Doğrudan konuya girmek istiyorum.
Eğitim sistemimizin sınava endeksli acınacak hali ancak ve ancak, bütün okulların özelleştirilmesi, dersanelerin kapatılması (yani okula dönüştürülmesi) iki basamak sınav sisteminin birkaç oturumlu tek basamağa dönüştürülmesi gerekmektedir.
Okullarda başarı değerleme yöntemi olarak ta test yönteminin bir an önce terk edilip, proje benzeri başkaca ölçme yöntemlerine dönüştürülmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, gelecek 50 yılın insanlarının robotlaşmaması mümkün değil. Hoş şu andan itibaren dünya nüfusunun yarısı robotlaşmış durumda ya. Mamafih, robotlaşmış insanlar, yöneticilerin ya da politikacıların oldukça işine gelmekte. Çünkü robotların kayıtsız şartsız itaate yönlendirilmesi takdir edersiniz ki son derece kolaydır.
* * * * *
Dersanelerin Kapatılması veya Dönüştürülmesi:
Dersanelerin kapatılması deyince kapılarına kilit vurulması varolan araç gerecin dağıtılması, eğitimcilerinin işten çıkarılmasını kasdetmiyoruz. Sistemin test sisteminden proje destekli klasik sınav sistemine, dersanelerin de, şartları uygunlaştırılarak özel ilköğretim okullarına dönüştürülmesi gerekmektedir.
Ayrıca dersanelerden kastımız, üniversitelere ve/veya liselere hazırlık dersaneleridir. Sınavla kazanılan liselere ise, orta öğretim başarı puanı ile okul gelişmişlik katsayısı çarpılarak bulunacak sonuca göre girilmelidir. Okullara verilecek gelişmişlik katsayısı yüzdeliği, okulun Türkiye’deki gelişmişliği ve seviyesine göre belirlenmelidir. Tıpkı üniversitelerin fakültelerinin bir puanı olduğu gibi, orta okul ve liselerin de puanı yüzdelik puanı olmalıdır. Bu puan da zaten okulların özelleştirilmesi ile tercih edilip edilmeme durumuna göre ortaya çıkacaktır. Yani bir sene içinde ortaöğretim okullarının katsayı yüzdeleri netleşmiş olacaktır.
Ortaöğretim başarı puanı ile okul yüzdelik puanını çarpımıyla oluşacak ortaöğretim başarı puanı zaten takdir edersiniz ki tatminkar bir başarı değerleme göstergesi olacaktır. Bu durumda tek oturumlu üniversite sınavının bu günkü gibi öğrenci kaderindeki belirleyiciliği azalacaktır.
Okulların Özelleştirilmesi:
Okulların özelleştirilmesi zaten gerek AB uyum sürecine göre, gerek tam rekabet şartlarına göre, gerekse etkinlik ve verimlilik ilkelerine göre gerekli, gerekli olduğu kadar geç kalınmış bir durumdur. Halihazırda veliler de çocuklarının daha kaliteli eğitim veren okullarda okutmak isteyecektir.
Gelelim “sosyal devlet” ilkesine.
Sosyal devletten bütün bu sisteme rağmen ödün verilecek değildir. “Fakir fukara nasıl çocuğunu okutacak?” gibi anlamsız paniklere de gerek yoktur. Zira MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞININ okullara ayırdıkları bütçe nereden alınmakta, vatandaşın yani bizlerin verdiği vergilerden. Milli eğitim bakanlığının okullara ayırdıkları bütçe kadar bir meblağ, hane halklarının vergi giderlerinden düşürülürse, hane hakları bu gelirle çocuklarını daha iyi eğitim alabilecekleri okula göndereceklerdir.
Hiç geliri olmayanlar veya hiç vergi ödemeyenler için ise zaten özelleştirilen bu okulların burslu öğrenci okutma zorunlulukları olacak ve başarılı (çalışkan) öğrenciler yine kaliteli okullarda (üniversiteler gibi, burslu olarak) okuyabilecektir.
Ayrıca, hem başarısız hem fakir/çaresiz çocuklar için ise, (şu andaki fiili durumda olduğu gibi) okul yüzdelik puanı düşük okullarda (burslu eğitim almaları için) ilave kontenjanlar açılacaktır. Böylece hiç bir çocuk okuma hakkından mahrum edilmemiş olacaktır.
Bu sisteme er geç geçilmelidir. Aksi takdirde, zaman ilerledikçe, okullar boşalırken dersaneler dolacak, okullar tam olarak boş boş zaman geçirilen mekanlar haline gelecektir. Zaten şu an gidişat o yönde. Bu nedenledir ki bu konularda yapılması gerekenler hakkında yorumlarda bulunmaktayız.
