Yıllardır namazın kılındığı, ezanın okunduğu ve kesinlikle çanın çalınmadığı Ayasofya’nın, cami haline çevrilmesi, abartılı bir şekilde, iç politika malzemesi yapılıyor. AKP’nin düşen oylarını tekrar yükseltebilmek için, özellikle yandaş medyada, (hep aynı kişiler tarafından) akla ziyan şeyler söyleniyor.
1- Haziran ayında çıkan, “Ayasofya” başlıklı yazımda, samimi düşüncelerimi aktarmıştım. İslami açıdan burasının, önemli bir değeri olmadığını ifade etmiştim. Ve yine, (beynini politikaya rehin vermemiş; yandaşlık uğruna kula kulluk etmeyen/şirk günahından korkan)samimi dindarlara soruyorum;
a)İstanbul’da, Cuma Namazı kılma imkânınız olunca; Eyüp Sultan’ı mı tercih edersiniz? Ayasofya’yı mı?
b)Fatih Sultan Mehmet’i seviyorsanız (ki hepimiz çok seviyoruz); kendisini anmak, dua etmek için; Türbesinin de bulunduğu, Fatih Camii’ne mi gidersiniz? Ayasofya’ya mı?
c)Bu uygulama, “İslâm Âlemi için çok önemlidir” deniliyor. Tek bir Müslüman ülkeden, (devamlı desteklediğimiz, yardım ettiğimiz, Filistin dâhil) müspet bir beyanat duyduk mu? Kaldı ki dünyada “gerçek anlamda” Müslüman bir ülke var mıdır? Bunların hepsi, İsrail/ABD ve İngiltere’nin kölesi olmamış mıdır? Tümü, Türk düşmanlığı yapmamakta mıdır? Kaldı ki; bu haliyle, Türkiye(gerçek anlamda) bile bir Müslüman ülke sayılabilir mi?
d)Gerzeğin birisi de, “sıra hilafette” diyordu. Kur’an-ı Kerim’de ve Hadis-i Şeriflerde, hilafetten bahis var mıdır? Kaldı ki, hilafeti yeniden getirdim desen, seni tanıyacak ülke var mıdır? Kendin pişir/kendin ye rolünü oynayacaksın. Sen daha adalarına sahip çıkamıyorsun. Bücür Yunanistan sana kafa tutuyor. Kapı kapı dolaşıp borç dileniyorsun ve bulamıyorsun. Hangi imkânlarınla liderlik taslıyorsun? Önce her açıdan dejenere olmuş toplumumuzu ıslah edelim. Din baronlarının, cennet tüccarlarının önünü keselim. Yalan/yanlış bilgilerle, hurafelerle, sapıklıklarla özünden tümüyle uzaklaştırılmış, dinimizi aslına döndürelim. Güzel ahlakı sağlayalım. Eğitimde, bilimde, aklı kullanmada dinimizin verdiği emirlere uyalım. Yıllardır uygulanan siyasal İslam’ın politik tezgâhlarına kanmayalım. Çok az sayıda istisna dışında; politikacıların, genel olarak verdikleri sözleri/vaatleri tutmadıklarını unutmayalım.
e)Elbette, azılı Türk düşmanı Biden’e ve haddini bilmeyen palikaryalara söz hakkı düşmez.
2-Son 50-60 yıla bakıyorum. Halkımız ne kadar çok aldatılmış. Bir türlü de uyanmamış. Devamlı olarak aynı oyunları yutmuş;
a)1965’lerden sonra yurt dışındaki gurbetçilerimiz, ismi var cismi yok şirketler tarafından dolandırıldı. Zavallı kardeşlerimizin, bin bir zahmetle/sıkıntı ile kazandıkları, buhar olup uçtu.
b)1970’lerde banker furyası başladı. İpini koparan banker oldu. Ve inanılmaz rakamları toplayıp, batırdılar. Halkımız borç aldı/evini, karısının ve çocuklarının takılarını sattı, bankerlere verdi. Bunun büyük bir sahtekârlık olduğunu/bu çapulcuların hiçbir garantisinin olmadığını/ vaat edilen faiz oranlarında hiçbir sektörde kâr sağlanamayacağını/ mutluluk zinciri kırılınca, para akışı bir vesile ile durunca, tüm bankerlerin batacağını/hiç düşünmedi. Akıl tutulması yaşadı ve battı.
–Ekonomik Rapor Gazetesi’nde, 1977 yılından itibaren yazmaya başladım. İlk günden itibaren, banker konusunda uyarılarda bulundum. Hatta ne zaman batacaklarını ve kaçacaklarını da belirttim. (İki aylık hata yapmışım. Daha önce battılar.)
