”Zikrederek, şükrederek Hakk’ı buldum. Âşık olup, kınanarak candan geçtim. Ondan sonra “teklik” içkisinden bir damla tatdım. Peygamber’e yoldaş olup yer altına girdim.”
Gibi daha binlerce mâna, hikmet, sır, aşk dolu sözlerin sahibi, 63 yaşından sonra ömrü hayatını yer altında bulunan bir kuyuda geçiren ve 120 yaşında rahmete kavuşan Ahmet Yesevi (Hazreti Türkistan), gönülden dergâha taşınan, oradan Cihana yayılan hikmet sultanlarından biridir.
Çeşitli kaynak, bilgi/belgelere göre; Batı Türkistan’ın Sayram Şehrinde doğmuş ve tasavvufi marifetleri Buhara muhitinde edinmiş, tarikat kurucusu, şair ve din büyüğü olarak Türk Dünyasının mânevî hayatını etkilemiş nâdir kişilerdendir.
Bilhassa Sır-derya çevresinde, Taşkent dolaylarında, Seyhun ötelerindeki bozkırlarda yasayan köylü ve göçebe Türklerin kendisine ve onun tasavvufi tarikatı Yesevîliğe olan tutkunluklarından ötürü, tarihî şahsiyeti efsaneler altında gizlendi, kimliği menkıbelere karışmıştır.
Yazarların, araştırmacıların, ilim adamlarının, akademisyenlerin birleştiği nokta; hayatı hakkında bilgilerimiz çok azdır, hakkındaki menkıbeler ise cildler dolduracak zenginliktedir. Kendisini bugün bile Şeyh Ahmed Yesevî’ye ve Yeseviliğe mensup sayan halk zümreleri Orta Asya’da mevcuttur. Tunceli çevresinde yaşayan bir kısım Şii Türk halkı bunların Anadolu’da kardeşleridir.
Ahmed Yesevi, İbrahim adında bir şeyh olan babasını yedi yaşında iken kaybetti. Ablasıyle birlikte, Türk geleneğinin Oğuz Han’ın başkenti olarak gösterdiği Yesi şehrine göçtüler. Burada ilk tasavvuf terbiyesini Arslan Babadan aldı. Sonra Buhara’ya giderek zamanın en büyük âlim ve mutasavvıflarından ders gördü. Çağının en meşhur sofisi Şeyh Yusuf-ı Hemedani’nin müridi olarak, onun muhabbetini kazandı, Nitekim şeyhi öldükten bir müddet sonra onun postuna da geçti Sonra Yusuf-i Hemedani’ nin eski bir işaretini hatırlayarak Yesiye döndü, ölünceye kadar orada yaşadı. Tesirleri büyük oldu. Göçebeler gibi şehir halklarını ve okumuşları da manevî nüfuzu altına aldı.
Divan-ı Hikmet isimli eserinde yer alan HİKMET başlıklı mâna ve mesaj dolu şiiriyle, kendisinin aynı zamanda iyi bir şair olduğunu görüyoruz.
Ol Kadirim kudret birlen nazar kıldı
Hurrem bolup yir astıga kirdim muna
Garip bendeng bu dünyadan güzer kıldı
Mahrem bolup yir astıga kirdim muna
Zâkir bolup, şâkir bolup Hak’nı taptım
Şiyda bolup, rüsva bolup candın öttim
Andın songra vahdet meydin katre tattım
Hemdem bolup yir astıga kirdim muna
Altmış üçke yaşım yitti bir künçe yok
Vâ-dirigâ, Hak’nı tapmay könglüm sınuk
Yir üstide, sultân min tip, boldum uluk
Pür gam bolup yir astıga kirdim muna
Başım tofrak, cismin tofrak, özim tofrak
Köydüm yandım, bola’Imadım hergiz afak Hak
vaslıga yiter min tip ruhum müştak
Şemnem bölüp yir astığa kirdim mene.
