Bu topraklarda barış, demokrasi, özgürlük, ayrımsız eşit adalet ve hukukun olması; yoksulluğun, yoksunluğun ve yolsuzluğun yenilmesi gerektiği sözlerini duyarız. Kimileri bu sözleri o günlerde moda olduğu için kimileri de olması gerektiğine yürekten inandıkları için söylerler.
Yoksulluğun, yolsuzluğun ve yoksunluğun yenilebilmesi için topraklarınızda barışın egemen olması gerekir. Kaynaklarınızın silah üreticilerine, yönetenlerin gizli hesaplarına yolsuzluk olarak gitmesini istemiyorsak, topraklarımızda hukukun ve adaletin egemen olması gerekir.
‘Topraklarınızda barış olsun’ diyorsanız, yurttaşlarınız arasında ayrımcılık yapmamanız, yurttaşlarınızın doğarken kazandığı en demokratik insani haklarını yok saymamanız gerekir.
Topraklarınızda demokrasi olsun diyorsanız, yoksulluğu, yoksunluğu, yolsuzluğu yenebilecek demokratik bir devleti kurmuş olmanız gerekir. Barış ve demokrasi egemen değilse bu topraklarda bilin ki, söylenen sözler yalandır.
Bakın etrafınıza hamasete ve popülizme dayalı sözcüklerle politika yapanlara, söz söyleyenlere, iktidara talip olanlara; dağarcıklarında gelişmiş ülkelerin düzeyinde olabilmek için projeleri var mı? Yoksunluğu, yolsuzluğu ve yoksunluğu yenebilecek somut politikaları var mı?
Bakın etrafınıza bu topraklarda akan kanın durması için barış özlemleri var mı? Daha çok kan, daha çok ölümden beslenmek için, daha çok savaş diyorlar. Daha çok silah diyorlar.
Terörist örgütlerin silah bırakmasını isteyenlerin içinde olan bir kesim, aslında şiddete tapıyorlar. Varlık nedenleri, güçlü olmaları terörist örgütlerinin varlığına bağlı.
Devletin silah bırakmasını isteyenler ise (devleti devlet yapan şeyin silah olduğunu bilmeden konuşuyorlar gibi) ellerinde silahla özgürlüğü sağlayabileceklerini iddia ediyorlar. Çünkü onların da bugünkü güçleri silahtan geliyor.
Her iki tarafta yalan söylüyor. Her iki taraf da silahların susmasını istemiyorlar. Samimi değiller. Çünkü her iki tarafın şiddet severleri arasında zımmi bir anlaşma var. Bugünkü ceberrut yapının aynen devam edebilmesi için, demokratik hakların olmaması, adaletin, hukukun ise esamesinin bile okunmaması gerekiyor.
Bu ülkede demokrasi ve özgürlük diyenlerin büyük çoğunluğu geçmişte zor ve şiddeti politik bir yöntem olarak savunmuşlar, bugün bile savunanlar vardır. Demokrasi, özgürlük, adalet ve hukuk diyenlerin büyük çoğunluğu geçmişte ve bugün demokrasiyi bir araç olarak görmüşlerdir, kendi ideolojik devletlerini kurabilmek için…
Kimilerinin demokrasinin bir yaşam biçimi olmamasından dolayı şikayetleri, bir timsahın gözyaşlarına benzer aslında.
Çünkü, demokrasiyi, özgürlüğü, adaleti ve hukuku savunur gözükenlerin kendi örgütleri demokratik değildir. Kendi örgütlerinde adalet ve hukuk yoktur. Kendi örgütlerinde çok seslilik değil tek seslilik vardır. Kendi yaşamlarında, kendi bulunduğu örgütlerde demokrasiyi bir yaşam biçimi yapmayanların söyledikleri demokrasi üzerine sözlerin tümü yalandır.
Terörist hareket içinde silahların susması ancak önlerine koydukları bir hedefin gerçekleşebilmesine bağlıdır. Bugün öne sürdükleri istemler gerçekçi değildir. Hedefleri olmadan yapılacak bir silah bırakmanın, onlar için de dağılmayı getireceği iyi bilinmektedir.
