Diyanet Herkesin, Her Kesimin Kayıtsız ve Şartsız Tek Teminatıdır.!
Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihinde [2] Şeriye ve Evkaf Vekâletinin yerine kurulan, İslam dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli kurumdur. Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle 429 sayılı kanunla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına bağlı bir teşkilat olarak kurulmuştur.
Anayasanın 136. maddesinde; “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda ve Allah’ın kulları için indirdiği Kuran-ı Kerimde de belirtildiği gibi insanların dili, dini, ırkı ve rengi ne olursa olsun hiç birini bir diğerinden ayırmadan tümüne tanıdığı ve insanın en önemli hakkı olan insanca yaşama hakkının bilincinde olarak asli görevini yerine getirir ve getirmelidir.!
Çünkü yüce Allah’ın indirdiği Kuranı Kerimde açıkça beyan edildiği gibi İslam dini, yasaklar üzerine bina edilmemiştir. İslâm orduları fethettikleri yerlerdeki mabetlere dokunmamışlar, gayrı Müslimleri de zorla Müslüman yapmaya çalışmamışlardır.
Kılıç zoruyla ve can korkusuyla insanların bir inancı benimsemesi, kişileri münafıklığa sevk eder. Münafıklık ise, dinimizce küfürden daha kötü kabul edilmiştir.
İnsanları münafıklığa sevk edecek bir durumun İslâm’da hoş görülmesi mümkün değildir. Müslümanların hâkim olduğu her yerde, her dinin mensupları özgürce dinlerini yaşamış, ibadetlerini kendi inançlarına göre yerine getirmişlerdir. İslâm ordularının girdikleri yerde İslâmiyet’in bu kadar çok benimsenmesi ve bu kadar hızlı yayılması, yüce Allah’ın indirdiği İslam dininin, eksiksiz ve aksaksız olarak uygulanması sonucu toprakların değil, gönüllerin fethiyle olmuştur.
Günümüze baktığımızda, dinimizin indirildiği gibi uygulanmasına devam edeceği inancıyla T.C. Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün mirleriyle kurulmuş olan diyanet reisliği, bugünkü adıyla Diyanet İşleri Başkanlığı, bilerek ya da bilmeden veya bizim bilmediğimiz bir takım gizli baskılara tahammül edemediği için, kutsal kitabımızda ön görülen dinimizi kendilerine göre uygulayanlara göz yumarak, inananları derin bir acıya ve hüzne gark ettiği son yıllar da ve en son 24 Nisan 2015 Cuma günü Kocatepe Cami başta olmak üzere ülke genelinde okutulan aynı hutbelerle insanları bütünleştirmek yerine ayrıştırmaya yönelik olarak verilen mesajı okurlarımızla ve değerli halkımızla paylaşalım istedik.
Ülke ve insanlar olarak içinde bulunduğumuz Üç Ayların faziletinin anlatıldığı hutbenin üç aylar ile bağlantılıymış gibi devam eden son bölümünde verilen mesajlardan yaptığımız alıntıya dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Son zamanlarda sıkça yaşanan göçmen facialarına birkaç gün önce Akdeniz’de bir yenisi daha eklendi. Bu elim olayda, ülkelerindeki yokluk, yoksulluk, açlık ve sefaletten, insan onur ve haysiyetiyle bağdaşmayan uygulamalardan kaçan yüzlerce kişi umutlarıyla beraber suların derinliklerine gömüldü.
İnsanca bir yaşam, aydınlık bir gelecek uğruna nice canlar karanlıklarda yok oldu. İnsanlık, kaybolan canlara hiç de bu kadar bigâne kalmamıştı. Bu olay, bizlere birlikte yaşama ahlakımızı, insana bakışımızı, sorumluluğumuzu bir kez daha sorgulamamız gerektiğini hatırlattı.
Kaldı ki, Yüce Rabbimiz, yeryüzünü hepimize yetecek genişlikte yarattı. Birlikte yaşamamız için siyahıyla beyazıyla, zenginiyle fakiriyle bizi birbirimize emanet etti. Ancak kimileri, bu alemin sadece kendilerine ait olduğunu zannetti ve diğerine yaşam hakkı tanımadı. Sadece kendi hayatının kutsal, dokunulmaz olduğunu, birilerinin hayatının ise hiçbir değer ifade etmediğini düşündü.