Ahmed Yesevî şairlik iddiasında değildir. Yalnız, fikir ve duygularım halka daha iyi öğretebilmek için manzum hikmetler tarzını seçmiştir. Dervişleri ve halifeleri de yüzyıllar boyunca onun izinden giderek benzer parçalar yazmışlardır.
Biçim yönünden Hikmetler: a) Türk nazım birimi olan dörtlüklerden kurulmuş Koşma nazım şekli ile; b) hece vezniyle (çoğu 4+4+4-12, bazen 4+3=7 kalıbiyle; c) Halk şiirinde çok görülen, redifle pekiştirilmiş yarım kafiyeler çok kullanılarak; ç) Arapça ve Farsçanın biraz karıştığı fakat sade bir Doğu Türkçesi ile yazılmışlardır. Ancak gazel ve mesnevi nazım şekliyle yazılmış Hikmetler de az değildir.
Muhteva yönünden Hikmetlerin fikir ve duygu tarafı kuvvetli ama coşkunluk ve lirizm yönü eksiktir. Fikir olarak, şeriat ve tarikat görüşlerini birbirlerine zıt düşürmemiş, bunları kaynaştırmıştır. Dinde hoca, tasavvufta evliya sayılışının bir sebebi de budur.
Yeseviye tarikatı, beklenmeyecek hızla yayıldı, Seyhun kıyılarından Hârzem bozkırlarına, Asya sahralarına ulaştı. Moğol istilâsı ile Horasan, İran, Azerbaycan Türkleri arasına geçti. İlk fetihlerle birlikte Alp-erenler, Horasan Erenleri olarak Anadolu’ya girdi. 13. yüzyıl içinde Anadolu’da görülmeye başlayan Bektaşîlik, Babaîlik, Haydarîlik hep o millî Yesevîlik tarikatından çıkmış kollardır. İleride Yunus Emre’nin gaybdan gönderilmiş mürşidi sayılacak olan Hacı Bektaş ile aynı zamanda dinî destan kahramanı olan Sarı Saltuk, sonra Anadolu Ahiliğinin, pirî-mürşidi sayılan Ahi Evren, Osman Gazi’nin ermiş kayınbabası Ede-Balı, Orhangazi’nin mürşidi Geyikli Baba, Karacaahmet ve daha niceleri… Ahmed Yesevî’nin Anadolu’ya, manevî fetihler için yolladığı, menkıbelerle destekli gerçekler hâlinde söylenen müritleri, akıncıları, halifeleridir.
Ocağında yanan kor ateş içinden aldığı nâr kütüklerini savuran, düştükleri yerde mekân kurmaları, madde ve mânanın irşadını yapmak, insan yeitiştirmek için nice erenleri Anadolu’ya gönderen Hoca Ahmet Yesevi, büyük bir tasavvuf hocası ve âlimidir.
İnandığı fikirleri yaşayan bir mürşitti. Allah ve Peygambere büyük aşkla bağlı olduğu gibi soy ahlâkının yiğitlik, vefa, doğruluk hasletlerini de ruhuna kılavuz edinmiştir. Ömrü boyunca günah işlememek, yalan söylememek, hata etmemek gayreti göstermiştir.
Hazret-i Muhammed’e tutkunluğu dolayısıyle onun yaşadığı yıllardan fazla yaşamak istemediği söylenir. Peygamber, 63 yaşında vefat ettiğine göre, o da 63 yaşma gelince kendisine yer altında bir hücre kazdırmış, kalan ömrünü, günsüz güneşsiz, orada tamamlamıştır.
Bugün de, Türkistan’ın manevî büyüğü anlamına Hazret-i Türkistan derler. Mevlâna’ya, Anadolu’nun büyüğü anlamına: Hazret-i Rûm denildiği gibi. Yesevi’nin Türkistan’daki camii üzerinde şu ayet yazılıdır: “Gaybın anahtarı O’ndadır. O’ndan başka kimse bilmez.”
