Ama görmez, sezermiş! Sezgilerinde de hiç yanılmadığını iddia edermiş…
Sağır ise uydururmuş! uydurduğunu da gerçek sanır, başka da bir şey anlamazmış…
Hadi bunlar bir şekilde engelli vatandaşlarımız. Onlara kızmak, sitem etmek, ya da onları eleştirmek, HAVANDA SU DÖVMEK gibi bir şey olur! Buna hakkımız da yok! Yok çünkü engelli olmayanların durumu onlardan farklı değil ki!
En kötüsü de bu.
Çünkü sağır ve ama olanı anlamak kolay! Fakat sağlam olup da kör bakanı, kulağının dolusunca işitip de tıkaç sokanı anlamak çok zor!
Toplum için, tehlikeli olanlar da bunlar! Korkmak gerek! Çünkü bunlar, istek ve emellerine ancak böyle kavuşabiliyorlar! İşine geleni görür, işine geleni işitirler!
Galiba toplum yapımız buna müsait.
Araştırmaya, kimmiş, neymiş, nedenmiş, ne demişe bakmıyor, dedikoduya daha bir itibar gösteriyoruz! Daha doğrusu kolaycılığı seçiyoruz!
Aslında kolaycılık amma, çok da ÇİRKİN bir şeyi benimsiyoruz! Çünkü bu kolaycılığın adı DEDİKODU…
Dedikoduların da çeşitleri var…
Mahalle dedikoducuları…
Komşu dedikoducuları…
Aile dedikoducuları…
Esnaf dedikoducuları…
Meslek dedikoducuları…
Kamu kurum dedikoducuları…
Ve
Siyasi dedikodular…
Ki bu dedikodular yuva da yıkar, siyasi kirlilikte yapar. Cinayet de çıkartır, kardeşi kardeşe düşman da eder. Onun içindir ki dinimizde de DEDİKODU‘nun büyük vebali vardır. Hatta af edilmez derecede olanları vardır. Toplum olarak iki yakamızın bir türlü bir araya gelmediği nedendir!?
Sözün Özü!
Meseleleri, herkes işine geldiği gibi yorumluyor. Herkes kendine amir seçtiği, arkasından yürüdüğü, siyasetini güttüğü, davasını savunduğu, mesleğini yaptığı, ya da SÖZDE LİDER’in, SÖZDE KİŞİNİN ağzının içine bakıyor! O ne diyorsa aynısını PAPAĞAN misali tekrar edip, etrafa yayıyor! Doğruluğuna – yanlışlığına asla bakmıyor. Bunu yanlış söylüyorsun demiyor, diyemiyor! Gün gelip çattığında, gerçekler ortaya çıktığında da, BUKALEMUNLAŞIYOR, ortama uyuyor, kabuk değiştiriyoruz!
Atalarımız ne güzel söylemiş değil mi?
“Üç düşün bir söyle” diye!