Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Pazartesi, Aralık 15, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Ahmet YENİN

Devletin Çivisi Çıkmıştır!

Ahmet YENİN Yazar Ahmet YENİN
30 Kasım 2009
Ahmet YENİN
1
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Saygıdeğer okurlar, kuruluşundan günümüze geçirdiği zaman içersinde, ülkesinden ve insanlarından sorumlu bu yüce Türk milleti tarafından bir şekilde seçilen ya da bu millete
uygulanan bir takım seçim entrikalarıyla seçtirilen basiretsiz sevk ve idareciler yüzünden “devletin çivisi çıkmıştır”
Ülkenin kuruluşundan günümüze kadar işbaşına gelmiş ya da bu yüce millet tarafından seçilerek getirilmiş sözde sevk ve idareciler tarafından, yattığı yerden geçinmeye, dolayısıyla her duaya âmin demeye alıştırılmış.

Her seçim sonrasında bir daha mı asla diyen sözde doğru ama tabansız insanlar(seçmenler) yedikleri seçim darbeleriyle daha da olgunlaşarak sayıları artacağı yerde, olanları yok sayıp yinede o malum (hazırcı) gruba dâhil olmaktadırlar.

Doğru insanların sayıları öyle ya da böyle bir şekilde azalmaya başlayınca sorumluluk sahibi anaların doğurduğu o idealist evlatlar, ülkenin ve insanların kurtuluş savaşımızdaki gibi inanıyoruz bugünde imdadına yetişeceklerdir.

Saygıdeğer okurlar, hepimiz her şeye rağmen yinede sağlıklı düşünerek rahat olmaya çalışalım. Yüce Allah yarattığı kullarını ve yaşadığı vatanını korumaları ve kollamaları yolunda onlara yardımını esirgemez Bu nedenle bu ülke ve insanlar gerçekten sahipsiz değildir.

Bu cennet vatan ülkenin düşman işgalinden kurtuluşunda kilosundan ağır top mermilerini benim diyen erkeklere taş çıkartırcasına sırtlarında cephelere pamuk torbası taşır misali kuş gibi uçurarak götüren anaların doğurduğu onlarca insan evladından biride Sayın Recep Yazıcıoğlu.

Vali Yazıcıoğlu’nun, yüksek sesle önce Türkiye ve Dünya kamuoyuna anlatıp, daha sonra kaleme aldığı ”Bu Sistem Değişmeli” adlı eserini yayınlamaya devam edeceğim köşemde okumaya ilgi duyan insanlarla paylaşmaya devam ederek, okuyup doğruluğunu kabul eden bir insanı dahi ülkemizin kötü gidişatına dur diyecekler safına katmak adına kazanmış, olmak onurdur gururdur diyor, siz saygıdeğer okurlarımızı Ülkemizin ve İnsanlarımızın makus tarihinin değişmesine büyük katkı yapacağına inandığımız Vali Sayın Recep Yazıcıoğlu beyefendinin düşünceleriyle baş başa bırakıyoruz.

Türk yönetim sistemi ne dün, ne de bugün enine boyuna tartışılmamış, yönetim felsefesi yapılmamış, sistem mühendisliği kavramına teğet bile geçmemiştir. 60’lı yıllardaki MEHTAP Projesi, bilahare merkezi ve yerel idareleri ayrıntılarıyla düzenleyen, Orta Doğu Amme İdaresi’nin hazırladığı KAYA Projesi, önemli araştırmalar olmaktan öteye geçememiştir. KAYA Projesi çerçeveyi oturttuğu gibi, işin esprisini de kavramış, fakat kamuoyuna mal edilmemiştir.

26 yıllık uygulayıcı ve taşrada sorunlarla boğuşan, yerel ihtiyaçları, problemleri, özlemleri, merkez ve taşra arasındaki bağları, iletişimi, kopukluğu sürekli izleyen bir kişi olarak, zaman zaman kaleme aldığım broşür, metin, açıklama ve programlarla, bu konunun Türkiye’nin gündeminde ağırlıklı olarak yer almasını amaçladım.

