anlatılıyor. Kadın eşinden ayrılıp, başkasıyla evleniyor. Ancak, ilk eşinden olma çocuğu lösemi hastalığına tutuluyor. Bu nedenle de uygun ilik nakli yapılması gerekiyor. Diziye göre bu işin tek yolu kadının ayrıldığı eski kocasıyla yeni bir çocuk için birlikte olması. 9 ay sonra doğacağı belli bile olmayan yeni çocuktan alınacak ilik nakledilerek hasta çocuk o zaman zarfında ölmezse kurtulacak.
X bir TV’deki oynatılan bir dizide ise dolandırıcı genç çiftin öyküsü anlatılıyor. Erkek, cezaevine girince kadın zengin bir adamla evleniyor. Ancak, hapisten çıkan erkek, bu sefer şantajcı olarak karşımıza çıkıyor.
Bu tür dizilerle ahlaksız toplumun temellerinin atıldığı gözlemleniyor barizce…
Kendi toplumumuza kendimiz silah çekiyoruz…
Televizyonlarda çoluk çocuk herkesin ayakta olduğu saatlerde yayınlanan dizilerin bizim geleneksel toplum ahlakımıza uygun olması lazım. Toplumu rahatsız ediyorsa, özellikle de küçük çocuklar üzerinde olumsuz tesirler yapıyorsa bunları yayınlamak doğru değil. Bu dizilerin genel izleyici içerisinde verilmesi hiç bir şekilde kabul edilemez, uygun değildir…
Bunların genel izleyici kitlesi amblemi altında yayınlanıp, küçük yaşta çocukların da bunları izlemesi doğru mudur? Değil tabi ki…
Bu tür şeyler özellikle küçük çocukların psikolojilerini alt üst ediyor. Bizim çocukların psikolojilerini alt üst etmemiz hiç bir şekilde kabul edilebilecek bir şey değil. Yani bu şu demektir. Kendi toplumumuza silahı kendimiz çekiyoruz. Bu hususlara dikkat edilip, bunların kesinlikle genel izleyici adı altında verilmemesi gerekiyor…
Diziler bizim kültür normlarımıza da uygun olmalı. Dallasvari yerli filmleri izlettirmenin bir anlamı yok. Bizim kültür genlerimizi, onların izlerini taşıyan yerli diziler yapılması gerekir. Özellikle televizyonlar ve bu işle uğraşanların bu işe dikkat etmesi büyük bir zorunluluktur. Çünkü bu toplum büyük bir bunalıma girerse kendileri de bundan ciddi anlamda etkilenecektir…
Bu dizilerdeki lüks hayat toplumun yüzde sıfır onda beşini bile yansıtmıyor. Ama kendine göre diziler bir toplumsal inşa süreci başlatmayı hedefliyor. Bunda ne kadar başarılı olurlar bugünden kestirmek biraz zor görünüyor. Görünen o ki böyle giderse toplumumuz adım adım tabiri caizse yoldan çıkartılmak ve hatta sosyal manada uçurumun kenarına itilmek çaresiz duruma düşürülmek isteniyor. Ancak bu bir toplumsal mühendislik projesidir…
Toplumu bunalıma sürüklemenin, çalkantı içine sokmanın bir anlamı yok. Özellikle ahlaki değerlerimiz ve milli kültür değerlerimize dikkat edilmesi gerekiyor. Dizilerde de bu değerlerimiz ön plana taşınmalı. Yani adam ahlaksızlık yaptıysa onu meşrulaştıracak bir yayın politikası doğru değildir.
Büyük küçük, kadın erkek bu olumsuz etkilenmesi sonucu toplum huzursuz olacaktır. Toplumdaki ahlaki değerler tamamen zayıflamaya başlayacak ve daha sonra da ahlaksız bir toplum haline gelecek. Bu ahlaksız toplum da aynı sıkıntıları kendileri de çekecek. Bu hususlara toplumun geleceği açısından herkesin azami bir şekilde dikkat etmesi gerekiyor.