İnanç ve edebiyat dünyamızın en önemli şahsiyetlerinden biri olan Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri. Adına Türk-Kazak dostluğunun simgesi olarak üniversite kurulmuş,eserleri bu üniversite tarafından basılmaya başlanmış, anma günleri, sempozyumlar, adına yarışmalar, geceler düzenlenmiş, özel bir film ve belgesel yapımı çalışmaları devam etmektedir.
Ahmet Yesevi’nin Soyu/Atası,Diyar-ı Rum’a gönderilen “ Tebliği Cemaati” ile “ Fetih Kumandanları” arasında bulunan; Peygamber Sancaktarı, Şark Komutanı, Bayburt Fetih Kumandanı, ilk gazi Abdülvehhâb Gazi, Bayburt Duduzar (Erenli) Köyünde medfundur.
Miladi 1590 tarihinde bu köyde kendi adına bir zaviye yaptıran Abdülvehhâb Gazi sayısız talebe yetiştirmiş, çevresine gönül sultanı olmuştur. Zâviyenin mevcut olduğu tapu senetlerinde: zâviye-i Abdülvehhab Gza der kerye-i Dudlar, Lalelik, Tabi-i Bayburt olarak kaynaklarda geçmektedir. Hazretin kendi eseri olan KİTAB-I TEVHİD isimli eserinde, ebeveynilerini: Abdülvehhab bin boht bin Vali-yüddinr el amidiyyehaşerehumullahu ma sıddıkeyn ve salihin olarak bahsetmektedir.(Bakınız: 1- Kitab-ı tevhit (çeviri) Azimet Karatekin,Bayburt 2- Erzurum Vakıflar Bölge müdürlüğü,hicri 1317, Miladi 1899 tarihli Erzurum salnamesi, sayfa 195,Erzurum 3- Evliya Çelebi Seyehatnamesi, Üçdal Neşriyat cilt 2, sayfa 647, Mehmet Zıllioğlu 4- Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi, cilt 5, sayfa 227. 5-Meydan Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedisi 3. Cilt 36.sayfa. 6-Çağ Yayınları Hulefâ-i Raşidin. 7- T.C. Başbakanlık Devlet arşivleri Daire Başkanlığı. Ev.D 15070, Sayfa 1/A SultanahmeT/İstanbul kaynakları, araştırmacılar için ışık olacaktır.Ayrıca; “Gez Anayurdu/Gör Bayburdu” Hazreti Muhammedin Sancaktarı, Sahabe, Şark Komutanı Abdülvevvap Gazi Bayburt’ta Medfundur eseri. 2008. İlhan Yardımcı. Dizgi Ofset/Konya. 126 sayfa. İsimli eserde geniş bilgi/belgeler bulabilirsiniz.)
Muhammed Hanefi’nin bir makamı da Bayburt Berne (Balca) köyündedir.
24 arkadaşı ile birlikte Bu topraklara geldiği, Bayburt Koruk(ğ) Düzünde müşriklerle cenk ettiği ve burada şehit düştüğü anlatılır. Hazreti Ali’nin oğlu. Annesi Havle binti Ca’fer bin Kays-ı Hânefiyye olduğu için, İbni Hânefiyye denilir. Hicretin 21. senesinde doğdu. 71 (m. 6901)’de Medine’de vefât etti. Muhammed Hanif, Muhammed Hânefiyye ve Muhammed-ül-Ekber de denir. İsmi Muhammed, künyesi Ebü’l-Kâsım. Nesebi, Muhammed bin Ali bin Ebî Talib bin Abdulmuttalib bin Haşim bin Abd-i Menaf bin Kusey’dir.
Ahmet Yesevinin atası Muhammed Hanefi için Balca köyünde büyük bir türbe yapılmış, ziyaretçi akını devam etmektedir.