Deneyimlerimden yola çıkarak, bilim adamlarının araştırmalarını da içine alacak şekilde hazırlanan bu çalışmada bilim adamının değil, bir uygulayıcının arayışları söz konusudur.

Türk yönetim sistemi, A’dan Z’ye kadar bozulmuştur. Çürümüş, tıkanmış fakat canı çıkmadığı için (çıkmamış candan umut vardır yaklaşımıyla) bölük pörçük, yamalama ve kurcalama yöntemleriyle ömrünün uzatılması çabaları devam etmektedir. Sil baştan, yeniden yapılanma ve yönetim reformu gündeme gelmiştir.

Bu anlamdaki arayışlar haykırışlar, merkezdeki idari, siyasi ve elit kadronun hiçte hoşuna gitmemektedir. İdari reform neticede merkezi idari, siyasi ve ekonomik yapının daraltılmasını hedeflemektedir.

Dolayısıyla bu yapıya hükmeden, oligarşik, elit idari ve siyasi yapı, bu imkânların halka, yerel meclislere devredilmesine (eşyanın tabiatına aykırı olduğu için ) yanaşmamaktadır. Hiç kimse kendi konumunu, kendi ağırlığını, yetkisini, hükmettiği alanı daraltmak istemez. Özelleşme ve yerleşmenin, paralel tedbirler olarak, Türkiye’nin gündeminde aldığı mesafe ortadadır.

Son dönemde özelleştirmeyle ilgili yasanın çıkartılmasındaki güçlükler ve meclis görüşmeleri sırasında kamu bankalarının nasıl ertelendiği ibretle görülmüştür. Dev boyutlu kamu açıkları ortada iken iki yılda bir vergi affı çıkmaktadır. Ceza ve sicil afları umur-u adliyedendir. Devletin çivisi çıkmıştır. Devlet kendi bindiği dalı kesmektedir.

Çürümenin önemli bir halkası da bu tür kararlardır.

Devletin teknik devlete dönüştürülmesi anlamında küçültülmesi ve olması gereken noktaya çekilmesini başaramadığımız sürece, devlet halkına yük olmakla kalmayıp, kaynak ve zaman yutarak, gelişme ve kalkınmanın baş engeli olacaktır. Kalkınma ve gelişme, tüm örneklerinde görüldüğü gibi devletin değil halkın işidir.

Halk örgütlenmeden, şirketleşmeden, kooperatifleşmeden, yerel meselelerde, söz sahibi olmadan, inisiyatif kullanamadan, ekonomide, yönetimde, siyasette ağırlığını koymadan kalkınma ve gelişme sağlanamayacaktır.

Batı’da ticaret burjuvazisi sanayi burjuvazisine dönüşmüş, devlet, uygun alt yapıyı hazırlamış gelişmenin kalkınmanın engellerini kaldırmış ve müteşebbis sınıfa destek olmuş, önünü açmıştır. Stanford’un da belirttiği gibi Tanzimat’ın en büyük kötülüğü, halkın teşebbüs ve inisiyatif kabiliyeti yerine havale etmesidir.

Tanzimat’a kadar kısmen yerlinin elindeki vakıf, cemaat loca tarikat şeklindeki inisiyatif, Tanzimat tan sonra tamamen devlete, devlet adına bürokrasiye geçmiştir. Havalecilik, beleşçilik, ihalecilik, taşeronluk, kurtarıcıların peş peşe gelmesi, halkta bir kurtarıcı kültürü oluşturmuştur.

Halk devletten çok şey beklemiş, devlet de her şeyi vadetmiştir. Devlet yapması gerekil asli fonksiyonlarını, hantallaştığı ve olağanüstü büyüdüğü için, gerçekleştirememiştir.

Adalet, dış politika ve ulusal ölçekteki projelerle uğraşması gereken merkezi idare, 60 milyon insanın çok yoğun talep ve beklentileri, esnekliğini, üretim kabiliyetini ve yaratıcılığını kaybetmiştir.