Demokrasinin olduğu koşullarda ve legal platformlarda siyaset yapıldığında, ellerinde silah olduğu için örgütleri içinde çok sesliliği izin vermeyen şiddet sever yöneticiler, tasfiye olacaklarını biliyorlar. Aynen devletin içindeki derin güçler gibi.
Onun için devletin içindeki şiddet severler’le, terör örgütünün bilerek yada bilmeyerek zımni anlaşmaları vardır. Birbirlerinin varlığı, siyam ikizi gibi birbirlerine bağlıdır. Biri olmadan diğeri olmaz.
Demokrasi herkes için çok seslilik demektir. Bir tek sesin egemen olması demek değildir demokrasi. Demokrasi ülkenin topraklarında herkes için ayrımsız, eşit ve adil adalet, hukuk ve özgürlük demektir.
Yolsuzluklarda, yoksunluklarda ve yoksulluklarda payı olanlardan hesap sorarsınız. Fark etmez ellerinde silah olsa da, ellerinde iktidar ve güç olsa da. Demokrasi yanlış yapandan hesap sorulabilen sistemin adıdır.
Evrensel demokrasinin egemen olduğu topraklarda, doğuştan ve sonradan kazanılan haklar bir bölücülük değil zenginlik sayılır. Alt kimliklerini ifade edemeyenlerin egemen olduğu topraklarda insanları bir üst kimlikte buluşturamazsanız. Bir üst kimliği oluşturmak için, o kimliği alt kimliklerin zenginliği ile beslemek gerekir. Şiddeti ve zoru yasaklamak gerekir.
Kim ki, toplumda şiddet ve zor yolu ile iktidar olmak ve hak aramak ister, onlar en ağır cezalarla cezalandırılmalıdır. Yurttaşa karşı işlenen suçlara en ağır cezalar verilmelidir.
Evet bu topraklarda kim ki barıştan yanadır. O ülkesini ve insanlarını sevendir. Kim ki bu topraklarda daha çok silahlar konuşsun, daha çok kan dökülsün diyorsa; tüm hamaset ve popülist sözlere rağmen ülkesine ve insanlarına asıl ihanet edenlerdir.
Bir kez olsun, bir kez aklımızı tüm hurafelerden sıyırarak şunu düşünelim. Neden kan akıyor? Neden kanın durması için çaba sarf eden siviller, düşman ve ihanet suçlaması ile karşı karşıya kalıyor? Neden askerlerin imzaladığı barış anlaşmalarında ihanet suçlamaları yükselmiyor da, sivillerin yapmaya çalıştığı barış çabalarında ihanet ve hainlik suçlamaları havalarda uçuşuyor? Neden vatan, millet, bayrak sözleri; yolsuzlukları, yoksunlukları ve yoksullukları yenmiyor? Neden dünyanın her yerinde yolsuzluklardan, yoksunluklardan ve yoksulluklardan sorumlu olanlar, en çok milliyetçi söylemlere sarılıyorlar ve ortamı geriyorlar?
Neden topraklarımızda barış, demokrasi, öz-gürlük, adalet ve hukuk sözleri havalarda uçuşmuyor? Uçuştuğunda neden silahlar konuşuyor ve neden en çok aralarında zımmi bir anlaşma olanların ellerinde silah oluyor?
Son söz: Terör örgütüne eylem emri veren, nerede kalıyor? Ve nasıl dışarıya talimatlar gönderebiliyor? Ve neden dün tecrit edilmezken bugün tecrit uygulanıyor? Neden birkaç yıldır silahlar konuşmazken tamda cumhurbaskanligi ve secimler öncesinde silahlar konuşmaya başlıyor ve terör tırmandırılıyor? Hangi uluslararası güçlerin ve onların işbirlikçilerinin bu işte parmağı var? Hamaset ve popülizm yapmadan sesli düşünebilmek dileğiyle… Silahlar sussun ve demokrasi konuşsun. Silahların konuştuğu yerde demokrasi ve akıl tatile çıkıyor. Görmüyor muyuz?