Çağlayan suyun derinden gelen sesi vadiye de adını vermişti.
Derin vadi, çağlayanı ve suyun akış hızıyla dillere destandı. Su çok dik bir yamaçtan geliyor ve bir süre böyle deli gibi akıyordu.
Böyle deli gibi akan suyun çağlayanını görmeye gitme fikri kardeşimden geldi. Kardeşime fotoğrafını gördün yetmiyor mu? diye sorduğumda gülüyordu.
Söylentiye göre, derin vadide art arda dört çağlayan varmış, en sondaki en büyüğü imiş. Bu çağlayana da “Köpüklü çağlayan” diyorlarmış. Su yüksekten düştüğü için ilk anda köpük oluyormuş.
Yamaçlar yukarı çıktıkça dikleştiği için çağlayanlara gitmek epeyce sakıncalıymış. Yüksek sıra dağlarda böyle çağlayanlar deniyordu. Kardeşime alabalık gibi kuyruğunu ısırır çağlayandan yukarı fırlarsın böylece büyük çağlayana ulaşırsın dediğimde de gülüyordu.
Büyük çağlayandan su içmenin derde derman olduğu söylentisi de yaygındı. “Bir damla su hayat verir.” Sözü büyük çağlayan için geçerliydi.
Vadinin derinliği, güneş ışınlarıyla dostluk kuramıyordu. Vadiyi baştan sona kadar geçmiş, deneyimli bir arkadaş da vardı. Gerekli malzemelerle yanlarına kardeşimi de alıp yamaçlardan aşmaya çalışacaklardı.
Vadi dardı fakat korkunç yeşillikti. Birinci çağlayanı kolay aşmışlar ikinci için yamaca tırmanmışlar. İkinciyi de öylelikle aşmışlar. Üçüncüde tıkanmışlar. Su çok soğuk olduğu için sudan kendilerini korumuşlar. Yamacın önünü büyük bir kaya tıkattığından kardeşim, buraya kadar, demiş.
Hepsi geri dönmeye karar veriyor. Geldikleri yerden ayrılmıyorlar. Kayalar ve uçurum önlerini kesiyor. Birlikte dağ yoluna çıkıyorlar. Dağ yolundan aşağı vadiye iniyorlar. Onları heyecanla bekliyoruz. Dediklerine göre suya girmedikten sonra çıkılması mümkün değil.
Derin vadi kolay gidilebilir olsaydı, köyden ziyaretçileri olurdu. Kimsenin orasını gezmemesi, tehlikenin boyutunu göstermektedir.
Derin vadi macerası, burada bitmeyecek diyen kardeşim, “Yaz sıcağında geleceğiz, dedi.
Kardeşimin ki de gönül tesellisiydi.
Hasan TANRIVERDİ