Sistem tartışmalarını cumhuriyetten çok önce Meşrutiyet döneminde, enine boyuna yapıldığını görüyoruz. 1913 yılında çıkarılan Özel İdare Kanunuyla yerel hizmetleri, ilhalkının seçtiği İl Genel Meclisine verilmiştir. 1921 Anayasası, bu Anayasada öngörülen idari yapı ve bununla ilgili mecliste ifade edilen fikirler ibret vericidir.

1924  Anayasasından sonra da Özel idare bütün ağırlığı ile devametmiş ve 1930’lu yıllarda devletin gelirinin %20’sini harcayabilmiştir.

1950–60 lara kadar köy hizmetleri başta olmak üzere, eğitim, sağlık, tarım, bayındırlık vb. birçok hizmetlerin, Özal döneminde, bu anlayışın çağa uygun bir şekilde daha da geliştirilmesi arayışlarına rağmen, maalesef, geriye gidilmiş; yüzde yüz yerel nitelikli köy hizmetleri, katma bütçeli, tamamen merkezi bir birime bağlanmıştır.

Bu gelişme mahalli idare esprisi, mahalli idare reformu arayışı ve gelişmesi açısından büyük bir sıkan daldır. Zamanında bunu mücadelesi bir kısım meslektaşlarım gibi, tarafımdan da yapılmıştır.Fakat meslek taassubu şeklinde yaklaşımlarla ‘’doğurduğum çocuğu öldüremem’’ gibi tamamen günlük, sathi düşüncelerle yanlıştan dönülmemiş, yalnızca belediyelerle ilgili bir kısım iyileştirmelerden öteye gidilmemiştir.

Rahmetli Özal’ın Cumhurbaşkanı olduktan sonra program ve proje arayışları ve yüksek sesle düşünce, gecikmiş bir çabadır. Zaten devlet adamlarından, daha doğrusu seçkin, elit, oligarşik, idari, siyasi kadrodan yönetim reformunu beklemek ham hayaldir.

Halkın önünde bu kavramlar enine boyuna tartışılmadan, belirli bir bilinç ve talep yoğunluğu yaratılmadan; halkın özlemi, arayışı ve dayatması olmadan; düzenin değiştirilmesi, yeniden yapılanması mümkün olmayacaktır.

Dünyanın her yerinde de böyle olmuştur. Kendi gücünün farkında olmayan halk, tıkanan sistemi, çözümlerini ve dünyadaki uygulamaları da net algılamadığı için idari, siyasi ve elit yapıya tavır koymamakta, hesap sormamakta, çözümlerini de dayatamamaktadır.

Halkın gücü ve halkın dayatması olmadan bu siste değişmeyecektir. Olayın bir halk hareketine dönüşmesi ise özel TV’lerin ortaya çıkması, çok sınırlı da olsa yapılan tartışmalar, araştırmalar ve yayınların artarak devam etmesi ile zaman içinde olacaktır diyor, saygılar sunuyorum.

Saygıdeğer okurlar, kuruluşundan günümüze geçirdiği zaman içersinde, ülkesinden ve insanlarından sorumlu bu yüce Türk milleti tarafından bir şekilde seçilen ya da bu millete   uygulanan bir takım seçim entrikalarıyla seçtirilen basiretsiz sevk ve idareciler yüzünden “devletin çivisi çıkmıştır”.
                               

Ülkenin kuruluşundan günümüze kadar işbaşına gelmiş ya da bu yüce millet tarafından seçilerek getirilmiş sözde sevk ve idareciler tarafından, yattığı yerden geçinmeye, dolayısıyla her duaya âmin demeye alıştırılmış.

Her seçim sonrasında bir daha mı asla diyen sözde doğru ama tabansız insanlar(seçmenler) yedikleri seçim darbeleriyle daha da olgunlaşarak sayıları artacağı yerde, olanları yok sayıp yinede o malum (hazırcı) gruba dâhil olmaktadırlar.