(Kaynak:Hilyet-ül-evliyâ, cild-3, sh. 179-Kâmûs-ul-a’lâm, cild-6, sh. 4190- Eshâb-ı Kirâm, sh. 362)
Ahmet Yesevî tasavvufun, nefsi körletmek, tevazu, dünya malını hor görmek, soy ve din gözetmeksizin bütün insanları eşit saymak gibi yüksek görüşlerini, aklı ve fiiliyle benimsemiş, dervişliğin, kanaatin, fazilet ve değerini, dinî ahlâkî öğütleri, peygamber ve evlâdına olan muhabbetini, dünya zevklerine düşkünlüğün zararlarını, Hikmetler nasihatlar hâlinde, mantık gücü ve îman kuvvetiyle yaymıştı.
Samimî inanç ve davranışlarına hayran olan halk, ona çok bağlandı. Dünyada ve ahrette azîz saydı. Onu erenler katma çıkarıp şanına efsaneler donattı. Anadolu ve Türkistan evliyaları Hoca Ahmed’i Pir saydılar.
Öldükten 200 yıl sonra bile şöhreti ne kadar büyük olmalı ki, Timur Han, onun Yesi’deki mezarı üstüne, mimarlık şaheseri bir türbe yaptırmak lüzumunu duydu. Türbe, cami ve hânıkah’tan ibaret Yesevî makamı, hem din hem sanat abidesi olarak, bugün de Türkistan’ın en kutsal ziyaret yerlerindendir.
Ahmed Yesevi’ye ait “Divan-ı Hikmet” adlı bir eser mevcuttur.
Ahmet Yesevi Üniversitesi tarafından yayınlanan eser, sahasında büyük bir boşluğu doldurmuş olup, Divan-ı Hikmet’e Yesevî Tarikatı Mensuplarının ortak eseri gözüyle bakmakta mümkündür.
Çevresinde bulunan insanlara ışık saçan, cehâletle mücadele eden, cahilleri yetiştiren bir kumandan olarak da görebildiğimiz Hoca Ahmet Yesevi’nin ilim üzerine bir şiiri, günümüz şairleri için örnek olmalı, herkes mesajlardan nasibini almalıdır.
İlimsiz bir tarikata girse kul,
Şeytan onun imanını çalarmış.
Mürşidi kâmilsiz yola çıksa kul,
Şaşkın halde ara yolda kalırmış
Bu yolda mâhir bir mürşid gerektir,
Mürşide ihlâslı mürid gerektir,
Pȋrin rızasını almak gerektir,
Böyle âşık haktan nasip alırmış.
Pir rızası Allah rızası olur,
Arayan Mevla’yı elbette bulur,
Riyazet sırrının hikmetin bilir,
Ancak bu kul hakka yakın olurmuş.
İş bu yola sakın rehbersiz girme!
Gözünü yum pirden gayriyi görme!
Şu fani dünyaya hiç gönül verme!
Melun şeytan bâtıl yola salarmış.
Yol yordam öğrenip gözet dilini!
Mürşidine sıkı bağla belini!
Masivadan çekmez isen elini,
Cahilliğin seni rezil edermiş.
Zamane şeyhine gönül kaptırma!
Nefsini tağuta sakın taptırma!
Kendin sapma, başkasını saptırma!
Şeytan bu yol ile iğfal edermiş.
Zaman gelir gerçek mürşid bulunmaz,
Zamane şeyhinden feyiz alınmaz,
Dalgıç yoksa deryalara dalınmaz,
Denizlerde boğularak gidermiş.
Mürşid-i kâmiller yok ise eğer,
Eski âlimlere ehemmiyet ver!
Onların ilmine vermeyen değer,
Cehlin cezasını ağır ödermiş.