Herhangi bir kültürel üründe, roman, tiyatro, ya da sinemada tek bir sahnede yaşanıp bitecek olan ilişkiler dizi filmlerde kanca atma yönteminden dolayı aylarca, hatta yıllarca gündemde kalmakta, her bir bölüm hafta boyunca medyanın diğer yayınlarında da işlenmekte, halkın gündeminde oldukça yoğun yer işgal etmektedir…
Aşk isimli dizilerin içeriği arasında bir fark görülmediği anlaşılmaktadır. Toplumsal değerlerimize, aile yapımıza, hayat tarzımıza, ailenin korunmasında tutkal olduğunu sandığımız değerlerin ve tavırların hiçbir etkisinin kalmadığı modellemelerle, ya da kurgularla büyük bir saldırının da olduğu görülmektedir. Unutulmaması gereken bir husus bu tür yapımların toplum nezdinde alıcısının bulunduğu ve izlenirliğinin çok olduğu gerçeğini de kabul etmemiz gerekir. Eğitimsizliğin, yozlaşmanın, milli manevi değerlerden uzaklaşmanın, küresel ve kitlesel tüketim özentisinin kültürel hayatımızda oluşturduğu kargaşa, bundan doğan yasal boşluklar, denetleyici mekanizmaların şahsi öncelik kullanması bu kaosu içinden çıkılmaz bir hale koymaktadır.
Ancak uygulamalardan da anlaşılacağı üzere cinsellik, kadına şiddet, ensest ilişkiler, kahraman katiller, değerleri yaşayan ama mafyacılık yapan rol modeller toplum nezdinde içselleştiriliyor, insanların model alabileceği karaktere dönüştürülüyor…
Yayınlanan dizilerin kişilik bozukluklarına yol açabildiği gibi, televizyon, küçük yaşlardan itibaren izlendiği için çeşitli zihinsel ve psikolojik tahribatlara sebep olduğunun da bilinmesi gerekiyor…
Dizilerin görsel ve bedensel bir dile sahip olması nedeniyle soyut bir kavramı somutlanamayan düşünce yetersizliğine yol açtığı gibi, örnek alınan kimlik ve davranış modelleri de kişilik bölünmelerine ve çatışmalara neden olmakta ve dizilerde anlatılan olay ve canlandırılan karakterler kadın, erkek ve çocukların bilinçaltına işlemekte ve iz bırakmaktadır. İnsanlar bu karakterlere benzemeye çalışarak, sağlıklı olmayan davranışı ve rol modeli normal gibi algılıyor.
- Günümüzde bakıldığında evlenmeler azalıyor, boşanmalar hızla artıyor. Gençlerimiz evlilikten kaçıyorlar. Evlenenler kısa sürede ayrılıyorlar. Ya çocuk yapmıyorlar ya da zor bela bir çocukları oluyor. Yani aileler bunalımdadır. Bunun da en büyük sebebi maalesef reyting peşinde koşan sosyal medya kuruluşlarıdır…
Her şeyden önce insan sosyal bir varlıktır. Yani toplumda yaşar ve toplum içinde hayat bulur. Mutlu olur, kederlenir hâsılı hayat toplum içinde yaşanır. Aile kendisi seyredip, çocuğa yasaklamak iyi bir yol ve metot değildir. Önce aile fertleri başta ebeveynler seyrettikleri dizilerde seçici olmak durumundadır. Çocuk bunu görür ve öğrenir. Çünkü öğrenme duymakla birlikte görmedir. Biz çoğu şeyi görerek öğreniriz. Önce taklit ederiz, sonra tatbik ederiz. Daha fazla para kazanmak, daha fazla reyting elde etmek için bu diziler yapılıyor ama aile çok zarar görüyor. Hâlbuki aile tüm dünyada toplumların temelidir. Dünya yaratıldığından beri böyledir. İnsanlar ailelerle var olur, yalnızlıklarını ailelerle giderirler. Ailelerinden güç alır direnç kazanırlar. Aileler, hastalıklara, moral bozukluklarına, yalnızlığa, kötü alışkanlıklara karşı koruyucu bir zırhtır. Aile yıkıldığı zaman toplumda yıkılmış demektir. Çünkü bir toplumun huzuru, sağlamlığı ailelerin huzuru ve mutluluğuyla ölçülür. Bu yüzden aileyi korumamız şart. Toplumu ve aile yapısını bozan dizilere karşı herkese sorumluluk düşmektedir…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun, gecenizden doğan sabahınıza selam olsun…
Hoş kalın hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça kalın… Bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#
(bu makalede Google danışmanı tarafından faydalanılmış ve konunun araştırmacısı usta kalemlerden alıntılarla desteklenmiştir. Teşekkür ederim…)