Sosyal Devlet İlkesi çok önemli bir ilkedir. Gerek dersanelerin Kapatılması gerekse eğitimin özelleştirilmesi okumak isteyen çocukları okuldan mahrum edecek bir şekilde uygulanamaz, uygulanması durumlarına karşı, taşra teşkilatı çok çok küçülmüş olan milli eğitim bakanlığı il / ilçe milli eğitim müdürlükleri bu durumu denetleyecektir. Milli Eğitim Bakanlığının il / ilçe Milli Eğitim Müdürlükleri de bu durumda yüzde doksan oranında küçülecek, bu birimler daha çok denetim birimlerin halini alacaktır.
Eğitim bir insanlık hakkıdır, çalışkan ve başarılı gençler için bu hak özellikle çok önemli bir durumdur.
Ülkemiz için aydınlık yarınlar temennisiyle, esen kalınız.
Not
Bu yazı, http://www.bilgiagi.net, http://www.bilgievreni.com, http://www.kamudanhaber.com, http://www.haberanaliz.net, http://www.siyasalforum.net, http://www.gunesgazetesi.net, http://www.gercekgazete.web.tr, http://www.ahmetfidan.com ile, Gerçek Gazete, Balıkesir Demokrat, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
Eğitim ve sağlıkta asla ticari kurallar çerçevesinde düşünmememek gerekir düşüncesindeyim.
Okulları satıyorum derseniz ne olur onuda düşünmek lazım
Okullar bir takım karanlık adamların eline geçer. Parayla diplamalar satılır hale gelir tıpkı ehliyet kurslarında olduğu gibi.
Dersanelerde mafyalaştı zaten. Onları devreden çıkarabilecek bir babayiğit bakan göremiyorum doğrusu. Dersaneler ticari kaygılarla ve ticari kurallarla yönetiliyor ve durum ortada. Dersanenin reklamını yapmak için eski öğrencileri sınava katıp Türkiye sıralamasında şu öğrencimiz şu sırada diye reklam yapabilmek için karanlık işler çeviriyorlar
Bence dersaneleri ve tüm düz liseleri meslek okullarına dönüştürmek gerek. İnsanları meslek sahibi yapmak gerek.
Mesleğini yüksekokulda üniversitede devam ettirsin ve meslek lisesinden sınavsız üniversiteye geçsin.
Yaşadığı şehirde okuluna devam etsin.
Dersaneye kaptıracağı parayı üniversitede harcasın.
Eğitimde çeşitlilik artırılsın. Gece okulu, gündüz okulu veya cumartesi-pazar gidilen bölümler oluşturup insanları kendi yaşadıkları şehirde eğitmek daha akıllıca bence.
Yurt yapma derdinden de kurtulunur Çalışıp okuyanlar artar.
Uğur Bey, eğitimde çeşitliliğin artırılması mutlak, gerekli, ve de ivedi (acele) bir durum arzeder.
Bu önerilerin milli eğitim bakanlığınca mutlak surette dikkate alınması gerekir.
Ben de her zaman eğitimde çeşitliliği yeğ tutmuşumdur. Gece gündüz, hafta içi haftasonu eğitimleri ile var olan bina ve okul altyapıları daha verimli kullanılmış olur, daha fazla eğitimciye ihtiyaç duyulur, boşta bekleyen öğertmen adaylarımıza da istihdam kapısı açılır.
İş yapmak istedikten sonraaaaaaaaaa binbir çözüm buluruz.
Hani tarihte milli eğitim bakanımızın biri büyük bir laf(!) etmişti ya…
Şu okullar da olmasa, ne güzel olur milli eğitim bakanlığı yapmak”
Siyasetçilerin sorun çözme derdinde olmadıklarını hep düşünmüşümdür. Sorunlardan gıdalanan bir sektör olarak bilirim ben siyasetçileri.
Ülkemizin çözülemeyecek sorunu yok bence. Ama beceriksiz ve ufuksuz siyasetçisi çok tabi.
Ya da o makamlara el etek öpe öpe çıktıklarından o koltuklara oturduklarında da dietlerini ödüyorlar. Ödettiriliyorlar.
Anayasa başta olmak üzere ülkemizde köklü değişimlere acil ihtiyaç var. Yapılacak iş çok 1 yılda ülke çok mesafe aldırılabilir yeter ki istensin.
Önce Tevhid-i Tedrisat’ın gerçekten sağlanması lazım.
