“Hayat delilikle doludur, fakat bazen delilik hayatın kendisidir.” –
Ralph Waldo Emerson
“Ne yapacağını kalbine, nasıl yapacağını aklına, anlat !”
xxx
“Delilik, hayatın normlarına uymamaktır.”
Virginia Woolf
“Deliye mantık dersi verilmez. Delidir, ne yapsa yeridir.”
Ali Suad
***
DİKKAT! ORTAM DELİ DOLU… Başlığını koydum. ÇEVREMİZDEKİ OLUMSUZ DAVRANIŞLAR sözcükleriyle başlıklama olabilirdi…
Yukarıdakiler, yaşam süzgecinden geçirildiğinde yerinde ve doğru söylenmiş özdeyişler… Sokağa çıktığınızda sevinecek bir davranış bulamazken ne yazık ki birçok olumsuzluğu görmek durumundasınız. İstanbul ortamında örneklerler mi istediniz? Buyurunuz size ilginç örnekler:
Serin mi serin bir sonbahar gününde doktor ilacını yazar, yurttaş Maltepe Zümrütevler semtindeki Yeni Şifa Eczanesi’ne gider. Görevliye yazılan kâğıdı uzatır ve beklemededir. Hemen arkasında kaba ve yüksek sesli bir konuşma duyar. Geri döndüğünde iki metre gerisinde iri yarı bir gencin bağırmasını görür. İşaret parmağını dudağına götürür ve ilgili kişiye susmasını işaret eder.
Sen misin bunu yapan! İri yarı genç, kişiye aniden saldırır! Gözlüğünü alıp ayakları altında ezer! Kendini yenemez, saldırıyı sürdürür. İçerde on kadar insan vardır. Bağrışmalar duyulur! Annesi olduğu anlaşılan bayan, oğlunu durdurmaya çalışsa da yetersiz kalır. İçerdekiler dışarı fırlar ve uzaklaşırlar. Her kafadan da bir ses gelir. Bu sırada kadın, epeyce zorlanır. Geldikleri anlaşılan beyaz arabaya oğlunu güçlükle bindirerek uzaklaşır.
Dışarıdakiler, tekrar içeri girerek işlemlerini sürdürürler. Eczane görevlisi, gözlüğü kırılan kişiye der ki: “Oğlunu götüren bayan, o beyin telefon numarasını alınız. Gözlüğünü ödeyeceğim.” Telefon numarası verilir ve kadının araması beklenir.
Emekli memur, göz doktoruna muayene olur, gözlük yazdırır ve on beş gün sonra Net Grup Optik’ten gözlüğünü alır. Ancak, bayan aramaz. Araması beklenmektedir. Kişi, Cumhurbaşkanımızın emekliye özveride bulunacağı beşbin liranın üzerine ekleme yaparak gözlük borcunu kapatmanın hesabını yapar.
***
Bir başka örnek: Toplu taşım araçlarına binerken gençler, koşuşturmada yaşlıları geçerek asansörün önünde yerlerini alırlar. Bekledikleri sırada iki genç biraz kenara çekilip dudak dudağa özlem gidermeye çalışırlar. Bu sırada ileri yaştaki bir bey, asansöre yanaşır. Gençler: “Neden öne geçiyorsun, sıra bizim.” diye kendilerince itirazda bulunurlar. İtiraz edilen kişi ve oradakiler, gençlere gereken sözleri söylerler! Beklemedikleri yanıtı alan üniversiteli oldukları anlaşılan bu gençler hızlıca uzaklaşırlar.
***
Bir örnek daha verelim: Belediye otobüsü durağa gelir. Yaşlılar, ite kalka binmeye çalışan üniversite öğrencilerinin arasında kalırlar. Bir öğrenci ileri yaştaki beye : “Siz arkada bekleyin, neden binmeye çalışırsınız!” demez mi! Otobüse binildiğinde bu gençler, ‘Yaşlılara, hamilelere ve engellilere ayrılan yer.’e otururlar. İşareti gösteren kişilere inat, oradaki uyarı yazısını da sökerler.
***
Örnekler çoğaltılabilir. Sokaktaki insanlar, özellikle erkekler kirli sakal, dağınık saçla görüntü vermektedirler. Bu görüntü, modadan çok tembellik olarak yorumlanabilir. Her işin başı eğitimdir. Öteden beri söylenen güzel söz kulaklarımızda yankı yapmaktadır: “İnsanlar, giyimleriyle karşılanır ve düşünceleriyle uğurlanırlar. İyi bir giyim, tavsiye mektubudur.”
Özenli giyimiyle, olumlu davranışıyla, insana olan sevgi ve saygısıyla, dünya liderimiz M. Kemal Atatürk şöyle der: “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder.”
Asıl eğitimi ailenin vermesi gerekir. Okullar günümüzde olumlu davranış kazandıramıyor, düşüncesi şimdilerde ağırlıktadır. Neylerse Mevla’m eyler, dilerim güzel eyler.