Rabbimiz, yer küreyi, bütün insanlığa kâfi gelecek miktarda rızıkla donattı. Ancak, kimileri ihtirasın, kazandıkça kazanmanın girdabına, şımarıklığına kapıldı. Rabbimizin, fıtratımızda var ettiği kanaat, paylaşma, yardımlaşma, dayanışma gibi hasletlerden uzaklaştı ve kendi dışındakileri yok sayarak
onların rızkını gasp etti.
Dünyanın birçok yerinde var olan açlık, sefalet, şiddet, çatışma ve kaosun ortadan kaldırılması, dünya mazlumlarının ümitlerinin korunması, İslâm’ın rahmet, adalet ve hayat yüklü mesajlarının yeryüzünde hakim kılınmasına bağlıdır.
Unutmayalım ki bizler, bilgiye, imana, Kur’an’a, üsve-i hasene bir peygambere, köklü bir medeniyete, zengin bir birikime sahibiz. Geçmişte, İslam coğrafyasında birlik ve beraberliği, muhabbet ve meveddeti, kardeşlik ve dayanışmayı, dünyanın pek çok yerinde sulh ve sükûnu, merhamet ve adaleti sağlamış bir medeniyetin mensuplarıyız.
Bugün de, İslâm’ın mesajlarını öncelikle gönüllerimize, hayat süreçlerimize ve nihayet asrın idrakine söyletmek, hakkı, hakikati, adaleti, ahlakı, fazilet ve erdemi yeniden tesis etmek hepimizin görevidir diyen görevli hutbeye son noktayı koydu.
İnsanlar öncelikle yaşadığı yer ve insanlardan sorumludur.
Öyleyse ülkemizin yerleşim yerlerinden olan Manisa’nın Soma ilçesinde alınmak mecburiyetinde olan güvenlik önleminin kendinden başkasını düşünmeyen işveren ve mensuplarınca alınmaması sonucu 13Mayıs 2014 günü yaşanan faciada 301 madenci paragöz vurdumduymazların büyük ihmali sonucu hayatını kaybetti.
Onlarca eş ve kadın ile 432 çocuk öksüz ve yetim kaldı. Mahkemenin başlamasıyla yaşanan olumsuzluklar gözü yaşlı onlarca kadın ve çocuk ile bir o kadar anne ve babanın sönmek bilmeyen acısı yürekler dağladı.
Duruşma salonunda Yakınları ölen işçilerin adları okunurken ağlayanlardan biri bayıldı… Ölen işçilerin eşleri, 432 çocuk baba diye kara toprağa sarılıyor haykırışları, yakarışları içinde yürekleri kan ağlayarak Adalet istiyoruz ” diye göz yaşı döken onlarca insanımızı unutarak, milletimize unutturmaya çalışarak yıllardır ve halen aynı konum ve durumda olan komşularımızı (Allah hiç kimseye kan ve göz yaşı akıtan olaylar yaşatmasın )gündeme alan dinimizin teminatı Diyanet İşleri Başkanlığımızın taraflı davranarak asli görevine gölge düşürmesi, inanarak ve güvenerek yaşam süren ülkemiz ve insanlarımızı derinden yaralamaktadır.
Özetle, Dünya Lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emirleriyle 1924 yılında laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalmak şartıyla kurulmuş olan Diyanet İşleri başkanlığımız dinimiz İslam başta olmak üzere, ülkemizde yaşayan bütün dinlere mensup herkesin ve her kesimden insanın kayıtsız ve şartsız, tek güvencesi ve teminatıdır. Ve olmak zorundadır.
Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, tarafsızlığına gölge düşüren Diyanet işleri başkanlığımız başta İslam dinine mensup Müslümanlar olmak üzere bütün dinleri ve mensuplarını üzmektedir diyor, saygılar sunuyorum.
Ahmet Yenin
Diyanet Herkesin, Her Kesimin Kayıtsız ve Şartsız Tek Teminatıdır.!