Allah’ın Resûlü, insanlığın hidayeti için rahmet Peygamberi olarak gönderilen Hazreti Muhammed (s.a.v.) için Hoca Ahmed-i Yesevî’nin bir şiiri; “On sekiz bin âlemin serveri, otuz üç bin ashâbın rehberi” olarak selâmlanmaktadır:
On sekiz bin âleme server olan Muhammed;
Otuz üç bin ashâba rehber olan Muhammed.
Çıplaklık ve açlığa kanaatlı Muhammed;
Âsi, câni ümmete şefaatlı Muhammed.
Gece yatıp uyumaz, tilâvetli Muhammed;
Garip ile yetime mürüvvetli Muhammed.
…………………………………………
Arş ve Kürsü pazarı, inayetli Muhammed;
Sekiz cennet sahibi velâyetli Muhammed.
“Hz. Pîr-i Türkistan” ünvanlı Hoca Ahmed-i Yesevî, mülkün asıl sahibi karşısında hükümranlık ve sultanlık taslayanlara, haksız yere insanların ellerindeki malları gasbedip yağmalayanlara “ölüm” gerçeğini hatırlatır:
Dünya benim mülküm diyen sultanlara,
Âlem malını sayısız yığıp alanlara,
Yeme içme ile meşgul olanlara,
Ölüm gelse, biri vefa kılmaz imiş.
Bu dünyada padişahım diye göğüs geren,
Hem önüne kürsü koyup hayme vuran,
Nice yıllar hayl u haşem, çeri salan,
Ecel gelse, biri vefa kılmaz imiş.
Kaos asrında, sapla samanın birbirine karıştığı günümüzde, insanların hüsranda bulunduğu bir zaman diliminde; çeşitli tarikat ve cemaatlere ayrılan, birbirlerine zıt olan, tan eden cemaat önderlerinin, şeyhlerin bulunduğu gerçeğinde, asırlar önce Hoca Ahmet yesevi: “Gönlü kırık, zavallı,Âhir zaman şeyhleri” isimli şiirinde bakınız ne diyor:
Durmaz keramet satar
Ahir zaman şeyhleri
Her gün battıkça batar,
Ahir zaman şeyhleri
Farzı geriye atar,
Nafile oruç tutar,
Dini paraya satar,
Ahir zaman şeyhleri
Beline kuşak bağlar,
Sözleri yürek dağlar
Para toplarken ağlar,
Ahir zaman şeyhleri
Ağlaması göz boyar,
Her gün ayağı kayar,
Kendini adam sayar,
Ahir zaman şeyhleri
Başına sarık sarar,
Kendine mürit arar,
İlmi yok neye yarar,
Ahir zaman şeyhleri
Dünyaya kucak açar,
Zoru görünce kaçar,
Her yere küfür saçar,
Ahir zaman şeyhleri
Şeyhlik ulu bir iştir,
Hakka doğru gidiştir
Yaklaşılmaz ateştir,
Ahir zaman şeyhleri
Salih şeyhler nerdedir,
Kötüler her yerdedir,
Hak yoluna perdedir,
Ahir zaman şeyhleri
İnanç ve edebiyat dünyamızın en önemli şahsiyetlerinden biridir Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri. Adına Türk-Kazak dostluğunun simgesi olarak üniversite kurulan, yazdığı hikmetleri ile dilimize ve tarihimize eşsiz katkıları olan, tasavvuf dünyasında Yesevilik tarikatıyla iz bırakan bir şahsiyettir.
İlk Türk Mutasavvıflarından Hoca Ahmed-i Yesevî, gönül ve mânâ âleminin Kur’ân-Resûl-Sırat-ı Müstakîm çizgisi üzerindeki unutulmaz bir “hoş sâdâ”sıdır. İnsanlığın, O’nun bu nurlu havuzunda bugün dahi temizlenmeye ve tazelenmeye ihtiyacı vardır.