Doğru insanların sayıları öyle ya da böyle bir şekilde azalmaya başlayınca sorumluluk sahibi anaların doğurduğu o idealist evlatlar, ülkenin ve insanların kurtuluş savaşımızdaki gibi inanıyoruz bugünde imdadına yetişeceklerdir.

Saygıdeğer okurlar, hepimiz her şeye rağmen yinede sağlıklı düşünerek rahat olmaya çalışalım. Yüce Allah yarattığı kullarını ve yaşadığı vatanını korumaları ve kollamaları yolunda onlara yardımını esirgemez Bu nedenle bu ülke ve insanlar gerçekten sahipsiz değildir.

Bu cennet vatan ülkenin düşman işgalinden kurtuluşunda kilosundan ağır top mermilerini benim diyen erkeklere taş çıkartırcasına sırtlarında cephelere pamuk torbası taşır misali kuş gibi uçurarak götüren anaların doğurduğu onlarca insan evladından biride Sayın Recep Yazıcıoğlu.

Vali Yazıcıoğlu’nun,yüksek sesle önce Türkiye ve Dünya kamuoyuna anlatıp, daha sonra kaleme aldığı ”Bu Sistem Değişmeli” adlı eserini yayınlamaya devam edeceğim köşemde okumaya ilgi duyan insanlarla paylaşmaya devam ederek, okuyup doğruluğunu kabul eden bir insanı dahi ülkemizin kötü gidişatına dur diyecekler safına katmak adına kazanmış, olmak onurdur gururdur diyor, siz saygıdeğer okurlarımızı Ülkemizin ve İnsanlarımızın makus tarihinin değişmesine büyük katkı yapacağına inandığımız Vali Sayın Recep Yazıcıoğlu beyefendinin düşünceleriyle baş başa bırakıyoruz.

Türk yönetim sistemi ne dün, ne de bugün enine boyuna tartışılmamış, yönetim felsefesi yapılmamış, sistem mühendisliği kavramına teğet bile geçmemiştir. 60’lı yıllardaki MEHTAP Projesi, bilahare merkezi ve yerel idareleri ayrıntılarıyla düzenleyen, Orta Doğu Amme İdaresi’nin hazırladığı KAYA Projesi, önemli araştırmalar olmaktan öteye geçememiştir. KAYA Projesi çerçeveyi oturttuğu gibi, işin esprisini de kavramış, fakat kamuoyuna mal edilmemiştir.

26 yıllık uygulayıcı ve taşrada sorunlarla boğuşan, yerel ihtiyaçları, problemleri, özlemleri, merkez ve taşra arasındaki bağları, iletişimi, kopukluğu sürekli izleyen bir kişi olarak, zaman zaman kaleme aldığım broşür, metin, açıklama ve programlarla, bu konunun Türkiye’nin gündeminde ağırlıklı olarak yer almasını amaçladım.

Deneyimlerimden yola çıkarak, bilim adamlarının araştırmalarını da içine alacak şekilde hazırlanan bu çalışmada bilim adamının değil, bir uygulayıcının arayışları söz konusudur.

Türk yönetim sistemi, A’dan Z’ye kadar bozulmuştur. Çürümüş, tıkanmış fakat canı çıkmadığı için (çıkmamış candan umut vardır yaklaşımıyla) bölük pörçük, yamalama ve kurcalama yöntemleriyle ömrünün uzatılması çabaları devam etmektedir. Sil baştan, yeniden yapılanma ve yönetim reformu gündeme gelmiştir.

Bu anlamdaki arayışlar haykırışlar, merkezdeki idari, siyasi ve elit kadronun hiçte hoşuna gitmemektedir. İdari reform neticede merkezi idari, siyasi ve ekonomik yapının daraltılmasını hedeflemektedir.

