Siyasi parti temsilcilerine bakılırsa hemen herkes öze dönüşten ya da tersi özden uzaklaşmadan bahsediyor. Peki ama bu öze dönüş ne amaçla dile getiriliyor?
Bakın; türbanla ilgili Modern Mahrem yorumu artık iflas etmiştir. Sosyologlar türban sayesinde evlerinden dışarı çıkıp eğitim görebilen kızların toplumsal hayata karışarak dönüşeceğini iddia ediyordu. Ama ev dışına türbansız çıkamayan reşit kızların bu tercihinin aile baskısının da kanıtı olduğunu görmezden geliyorlardı. Türban takmanın özerk bireyin bilinçli seçimi olmadığı gerçeği artık ortaya çıktı. Özgür birey ile özerk birey aynı şey değildir! Şimdi aynı sosyologlar türbanın kentleşmenin göstergesi olduğunu da iddia ediyorlar. Oysa Türkiye deki türban olgusu kökü dışarıda köktenci İslam hareketini bilmeden, kavramadan açıklanamaz. Aslında önce bunu anlamak gerekir. Mısır ın en önde gelen stratejistlerinden ve iktidardaki Ulusal Demokratik Parti’nin etkili isimlerinden Prof.Cihad Awda, AKP iktidarının Mısır da neden Müslüman Kardeşler çevresiyle işbirliği yaptığını soruyor (Zaman, 20.10.10). Kıptilerle işbirliği yapan herhangi bir Türk organizasyonu ya da şirketi görmedim. Türkiye ile seküler organizasyonlar arasında bir işbirliği yok. Hep Müslümanlarla işbirliği var. Müslüman Kardeşlerle var, diyor. Mısır’ın en önemli düşünürlerinden biri AKP hükümetinin ülkesiyle ilişkisinin ideolojik ve dinsel olduğunu ileri sürüyor. Oysa; Hıristiyan Kıptiler Mısır ın çok önemli bir öğesi. Cihad Awda nın iddiaları doğrudur! Selefiye ve Vahabi akımlarını, Müslüman Kardeşler (İhvanül-Müslimin) hareketini bilmeden, Türkiye deki cemaatçi fesadını anlamak mümkün değil. Milli Görüş kuşağı bu akım ve hareketlerin etkisiyle büyüdü; kişilik ve kimlik edindi. Pakistanlı Mevdudi, İranlıAli Şeriati (1933-1977) ve Mısırlı Müslüman Kardeşler in (MK) lideri Prof. Seyyid Kutub‘un (1906-1967) eserlerini okuyarak İslami formasyon kazandı. Örnek aldıkları düşünürlerin tamamı İslam a Dönüşü, Öze Dönüşü temsil ederler ve bir Kuran Nesliyaratmayı ülkü edinmişlerdir. Hedefledikleri İslami devlettir. Dolayısı ile demokrasi ile herhangi bir ortak alanları mevcut değildir.Türkiye deki Kur’an Nesli’nin hal ve gidişi konunda her cemaat her siyasi akım kendine göre yorum yapıyor. Bu yorumlarda da bir diğerini yeterli görmemek durumu var. (Mehmet Metiner, Yemyeşil Şeriat Bembeyaz Demokrasi) Tunuslu yazar Abdalwahab Meddeb adlı kitabında; Katolikliğin hastalığı fanatizm, Almanya’nın hastalığı Nazizm olduysa, İslam ın hastalığının da entegrizm olduğu kesindir. (İslam ın Hastalığı, Metis Yayınları s. 12) diye yazar. Abdalwahab Meddeb in İslam’ın Hastalığı dediği olgunun tarihsel kökenlerini Amin Maalouf’un Arapların Gözünden Haçlı Seferleri (Yapı Kredi Yayınları) adlı kitabının sonuç bölümünde detaylı yer almaktadır. Dini kavramları kullanarak halkı köleleştirme Arap travmasının virüsü ile bulaşmıştır. İlkin bunu öğrenmek gerekiyor!
Konfüçyüs Demiş ki
Baktıklarında, berrak görmeyi düşünürler…
Dinlediklerinde, iyi duymayı düşünürler…
Görünüşleri, bakımından sıcak olmayı düşünürler…
Davranışlarında, saygılı olmayı düşünürler…
Konuşmalarında, doğru olmayı düşünürler…
İşlerinde, ciddi olmayı düşünürler…
Kuşkuya düştüklerinde, soruları nasıl soracaklarını düşünürler…
Öfkelendiklerinde, sorunları düşünürler…
Kazancı gördüklerinde, adaleti düşünürler…
Günün Sözü: Bazen hayatı yaşanabilir kılan sonunda ölümün olduğu bilmektir.