Tevhit mayasından, uhuvvet hamurundan özünü alan, asrımız insanının muhtaç olduğu değerler ve mesajlar arasında yer alan, Ahmet Yesevi’nin şu hikmetli sözleri, bize ayna ve kılavuz olmaktadır:
•İslâmiyetin emir ve yasaklarına uymakta gevşek davranan kimse, insanı Allahü teâlâya kavuşturan yolda ilerleyemez. Gönlü ve kalbi ile dünyâ düşünce ve işlerinden sıyrılıp, yalnız Allahü teâlâya yönelmedikçe, hakîkat meydanında bulunmak mümkün değildir. Bunlar hakkı idrâk edip, anlayıp bilmekten uzaktırlar.
•Ey dostlar! Bir kimse, Allahü teâlânın aşkı ile yanıp yakılarak, bu denizde çok usta bir dalgıç olmadıkça, bundan çok daha derin olan vahdâniyet denizine giremez. Ona girmek için çok usta ve dikkatli bir dalgıç olmak gerekir.
•Ahkâm-ı İslâmiyyeyi, İslâmî hükümleri tam bilmiyen, tatbik etmeyen bir kimse, evliyâlık yolunda bulunmağa kalkarsa, bunun îmânını şeytan çalar. Emir ve yasaklara uymakta gevşek olanlar, sonra da evliyâlık yolunda bulunduğunu, ilerlediğini, hattâ kendisinde bâzı hâllerin meydana çıktığını zanneden kimseler bu noktada çok yanılırlar. Bu hallerinin rahmânî olduğunu zannederler. Halbuki bunlar, abdestte, namazda, alış-verişte bir takım noksanlarının bulunduğunu ve yiyip içtiklerinin haram olduğunu bilmezler. Kendisinde var zannettiği o hâller, şeytanın oyunudur. Şeytan onu idâresine almış, istediği gibi hareket ettirmekte, o ise velî olduğunu zannetmektedir. Bunlar ne kadar zavallı ve bedbahttırlar.
•Himmet, yardım kuşağını sıkı sıkıya beline sarmayan insan, dünyâya meyl ve muhabbetten kurtulamaz. Allah yolunda göz yaşları dökerek ağlamadıkça, Allahü teâlâya âit ince sırlara kavuşamaz ve bu yolda ilerlemesi mümkün değildir.
•Günahlar sebebiyle, paslanan gönüllerin kurtuluşu Allahü teâlâya çok tövbe, istigfâr etmek, her zaman Allahü teâlâyı düşünmek, O’nun râzı olduğu, beğendiği işleri yapmak ve hiçbir zaman O’ndan gâfil olmamakla mümkündür.
•Gariblere merhamet etmek, Resûlullah’ın Sallallahü Aleyhi ve Sellem Sünnetidir. Nerede bir garib görsen, ona olan merhametinden dolayı gözyaşların akmalıdır.
Günümüz anlayış girdabında, bazı çevreler ve kafalar, kalemler tarafından tahrif edilen, başka mecralara çekilmek istenen Alevi Cemaatinde; Ahmet Yesevi, Babasultan, Hacıbektaşi Veli, Karaca Ahmed, Hoca Fakih, Sarı saltuk (Muhammed Buhari), Süleyman Hakim Ata, mansur Ata, Lokman-ı Perende, Gajgaj Dede, Şeyh Nusret,Muhammed Danişmend, Zernûki,İdris Halife, Hoca Emir, Avşar Baba, Emir Çin Osman, Pȋr Dede, Akyazılı, Zengi Ata, Horos Dede, Dedekorkut, Abdülvehhab Gazi, Kızıklar, vesair nice “Gönül Dibâcesi” Kutup Yıldızları’, “Kırklar/Yediler/Erenler”i kendi dar ve cahil kalıplarına sokmak isteyenler, istismar edenler, rant kapısı olarak kullanan cüce beyinlere aldanmamak gerekir. Bu değerler İslamın ve bütün insanların Işık Ordusu kumandanlarıdır. Rehberleri Hazreti Kur’an ve Hazreti Peygamberdir.