Dolayısıyla bu yapıya hükmeden, oligarşik, elit idari ve siyasi yapı, bu imkânların halka, yerel meclislere devredilmesine (eşyanın tabiatına aykırı olduğu için ) yanaşmamaktadır. Hiç kimse kendi konumunu, kendi ağırlığını, yetkisini, hükmettiği alanı daraltmak istemez. Özelleşme ve yerleşmenin, paralel tedbirler olarak, Türkiye’nin gündeminde aldığı mesafe ortadadır.

Son dönemde özelleştirmeyle ilgili yasanın çıkartılmasındaki güçlükler ve meclis görüşmeleri sırasında kamu bankalarının nasıl ertelendiği ibretle görülmüştür. Dev boyutlu kamu açıkları ortada iken iki yılda bir vergi affı çıkmaktadır. Ceza ve sicil afları umur-u adliyedendir. Devletin çivisi çıkmıştır. Devlet kendi bindiği dalı kesmektedir.

Çürümenin önemli bir halkası da bu tür kararlardır.

Devletin teknik devlete dönüştürülmesi anlamında küçültülmesi ve olması gereken noktaya çekilmesini başaramadığımız sürece, devlet halkına yük olmakla kalmayıp, kaynak ve zaman yutarak, gelişme ve kalkınmanın baş engeli olacaktır. Kalkınma ve gelişme, tüm örneklerinde görüldüğü gibi devletin değil halkın işidir.

Halk örgütlenmeden, şirketleşmeden, kooperatifleşmeden, yerel meselelerde, söz sahibi olmadan, inisiyatif kullanamadan, ekonomide, yönetimde, siyasette ağırlığını koymadan kalkınma ve gelişme sağlanamayacaktır.

Batı’da ticaret burjuvazisi sanayi burjuvazisine dönüşmüş, devlet, uygun alt yapıyı hazırlamış gelişmenin kalkınmanın engellerini kaldırmış ve müteşebbis sınıfa destek olmuş, önünü açmıştır. Stanford’un da belirttiği gibi Tanzimat’ın en büyük kötülüğü, halkın teşebbüs ve inisiyatif kabiliyeti yerine havale etmesidir.

Tanzimat’a kadar kısmen yerlinin elindeki vakıf, cemaat loca tarikat şeklindeki inisiyatif, Tanzimat tan sonra tamamen devlete, devlet adına bürokrasiye geçmiştir.

Havalecilik, beleşçilik, ihalecilik, taşeronluk, kurtarıcıların peş peşe gelmesi, halkta bir kurtarıcı kültürü oluşturmuştur.

Halk devletten çok şey beklemiş, devlet de her şeyi vadetmiştir. Devlet yapması gerekil asli fonksiyonlarını, hantallaştığı ve olağanüstü büyüdüğü için, gerçekleştirememiştir.

Adalet, dış politika ve ulusal ölçekteki projelerle uğraşması gereken merkezi idare, 60 milyon insanın çok yoğun talep ve beklentileri, esnekliğini, üretim kabiliyetini ve yaratıcılığını kaybetmiştir.

Sistem tartışmalarını cumhuriyetten çok önce Meşrutiyet döneminde, enine boyuna yapıldığını görüyoruz. 1913 yılında çıkarılan Özel İdare Kanunuyla yerel hizmetleri, il halkının seçtiği İl Genel Meclisine verilmiştir. 1921 Anayasası, bu Anayasada öngörülen idari yapı ve bununla ilgili mecliste ifade edilen fikirler ibret vericidir. 1924 Anayasasından sonra da Özel idare bütün ağırlığı ile devam etmiş ve 1930’lu yıllarda devletin gelirinin %20’sini harcayabilmiştir.

1950–60 lara kadar köy hizmetleri başta olmak üzere, eğitim, sağlık, tarım, bayındırlık vb. birçok hizmetlerin, Özal döneminde, bu anlayışın çağa uygun bir şekilde daha da geliştirilmesi arayışlarına rağmen, maalesef, geriye gidilmiş; yüzde yüz yerel nitelikli köy hizmetleri, katma bütçeli, tamamen merkezi bir birime bağlanmıştır.