–12 Eylül’den sonra, Rahmetli Özal’a konuyu defaatle anlattım. 8-10 kişilik bir vergi denetim (Hesap Uzmanı/Maliye Müfettişi/Kontrolör) ekibi ile tüm Türkiye’de bu pisliğin sona erdirilebileceğini belirttim. Ama dinletemedim. Neticede facia yaşandı. Hem Özal hem de Kaya Erdem, prestij kaybetti.
e)1900’dan sonra, (yine yurt dışındaki kardeşlerimizi soymayı hedef alan) holdingler türedi. Yurt dışındaki camiler, banka şubesi haline döndü. Dinimizi de istismar ederek (dine saygılı TV’lerin kurulacağı vaat edilerek) astronomik rakamlar toplandı. (Bazı partiler de komisyon uğruna, buna destek verdiler.) (Ms. Jet Fadıl, halkımızı defalarca dolandırmıştır. Buna kimler destek vermiştir? Deniz Feneri olayı niçin Almanya’da mahkûm edilmiş; Türkiye’de ise üstü örtülmüştür.)
d)2000’lerde, buna (başta Uzan Grubunun İmar Bankası olmak üzere) bankalar ve (güya) faizsiz finans kurumlan ilâve olmuş ve binlerce kişi dolandırılmıştır. (Bu rezalete rağmen, daha kısa bir süre önce Cem Uzan, yurt dışında kaçak olduğu halde parti genel başkanı seçilmiştir.)
e)Uzun yıllardır ve bugün dâhil milyonlarca (Dini hakkında bilgisi çok zayıf, okuyup/araştırmayan, aklını kullanmayan/cennet pazarlamacılarının iğrenç yalanlarına kanan) kişi; din baronlarınca, cemaat kisvesi altında sömürülmektedir. Gönüllü köle hayatı yaşamaktadır. (Elbette, dürüst ekipleri tenzih ederim.) Kendilerini sömürenleri zengin etmektedirler.
f)Türkiye’de denetim olmadığı için çok sayıda vatandaşımızı soyan, binlerce demek/vakıf ve kooperatif kurulmuştur ve halen de mevcuttur.
g)Hâlâ, “Müteaahhitlik Kanunu”nu çıkarılmamış, ülkemizde; önüne gelen müteahhit kisvesi altında, vatandaşlarımızı soymaktadır.
h)İş Bulma/evlendirme/vaatleri ile dolandırılanların sayısı da çok fazladır. Her gün de artmaktadır. (İmar ve tapu yolsuzlukları, ayrı bir fasıldır.)
i)Beş, altı yıl önce, iyi niyetle yapılan kurban bağışlarında, ne haltlar edildiğini; ne dolaplar çevrildiğini; en fazla güvenilmesi gereken bazı kurumların bile ne kadar güvenilmez olduğunu görmüştük.
j)Türkiye’de bağış kampanyaları, bitip/tükenmez. Her Cuma mutlaka, cami inşaatı/Kur’an Kursu/Diyanet Vakfı, vb. için yardım istenir. İyi niyetli cemaat da verir. (Şahsen yıllardır tek kuruş vermiyorum.) Ama ne denetim vardır, ne kontrol, ne de hesap verme. Mesela; Bosna-Hersek yardımlarında yaşanan Mercümek Olayı, halâ açıklığa kavuşmamıştır. İktidar, “Biz, bize yeteriz!” diye yardım topluyor ama hiç açıklama yapmıyor. Hatta 15 Temmuz Şehitleri ve Şehit Polisler için toplanan yardımlar bile, çok uzun süre geçmiş olmasına rağmen yerine ulaştırılmamış durumdadır.
3-Velhasıl, yazmakla tükenmeyecek bir rezaletin içindeyiz. Toplum aldatılmaya, ahlâksızlar aldatmaya doymuyor. Ülkemizde, Hırsızlık/Ahlâksızlık/Sahtekârlık/Hilekârlık/ Dolandırıcılık/Yolsuzluk/Rüşvet/ İrtikap/İhtilâs, vb. zirve yapmış durumda. Tam bir dejenerasyon yaşamaktayız. Zira denetim yoktur. Cezalar yetersizdir. Sık sık da af çıkarılmakta, suçlular mükâfatlandırılmaktadır.
–Ancak; cehalet/çabuk zengin olma hırsa/ samimiyetsizlik (dindar geçinip, faize karşıyım deyip, risksiz gelir elde etme arzusu)/(en zayıf noktamız olan)dinî inançların istismarı, vb. faktörlerin önemi de çok büyüktür.
–Neticede; Mehmet Aydın denen suratından şapşallık akan bir tıfıl genç bile, “Çiftlik Bank” dümeni ile astronomik vurgun yapabilmektedir. Ve de utanmadan, Türkiye’ye dönmek için, “hapsedilmeme garantisi” isteyebilmektedir. Yani, kantarın topuzu, tam anlamı ile kaçmıştır.
”Velhasıl, yazmakla tükenmeyecek bir rezaletin içindeyiz. Toplum aldatılmaya, ahlâksızlar aldatmaya doymuyor. Ülkemizde, Hırsızlık/Ahlâksızlık/Sahtekârlık/Hilekârlık/ Dolandırıcılık/Yolsuzluk/Rüşvet/ İrtikap/İhtilâs, vb. zirve yapmış durumda. Tam bir dejenerasyon yaşamaktayız. Zira denetim yoktur. Cezalar yetersizdir. Sık sık da af çıkarılmakta, suçlular mükâfatlandırılmaktadır.
–Ancak; cehalet/çabuk zengin olma hırsa/ samimiyetsizlik (dindar geçinip, faize karşıyım deyip, risksiz gelir elde etme arzusu)/(en zayıf noktamız olan)dinî inançların istismarı, vb. faktörlerin önemi de çok büyüktür.”
Teşekkürler.