Cinsiyet Ayrımcılığı Sorunuza
Mr Papa Cevap Verecek…
Din İşleri Başkanlığı bu konuda en ağır vebali taşıyan bakanlık… Sadece susuyor… Bu suskunluk nereye kadar… Allah katında hükmü olmayan Hristiyanlığın lideri papa bile bu kabul edilemez derken… Diyanet neden susar (!)
2010 yılından sonra BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un himayesinde etkin olarak kullanılan “Cinsiyet Ayrımcılığı Projesi” artık hem gelişmiş hem gelişmekte olan hatta hiç gelişmemiş ülkelerin en önemli gündemi haline geldi.
Demokrasi OUT… Cinsiyet Ayrımcılığı IN
Öncelikle “Cinsiyet Ayrımcılığı Projesi” kadın – erkek hak arayışları ya da her hangi bir cinse yapılan ayrımcılığa dayalı değildir. Cinsiyet Ayrımcılığı Projesi bir işgal sloganıdır. Evet, yanlış duymadınız bu bir işgal sloganıdır. Dünya’da küresel güçler kendileri için tehlike gördükleri ya da zenginliği göz kamaştıran ülkeleri işgal etmek için 1983 yılında “Demokrasi Tanışın Projesi” sloganını kullanmıştı. 2013 yılında bu projenin mimarı olan NED “National Endowment for Democracy” Uluslararası Demokrasi Vakfı deşifre olup demokrasi denktir işgal protestoları karşısında misyonlarını askıya aldılar. Artık dünyada toplumlar ve devletler demokrasi ile değil “Cinsiyet Ayrımcılığı” ile meydanlarda sosyolojik çatışma içindeler.
Demokrasi motif ve kodlu işgalin hedefi insanların canı ve malını heder ederek istenilen rejim ve iktidar dizaynı yapılıyordu. Demokrasinin gittiği her yerde kaybeden insanlar ve toplumlar kazanan küresel güçler oldu. Özellikle kitle iletişim araçlarından “Sosyal Medyanın” yaygınlaşması ile insanların canı ve malına zarar vermek zorlaştı. Cana ve mala zarar vermek içinde ciddi silah ve mühimmat yatırımı gerekiyor bu da ciddi şekilde telafisi mümkün olmayan bütçe açıklarıyla mücadele demek oluyordu.
Toplumlarla karşı karşıya gelmektense toplumları bir birleri ile karşı karşıya getirerek çatışma ortamı oluşturmak “Cinsiyet Ayrımcılığı Projesi” başlatıldı.
Cinsiyet Ayrımcılığı Projesi hedefi toplumların ahlak ve dinleri üzerinden çatışma oluşturup istenilen rejim ve iktidar dizaynlarını gerçekleştirmekti. Cinsiyet Ayrımcılığı için kadim ve makbul olan erkek ve kadın cinsi ayrımı istenilen çatışmayı oluşturmayacağı için farklı cinsel yönelimlere meşruluk ve yaygınlık kazandırılacaktı.
Kapitalist ve Liberalist bir ortamda kadın ve erkek üzerinden bir ayrımcılığın gündem edilmesi hem liberalizme hem de kapitalizme nefes aldırmamak demektir. Zaten kadın ve erkek oranı ve tanınan haklar küresel olarak neredeyse %50 olunca buradan çatışma değil ancak uzlaşma çıkacağı ve ayrıca tüm dünlerde kadın ve erkek ayrımının malum ve kabul edilen bir gerçek olduğu için LGBTIQ gibi kod ve motifler kullanıldı.
LGBTIQ kod ve motifini ilk zamanlar birçok gelişmiş ülke özellikle demokrasi için oy hesabı yapılarak gündem edilmişti. Dünyanın birçok gelişmiş ülkelerinin hükümet binaları bu destek için LGBTIQ kod ve motiflerini kullanılmıştı.
Dinler ilk zamanlar “Hoşgörü” eksenli bu projeye sıcak bakmışlar hatta kurumsal kimlikleriyle birlikte kullanmışlardı. İsrail özellikle toplumların “Cinsiyet Ayrımcılığı Projesi” ile toplumsal çatışma ve kaos yaşamalarını çok istiyor hatta 1994 yılında ciddi şekilde bu projeye finansman da sağlamıştı. Hatta küresel güçlerin finansmanı ile Kaos GL Derneği ülkemizde de kuruldu. Artık gelinen nokta İsrail’i de ciddi ciddi kararlar almaya itti. Beyaz Saray başka ülkelerdeki elçilikleriyle ciddi şekilde “Cinsiyet Ayrımcılığı Projesi” ile karşı karşıya… Rusya bunun kabul edilemez olduğunu beyan eden İlker olduğundan bugün “Cinsiyet Ayrımcılığı Projesi” destekçilerinin en büyük düşmanlarından bir Putin’dir…
Dinlerin ahkamları tahrif edildiği malumumuz ama; evet, İslam dinin ahkamı asla tahrif edilemeyecek ama onlarda dinlerini kuşa çevirecekler… Cinsiyet Ayrımcılığı Projesine ABD’de ilk desteği veren de 2011 yılında Filistin asıllı ABD vatandaşı Faisal Alam’ın kurduğu Al-Fatiha Foundation isimli vakıftır. Kısacası artık LGBTIQ demokrasinin yerine ihdas edilmiştir.