Bu gelişme mahalli idare esprisi, mahalli idare reformu arayışı ve gelişmesi açısından büyük bir sıkan daldır. Zamanında bunu mücadelesi bir kısım meslektaşlarım gibi, tarafımdan da yapılmıştır.

Fakat meslek taassubu şeklinde yaklaşımlarla ‘’doğurduğum çocuğu öldüremem’’ gibi tamamen günlük, sathi düşüncelerle yanlıştan dönülmemiş, yalnızca belediyelerle ilgili bir kısım iyileştirmelerden öteye gidilmemiştir.

Rahmetli Özal’ın Cumhurbaşkanı olduktan sonra program ve proje arayışları ve yüksek sesle düşünce, gecikmiş bir çabadır. Zaten devlet adamlarından, daha doğrusu seçkin, elit, oligarşik, idari, siyasi kadrodan yönetim reformunu beklemek ham hayaldir.

Halkın önünde bu kavramlar enine boyuna tartışılmadan, belirli bir bilinç ve talep yoğunluğu yaratılmadan; halkın özlemi, arayışı ve dayatması olmadan; düzenin değiştirilmesi, yeniden yapılanması mümkün olmayacaktır.

Dünyanın her yerinde de böyle olmuştur. Kendi gücünün farkında olmayan halk, tıkanan sistemi, çözümlerini ve dünyadaki uygulamaları da net algılamadığı için idari, siyasi ve elit yapıya tavır koymamakta, hesap sormamakta, çözümlerini de dayatamamaktadır.

Halkın gücü ve halkın dayatması olmadan bu siste değişmeyecektir. Olayın bir halk hareketine dönüşmesi ise özel TV’lerin ortaya çıkması, çok sınırlı da olsa yapılan tartışmalar, araştırmalar ve yayınların artarak devam etmesi ile zaman içinde olacaktır diyor, saygılar sunuyorum.

Paylaş
Etiketler: devletgündemSiyasetyönetim
Önceki Yazı

Öküze Öküz Demek Haksızlık!

Sonraki Yazı

Hüzünlü Kimlikler

Ahmet YENİN

Ahmet YENİN

İlişkili Yazılar

Ahmet YENİN

İnsana Güven Kalmadı

29 Şubat 2020
5k
Ahmet YENİN

Cumhurbaşkanımızın Bir Tek Ordu’da mı Sözü Geçmiyor…

19 Ocak 2018
5k
Ahmet YENİN

Bilmiyorsa Eşeğe Binecek…!

25 Kasım 2016
5k
Ahmet YENİN

Özde Öğretmenlerin, Öğretmenler Günü Kutlu Olsun…

24 Kasım 2016
5k
Sonraki Yazı

Hüzünlü Kimlikler

Yorumlar 1

  1. Uğur ÖZALTIN says:
    16 yıl önce

    DEVLETİN ÇİVİSİ ÇIKMIŞTIR. DEVLET KENDİ OTURDUĞU DALI KESMEKTEDİR evet bunlar çok doğru tespitler.

    Allah rahmet eylesin Yazıcıoğlu na

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Aksekili Hayriye Ana

Aksekili Hayriye Ana

15 Aralık 2025
Milli Eğitimde Reform Hemen Şimdi

Eğitimi Ayağından Vurmak

15 Aralık 2025
Konkordato Sürecinde Takas Hakkının Sınırlandırılması

Konkordato Sürecinde Takas Hakkının Sınırlandırılması

15 Aralık 2025
Mezarlıktaki Dilenci

Mezarlıktaki Dilenci

15 Aralık 2025
Birlik Olalım

Birlik Olalım

15 Aralık 2025
Hediye Kitap (l)

Hediye Kitap (lV)

15 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarımız, Sedayi ALTUN’dan,

“Bir Eğitim Yolcusu” adlı güzel bir eser. Yazarımızın eseri, yine bir yazarımız ve Karadeniz Şairler ve Yazarlar Derneği yönetim kurulu üyemizin sahibi olduğu Ateş Yayınlarından çıkmıştır. Kendilerini kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap