Diller sihirli, büyülü, güçlü, sürekli kendini yenileyen değişen, birbirini etkileyen, birbirinden sözcük alıp veren, canlı, enterasan anlaşma ve iletişim aracıdır.
Kopyala yapıştır tekniğiyle dilbilimcilerden yazılar aşırıp bilgiçlik taslayıp dil ve diller konusunda sizi kitabi ve ansiklopedik bilgilere boğma işgüzarlığı göstermeyeceğim.
Anlaşmak için dil şart dedik, sayısız dünya dilleri olduğunu da biliyoruz. Ancak konumuz her türlü dil değil sınırlayacağım yazı dilleri diyerek. Literatürdeki Alfabesi olan tüm dillerin deyim ve atasözlerine getireceğim imleci.
Evet her dilin pratik anlamlar içeren kalıplaşmış deyim ve atasözleri vardır. Türkçemizde de olduğu gibi. Bu deyim ve atasözleri bin yılların yaşanmışlıkları ile oluşturulmuş, artık anonimleşmiş, milletin dilinin ortak ürünü olmuş kültürel birer yapıdır, sözcükleri değiştirilemez, değiştirilirse anlam birliği bozulur.
Gelelim meramıma, son yıllarda bazı deyim ve atasözlerini saldırılıyor ve değiştirmeye çalışılıyor, evet açık ve bilinçli saldırıları var.
Hemen söze girersek daha dün tartıştık birini. Bir paylaşıma eveleme geveleme bir cevap vazdı bir cinsi latif yorumuma. Misal şuydu “kızını dövmeyen dizini döver” sözüne şiddetle karşı çıkıyordu bir paylaşımcı ben de bir yorumla dedim ki ” bu sözün izleği doğru, buradaki dövmek mecazi burda ilk aile anne eğitiminden ve disiplininden söz ediliyor, gerçek anlamda bir dayak söz konusu değil” babında bir yorum yazdım hemen bir karşı savaşçı aynen şunu yazmış “sizi dövmüşler kafanızdan darbe almışsınız” tanımam bilmem lafa bakın. Dedim ki bakın yüce hanımefendicik burdaki dövmek mecazi anlamda kızlarımızı veya oğullarımızı zamanında yani bütün eğitim psikolojisini yazıp okuyanların işaret ettiği ve birleştiği gibi sıfır üç yaş aralığında eğitip aile terbiyesi vermezsek zamanında mecazen dövmezsek bu çocukların hepsi sonra müge anlı programlarına malzeme olur, yok efendi dediğim dedik eşeğin ufacık. Hem de meslektaşım kadın bana giydirmiş iyi mi.
Neyse sal gitsin, biz artık sepeti koluna herkes kendi yoluna demeyi öğreneli çok olmuş, efor sarfetmem böylelerine.
Ne diyorduk bir diğer sözümüz “güzele bakmak sevaptır değil, güzel bakmak sevaptır” diyor ısrarla. Hayır efendim sen illa ki güzel bak zaten her şeye de ama güzele de bakmalk sevaptır. Burdaki kast edilen güzel illa da endamlı güzel, baldırı bacağı güzel kadın değil ki nabekar; yeşil bir orman, rengarek kanatlı bir kuş, şırıltıyla akan bir derecik, mır mır bir kedicik, cıvıl cıvıl bir bebe hepsi güzel bunların ve bunlara Allah’ın yarattığı güzellikler diyerek bakmak tabi ki sevap.
Bir diğer salvo da iyi ve güzelin kıymetini bilip anlamayanlar için söylenmiş “Eşek hoşaftan ne anlar” sözüne yapılıyor, yok efendim o söz öyle değilmiş de “eşek hoş laftan ne anlarmışmış” E sözün bir de devamı var onu ne yapacağız, elindekinin kıymetini bilmeyip hor kullanıp ziyan edenler için söylenen “suyunu içer, demesini kor” buna ne diyeceksin efendi.
Yazıyı bilimsel telekonferansa çevirmeden işte size günümüz ifşaat ve icraatlarına da çok uyacak bir örnek daha “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” sözü herkesin devlet malı yemesini tavsiye ve teşvik eden bir söz değil bilakis böyle yapanları kınamak, hicvetmek menetmek için söylenmiş bir sözdür aslında.
İşiniz mi yok deyim ve atasözlerini sataşmak ve onları eğip bükmekten başka gidin kumda oynayın. Deyim ve atasözlerini bilmeyen bir nesil türedi zati onlar “kim milyoner olmak ister” yarışmasında bile jokersiz bir lira kazanamadan eleniyor, dilimizin inceliklerini bilmedikleriden işte. Boşuna hayıflanmıyorum meleyemiyorlar bile yahu, sınavlarda da sıfır çekiyorlar.
Rahat bırakın deyim va atalarsözlerini, her dilde var kalıplaşmış bozulamayan birer dil birliği olan atasözleri ve deyimler. İnanmazsanız araştırın İngilizcedeki “Ağzında gümüş kaşıkla doğmak” (bu sözün ingilizcesini şu an unuttum, bulup orijinalini de yazacağım) ya da Almancadaki biraz argo anlam da içeren, biraz eskiyen ve modası geçmiş şeyler için söylenen ” Alte gurke” deyim ve söylemlerindeki anlamı hiçbir Almanın ve İngiliz değiştirmeye tevessül dahi ettiğini ben hiç sanmıyorum.
O halde dilinizi sevin, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarıyor, zülfüyare dokunmasın sözlerimiz, yerinde söylenen söz savaş kesiyor, lafla peynir gemisi yürümüyor, bindiğiniz dalı kesmeyin, insan konuşa konuşa, hayvan koklaşa koklaşa anlaşırmış.
O halde deyim ve atasözlerini rahat bırakın acemi heykel yontucuları ve tarihi esere pimapen pencere takıp restore eden dengesizler gibi gibi davranmayın deyim ve atasözlerimize.
Gücünüz ve ilminiz yetiyorsa bolca kullanın günlük konuşma ve yazışmalarınızda da çoluk çocuk dilinin zenğinliklerini öğrensin. Olmadı günlük yaşamı destekleyen durumlarını ifade edebilecek yeni deyim ve atasözleri türetin sıkıyorsa. Yoksa geriye dönüp üç beş kelimeyle konuşacaklar ilkel çağlardaki gibi. Hele şu imoji midir nedir kullanmayın lütfen mağarı duvarlarındaki resimli yazışma ve haberleşmeleri çağrıştıran o kuru kafaları, kuru elleri.
Goşa yaşayın.
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan
12 Eylül 2022Ankara