Demokrasi nasıl bugün içselleştirildiyse sosyal bir gerçek var ki önlem alınmazsa LGBTIQ de demokrasi kadar içselleştirilecek… LGBTIQ’nun en çok çalışma alanları okullar ve medya olacaktır…
Avrupa ve Amerika’da LGBTIQ ismiyle pazarlanan bu proje özellikle Müslüman toplumlarda “Cinsiyet Ayrımcılığı” ve “Cinsiyet Eşitliği” kavramları ile topluma sunuluyor…
Ülkemizde Cinsiyet Ayrımcılığı Projesi Var mı?
Ülkemizde bu proje için ilk söylemem gereken… Cinsiyet Ayrımcılığı Projesi, ya kurumsal körlük ya da ihanettir…
Bu proje ülkemizde tam anlamıyla facia…
Bu projeye sahip çıkanlar neden sahip çıktıklarını bilmiyorlar… Projenin küresel boyutunu bilmiyorlar… Bu projenin Avrupa ve Amerika’da uygulama boyutu nedir? Bu projenin finansmanını kim sağlıyor… İyi niyetliler “Cinsiyet Ayrımcılığı Projesini” kadına değer vermek olarak görüyor… Cumhurbaşkanımızın kırmızı çizgilerinden birisi kadına değer vermektir. Cumhurbaşkanımızı bu projenin gerçeği hakkında bilgilendirmeyen teknokrat ve bürokratlar ve de bakanlar ciddi vebal altındadır. İyi niyetliler lütfen bu projeyi araştırsınlar. Ve bu bilgileri kamuoyu ile paylaşsınlar…
Gelelim kötü niyetlilere… Koltukperestler rahatlarının kaçmaması için hiçbir zaman gerçekle yüzleşmek istemezler… Onların hesabı altlarındaki koltuk ve koltuğun getirisi…
1-) Amerika’da birçok eyalette kadınlar için eğitim ve öğretim zorunlu olmadığı gibi ayrıca ücretlidir.
2-) Amerika’da birçok eyalette evlenme yaşı 15 yaştır.
3-) Amerika’nın meclisindeki senatörlerin kadın erkek dağılımı %20 bile değildir.
4-) Amerika’da kadınlara uygulanan mobbing ülkemizle kıyaslanmayacak kadar çoktur…
18 yaşından önce evlenmiş kişiler on yıl sonra ihbar edilse bile uzun süre parmaklılar ardına konuyor… Bizim ülkede eğitim – öğretim hem zorunlu hem de ücretsiz… Bakanlık düzeyinde en fazla kadına sahip ülkelerden biriyiz… İnsanlar inancını ifade ettiklerinde bile “Cinsiyet Ayrımcılığı” yapılmıştır diye hapis ve para cezası ile cezalandırılıyor…
Din İşleri Başkanlığı bu konuda en ağır vebali taşıyan bakanlık… Sadece susuyor… Bu suskunluk nereye kadar… Allah katında hükmü olmayan Hristiyanlığın lideri papa bile bu kabul edilemez derken… Din İşleri Başkanı neden susar…
Kısacası en ağır geleni Din İşlerine bir marufu hatırlatırken bunu papa üzerinden hatırlatmak…
Cinsiyet Ayrımcılığı Projesi ülkemizde bu hızla gidersen ne inancımızı ifade etme ne de düşüncemizi açıklama hürriyetimiz kalacaktır… Yetkililer 2010 yılından buyana “Cinsiyet Ayrımcılığı” gerekçeli hem ceza hem de idari davalar üzerinde çalışmalıdır… Görülecektir ki anayasanın 24 ile 27. maddeleri arasındaki tüm maddeler ihlal edilerek karar verilmiştir.
Cinsiyet Ayrımcılığı meftunları gelin bizim dünyamızı kararttığınız gibi kendi ahiretinizi de karatmayın… Cumhurbaşkanımız “İstanbul Sözleşmesi nas değildir!” dese de bürokratlar için ve Koltukperestler için din ve iman haline geliyor…
Allah ve Rasulünün kadın ve erkeğe verdiği bir hakkı ya da vermediği bir hakkı ister kadına ister erkeğe verin ya da alın tek kelime ile zulümdür. Kendilerinin cenneti ve ümmetin izzeti için çalışan tüm kadın ve erkek kardeşlerime selam olsun…
Sosyolog – Eğitimci
Ercan Harmancı
ercanharmanci@hotmail.com