“EY DOSTLAR! Sakın ha cahil olanlarla dostluk kurmayınız. Gönlünde Allah aşkını taşıyanlar, dünya ile tamamen alakalarını kesmişlerdir. Bunlar halk, içinde Hak ile olur. Bir an Allah’, unutmazlar. Kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırma. Kalp kırma, Allah’ı incitmek demektir. Gönlü kırık öyle garip birini görürsen, yarasına merhem koy, yoldaş ve yardımcısı ol. “ anlayanlar için ne güzel bir mesaj, ölçü, rehberdir.
Ahmet yesevi’nin çerçevelik hikmetli söz ve şiirleri içerisinde önemli bir yeri bulunan GÜZEL! İsimli gönül damlalarına bakınız:
Ağız açıp öveceksen, ALLAH güzel.
Allah dostu, Din ulusu Hazreti MUHAMMED güzel.
Muhammed’in sağ yanında namaz kılan Ebûbekir Sıddik güzel.
Kur’an da otuzuncu cüzün başıdır: AMME güzel.
Hecesince düz okunsa; YASİN güzel.
Kırkıncı er olarak Müslüman oldu: adalet timsalı Hattab oğlu ÖMER güzel.
O Kur’an-ı topladı, derledi, yazdı; âlimler üğreninceye kadar bekledi; âlimler sultanı affan oğlu OSMAN güzel.
Kılıç çaldı, dini yaydı; erlerin şahı ALİ güzel.
Ali’nin oğulları, Peygamber torunları, Kerbela’da şehit olan HÜSEYİN güzel, Hasan güzel.
Çukur yerde yapılmıştır; Allah’ın evi KÂBE (Mekke) güzel.
O Mekke’ye sağ varsa, esen gelse; imanı bütün HACI güzel.
Hesap gününde CUMA güzel…
Cuma günü okuyunca, HUTBE güzel…
Kulak verip dinleyince, ÜMMET güzel…
Minarede okunan EZAN güzel ..
Dizini bastırıp oturunca, erin nikâhlısı KADIN (Hatun) güzel.
Şakağında saçları ağarınca, BABA güzel..
Ak sütünü çocuğuna helâlinden emzirirse, ANA güzel.
Yan tarafta, en yanında olursa; GELİN ODASı güzel.
Hiç birine benzemez, Âlemleri yaratan ALLAH güzel.
O övdüğüm yüce Rab, dost olarak yardımına eriştirsin hanım hey!.
(KAYNAK: Kuruluş ve Osman Gazi kaseti. Osmanlı Yayınevi)
Mütevelli Heyet Başkanı Musa Yıldız’ı, bu
çalışmalarından dolayı tebrik etmek gerekir.
Bir mesajla şahsıma ginderilen,Üniversite tarafından yapılacak etkinlikler şöyle sıralanmaktadır:
1. Ahmet Yesevi’nin bütün hikmetlerinin bir araya getirildiği Divan-ı Hikmet kitabının yayınlanması.
2. İlki 12 Ocak 2015 tarihinde saat 10.00’da TİKA Konferans Salonunda düzenlenecek olan Dîvân-ı Hikmet sohbetlerinin aylık olarak yapılması.
3. Son müracaat tarihi 25 Mart 2016 olan Hoca Ahmet Yesevi Beste Yarışmasının düzenlenmesi.
4. Ahmet Yesevi’nin adını taşıyan ilk ve orta dereceli okullara içinde Ahmet Yesevi ile ilgili bugüne kadar yayımlanan kitapların yer alacağı ‘‘Ahmet Yesevi Kitaplığı’’nın TİKA ile işbirliği yaparak dağıtılması (2015 yılın itibariyle Türkiye genelinde okul sayısı 64) ve bu okullarda Ahmet Yesevi konulu konferansların düzenlenmesi.