Devlet ilkokulları (ilkoğretimleri), devlet liseleri, devlet üniversiteleri vs…
Özel ilkokullar, ortaokullar, liseler ve üniversiteler ve ihtisas okulları,
daha sonra yabancı okulları ve vakıf okulları,
bu da yetmedi, cemaat okulları ve dersaneler…
Ve bu okulların her birinin ayrı bir eğitim ve kültür felsefesi var.
Bir ülkede okul önce toplumun ortak benliğine ilişkin şuuru, bilinci ve ortak kültürü aktarır.
Böylesi bir okul yelpazesi neyi aktaracak?
Eğitimde teklik olmadan eğitimde gelişme sağlanamaz da…
bence çok müthiş bir fikir hem okul hem dershane çocukları yoruyor ve performansını düşürüyor özel okullarsa sadece ”özel” kelimesi olduğu için değil sadece matematik ve türkçe değilde çocukları hayata hazırlayan,sanatsal sportif etkinlikleri fazla olduğu için ve de öğrencileri sıkmadan yormadan ders verdikleri için tercih edilmelidir.Eminim ki Türkiyenin şu andaki eğitim konumundan dolayı bana katılan birçok veli vardır diye düşünüyorum.
İnsanların kalkıp da eğitimin özelleştirilmesi fikrini savunabildiklerine inanamıyorum. Fakat Türk insanının anlamadığı şeyi dahi can-ı gönülden savunma huyu var ki bu tür hadiseleri mümkün kılıyor.
Eğitimin özelleştirilmesi demek okulların siyasileşmesi ve ideolojikleşmesi demektir. Şayet bugün okullar özelleştirilecek olsa ülkemizde iki çeşit okul tipi ortaya çıkacaktır:
1- Gücünü ve sermayesini o zamanın iktidarından alan, zamanın iktidarına yakın isimlerce işletilen ideolojik okullar.
2- Sermayesini dışarıdan alan, aleni ve yahut gizli bir şekilde misyonerlik faaliyetleri yapan yabancı okullar.
Ve bu iki durumda da milli bir eğitim sisteminden bahsetmek hata olur. Tevhid-i Tedrisat kanunu ile eğitim kurumlarının birleştirilmesi düşünülmeden ve gereksiz yere yapılmış bir hamle değildir. Aksine düşünülmüş, irdelenmiş ve uygulanmaya konmuş bir kanundur.
Eğitimin özelleşmesi ayrıca sosyal devlet anlayışına ters bir olgudur. Yukarıdaki yazıda dahi her ailede sadece bir öğrenci olacağı varsayılamıştır. Ayrıca özel okullardaki eğitimin kaliteli olmasının bir sebebi de öğrencilerin sosyo-ekonomik çevresidir. Bu öğrencilerin büyük çoğunluğu eğitimli ve kültürlü ailelerden gelmektedir. Bu çocukların eğitimi okuldan önce ailede başlamıştır ve aileleri çocuklarının eğitimi ile yakından ilgilenmektedirler. Devlet okullarında ise çocuğunun öğrencilik hayatı boyunca bir tek veli toplantısına katılmamış veliler mevcuttur. Kaldı ki özel okul öğrencileri de dershanelere gitmeye devam etmektedirler.
Eğitim Kalitesi Neden Düşük?
Eğitim sistemini iyileştirmenin yolu özelleştirme değildir. Bir zamanlar Anadolu ve Fen Liseleri’nde olduğu gibi devlet eliyle de pek alâ kaliteli eğitim verilebilir. Bugün eğitime destek adına alınan vergilerin gerçekten çok az bir kısmı gerçekten eğitime destek adına harcanmaktadır. Devletin öğretmen istihdam politikası yüzünden pek çok ders boş geçmekte, öğretmenler alanları dışında olan derslere girmekte ve yahut öğretmen ihtiyacı, pek çoğunun öğretmenlikle yakından uzaktan hiç bir alakası bulunmayan ücretli öğretmenlerce giderilmeye çalışılmaktadır. Ülkede 140.000 acil öğretmen ihtiyacı olmasına karşın 327.000 öğretmen atama beklemektedir. Fakat devlet bu 140.000 öğretmen ihtiyacını atama bekleyen 327.000 öğretmenden karşılayabileceğini henüz farkedememiştir.
Ne yapmalı?
Devletin eğitim adına alınan vergileri eğitim adına harcayarak öğretmen açığını gidermesi ve okullara gerekli teknolojik donanımları sağlaması halinde eğitim sistemi büyük ölçüde iyileşecektir. Okul idarecilerinin atanmasında esnasında kişinin hükümetlere olan yakınlığından ziyade almış oldukları eğitim ve idarecilik yeteneği ölçüt olarak alınırsa devlet okulları çok kısa bir zaman içerisinde özel okullarla yarışacak seviyeye gelir…