Toplumsal dönüşüm ya aşağıdan yukarıya doğru halk hareketleriyle oluşur ya da Mustafa Kemal’in uyguladığı gibi tepeden yapılır.
Toplumsal çürümenin, toplumun tüm kesimlerini derinden etkilediğinde, devrim kaçınılmaz bir hal alır. Devrime içerideki çıkar çevreleri ve gericiler direnir.
Aynı konu devletler için geçerlidir. Gerici ve insan düşmanı rejimler, kendilerini idame ettiremediği için dış etkilere daha açık hale gelirler.
İçerden dönüşümün önü tıkanınca, dışarıda da köklü değişimler olunca, içerideki gerici rejimler, emperyalizme daha fazla yaslanmak isterler.
Böyle durumlarda, emperyalizmin ana merkezi daha zor durumdaysa, emperyalizm artık içerideki iktidarı ayakta tutmak için emperyalizmin araçları artık etkisiz kalmışsa, iktidar en zayıf günlerini yaşar.
Ülkemiz yukarıda tanımlamaya çalıştığım süreci yaşamaktadır. İngilizler ile yapılan ve haberini UK basınından öğrendiğimiz anlaşma son sinyallerdir.
Ne dünyadaki hızlı değişimi ne de kendi içinde yapması gereken değişim ve dönüşümü sağlayamamaktadır.
Oysa dünya çok büyük bir hızla değişip dönüşüyor. Hiç ihtimal verilmeyen Çin Suudi Arabistan yakınlaşması Orta Doğu halklarının ilişkilerine çok sert etkiler yapacaktır.
Çin, Rusya ve Suudi Arabistan Amerika’ya mazot satmama kararı almıştır.
Çin ve Rusya Suudilere en ileri güvenlik garantisi vermişlerdir.
Çin İran Belarus NATO benzeri bir güvenlik kurulu oluşturmuşlardır.
Suudiler Hindistan’a Rupi ile Çin’e Yuan ile petrol satışına başlamıştır.
Moskova’da toplanan ve 26 ülkenin katılımı ile gerçekleştirilen Moskova Güvenlik Zirvesi çok anlam yüklüdür.
Amerika’nın Ukrayna’yı tıka basa silahla doldurması, dünyadaki değişim ve dönüşümü durdurmaya yetmeyecektir.
Afrika halkları Avrupa sömürüsüne karşı çok sert bir bilinçlenme içindedir. Nijer halkı Fransa’ya karşı çok sert eylemler yapmakta, görüşme isteklerini geri çevirmektedir.
Batı kolektifi sömürü düzenini devam ettirmede çok zora düşmüştür. Rusya’ya kendilerinin uyguladığı yaptırımlar, daha çok Avrupa’yı vuruyor.
Uzak doğuda, Rusya K. Kore stratejik antlaşmaları, Rusya Afrika ülkeleri tahıl dayanışması gibi farklı işbirlikleri oluşmaktadır.
Ülkemiz kokuşmuş NATO’nun üyesidir. Ukrayna’nın NATO’ya alınmasını istemek; NATO’nun genişlemesi ve Amerika’nın güç kazanması siyasetler yürütmektir. Emperyalizme hizmet yolunda, kusur etmemeye çalışmaktadır.
İçinde bulunduğumuz finans sitemi ve ikili para düzeniyle kendi iç istikrarını kaybetmiştir. Onarılması da çok zor görünmektedir.
Dünyadaki değişimlerin ülkemizi olumlu yönde etkilemesi için gereken hiçbir girişim olmadığını görmekteyiz. Bu değişim ve dönüşümlere kafası kesik tavuklar gibi yakalanma ihtimalimiz her geçen artmaktadır.
Aklın yerini inançların aldığı bir yerde, değişim ve dönüşüm beklemek ne derece doğru onu da bilmiyorum.