5. Milli Eğitim Bakanlığının desteğiyle Liselerarası Kompozisyon yarışmasının düzenlenmesi ve yılın bir haftasının Ahmet Yesevi haftası ilan edilmesinin sağlanması.
6. 14-16 Nisan 2016 tarihleri arasında Kazakistan’da Uluslararası Bilim Spor Kültür Kongresinin “Ahmet Yesevi’nin İzini Sürmek: Küresel Bir Uzlaşı, Hoşgörü ve Dayanışma Arayışı” başlığıyla düzenlenmesi.
7. 28-30 Nisan 2016 tarihleri arasında Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki Kongre Merkezinde “Uluslararası Hoca Ahmet Yesevî Sempozyumu”nun düzenlenmesi.
8. 16-18 Mayıs 2016 tarihleri arasında Kazakistan/Almaata’da Uluslararası Ekonomi, Finans ve Enerji Kongresinin düzenlenmesi.
9. İlkokul/ortaokul öğrencilerine yönelik Hoca Ahmet Yesevi hikaye kitabının hazırlanması.
10. Finansmanın bulunması halinde 2 saatlik Hoca Ahmet Yesevi sinema filminin çekilmesi.
11. TRT Diyanet ile birlikte Hoca Ahmet Yesevi adına bir belgesel hazırlanması.
12. Ahmet Yesevi Hazretlerinin Fakrname ve diğer iki eserinin yayınlanması.
13. Yesevilikle ilgili eserlerin ve Yesevi Hazretlerinin takipçilerinin eserlerinin yayınlanması.
14. Yurtdışında Yunus Emre Kültür Merkezlerinde konferans, panel sergi vb. düzenlenmesi.
15. Başta SSCI olmak üzere 8 uluslararası indekste taranan BİLİG dergisinin 2016 yılı son sayısının Hoca Ahmet Yesevi Özel Sayısı olarak çıkartılması.
16. Görme ve işitme engelli kardeşlerimizin Hoca Ahmet Yesevi’yi tanımaları için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla işbirliği içerisinde sesli betimlemeli ve işaret dili ile bir sesli kitabın hazırlanması.
17. 27-28 Eylül 2016 tarihleri artasında Kazakistan’da Uluslararası Sağlık Turizmi Sempozyumunun düzenlenmesi
18. 6-7 Ekim 2016 tarihleri arasında Ankara’da “Bağımsızlıklarının 25. Yılında Türk Cumhuriyetleri” konulu uluslararası bir sempozyumun düzenlenmesi.
19. Ahmet Yesevi Multimedya DVD’sinin hazırlanması.
20. Ahmet Yesevi Makale Seçkisi’nin yayınlanması.
21.Ahmet Yesevi Üniversitesi lisansüstü bursları
Yazımı Ahmet Yesevi’nin NASİHAT isimli iki şiiri ile bitirmek istiyorum:
HARAM LOKMA YİYENLER
Hakikati özlerler,
Kerameti gizlerler,
Âşıkla can gözlerler,
Rengi sarı dervişler.
Dünya benim diyenler,
Açık saçık giyenler,
Haram lokma yiyenler,
Felakete batmışlar.
Molla, müftü olanlar,
Yalan fetva verenler,
Akı kara kılanlar,
Cehenneme girmişler.
Kadı, imam olanlar,
Haksız dava kılanlar,
Sanki bir merkep gibi,
Yük altında kalmışlar.
GÖNÜL VERME DÜNYAYA
Gönül verme dünyaya
Sakın girme harama
Hakkı seven aşıklar
Hep helalden yemişler.
Dünya benim diyenler
Cihan malın alanlar
Akbaba kuşu gibi
Haramlara dalmışlar.
Hoca Ahmed bilmişsin
Hak yoluna girmişsin
Hak yoluna girenler
Cemâlûllah görmüşler.