Büyük amaçların ardından, medeniyet doğuran, yaratılış ahlakını esas alıp hak, hukuk ve adaleti daim kılan peygamberimiz, devlet adamıydı. Toplumu bir bayrak, din ve hukuk altında topladı.
Ahlak, inanç ve din birliğini geliştirip insanca yaşamayı sağladı. Köleliği kaldırdı. Kadına en büyük değeri verdi. “Cennet kadının ayakları altındadır.”
Buna karşılık, ahlak, hukuk ve adalete dayanmayan hiçbir devletin yönetimi ayakta kalmamıştır. Zekâ ve şeytanlıkla kurulan hükümetler, ancak zorbalıkla zulümle ayakta kalırlar. Kendilerinden önce binaları yıkılır.
Siyaseti gerçekten toplumun lehine yapmak istiyorsan, kendini değil halkını düşünmelisin. O hâlde ahlakı esas kabul edecek ve toplumu yücelteceksin. Aksi hâlde küspe olur çıkarsın.
Yeni bir anlayış ve düşünceyi halka kabul ettirmek mümkün değildir. Eğer mümkün olsaydı, çeşitli fikir akımları, çok Ülkede hayat bulurdu. Örneğin komünizmin hayata geçirildiği Rusya’da uzun ömürlü olurdu. Milletin ahlak ve maddi yapısına zorbalık yapmak sonunu getirmek, demektir.
Bir devlet düzeni kuruluyor ve yıkılıyor, demek kolay, milyonlarca insan ölüyor, yerlerinden, yurtlarından ediliyor. Dünyayı daha tanımamış çocuklar öldürülüyor. Bu kadar yıkım ve kanın üzerine kurulan devletler yaşamaz.
Bir devlet nişanı vardır. Hatta o nişandan devletler çekinir, korkar ama yine de ayakta kalır. Zulüm iktidarı ise yıkılır.
Bir devletin hayatında yıllar kısadır. Tarihte kuruldu ve yıkıldı dediğimiz devlet iki yüz elli yıl yaşamıştır. Onun için bir devleti yönetmeye kalkanların, çok iyi çalışması ve dersini çok iyi bilmesi gerekir.
Toplumun ahlakını, ruh sağlığını ve düşünebilmesini olgunlaştırmak ve bu anlayışla toplumun önüne yeni hedefler koyduğunda siyaset yapmış olursun. Ruh ve beden olgunlaşır. Ahlak siyasetle tamamlanır.
Devlet nişanı ahlakın siyasetle olgunlaşmasıdır.
Hasan TANRIVERDİ