Bu gün hava çok güzeldi.Öğle vakti, camdan sokağa baktığımda okul duvarının köşesine toplanan ortaokul öğrencilerinden bir gurubun bağırışıp durduğunu gördüm.
Hava yazdan kalmaydı, insem mi aşağı gitsem mi derken bağırışan çocuk irilerinin birinin ellerinde kuşlar gördüm. Sıkıca tuttuğu kuşları kâh kanadından kâh ayaklarından tutup sallayıp örseleyip duruyordu.
Bunlar yukarı kattaki terasımızı yaptırırken yuvalarını bozmaya kıyamayıp küçük ahşap bir kuş evine çevirdiğimiz güvercin yuvasının henüz çok iyi uçamayan yavrularıydı sanırım. Belki bırakırlar, uçuruverirler gelip geçici bir genç çocuk hevesidir dedim.
Yok bırakmıyordu nabekâr kuşları. İçim yandı, seslendim avazım çıktığı kadar duyuramadım. Torunlarıma aldığım plastik düdükler aklıma geldi. Öğretmenlikte de nöbetlerde kullanırdım, iyi bir uyarandır düdük sesi.
Pencereden üç beş kez art arda üfleyince keskin keskin çocuklar duydu ve baktılar. Olanca sakinliğimle yavrum
çabuk bırakın kuşları ne olur, zaten ağaç kalmadı etrafta, beton yığınlarından, kuş da kalmayacak, dedim.
Çocuklar bırakmayız biz onları parayla aldık demesin mi?
Kan beynime sıçradı. Okulun etrafında kuş borsası kurmuşlar iyi mi bir de?
Bırakın o kuşları, yoksa polisi arayacağım, dedim. Ara, dediler lâkin ordan da topukladılar biraz uzağa karşı sokağa geçip okulun tam karşısındaki dükkânın önüne oturdular bu kez, kuşlar yine ellerinde.
Okulu aradım bir hanımefendi açtı telefonu, kendimi tanıttım önce, emekli öğretmenim, evim okulun karşısında, bir gurup öğrenciniz okul önünde iki kuşa eziyet ediyor, satın aldık filan diyor, nöbetçi öğretmeniniz ya da müdür yardımcınız bir ilgilense, konuşsa, nasihat etse çocuklara, dedim. Artık eli haydarlı (tahta sopa) gözü pek, öğretmenlerin, müdür yardımcılarının tükendiğini bilerek türlü diller döktüm meslektaşa. Tabi altı üstü iki kuş için aramam çok ütopik geldi bayana. Olur olur gibi birşeyler geveledi ilgisizce, kiminle görüştüm deyince de telefonu kapattı.
Tekrar aradım açmadılar, erinmedim bir daha aradım bir beyefendi açtı bu kez, durumu anlattım, biz bir şey yapamayız, dedi. O zaman polisi ararım, dedim. Arayın, dedi.
Erinmedim aradım. Bir bayan görevli açtı, beni dinledi, adres aldı.
Yarım saat bekledim gelmediler pes ettim camı kapatıp, yerimre oturdum.
Bırak Allasen dedim kendime. Zar zor randevularla gidilen bir poliklinik muayenesinde istenen tetkik için üç ay, altı ay hatta bir yıl sonrasına gün verilen bu ülkede insanın değeri yok ki kuşun değeri olsun.
Kuş oldum gittim karşı çama konup hazin hazin öttüm.
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan
15.12.2023
Ankara