Efendim, bendeniz ünlü '68 Kuşağı'ndanım. Lâkin bu kuşağın mensubu Marksist, şiddet ve terörden yana olanların tam karşısında, millî ve manevi değerlere sahip, liberal düşünceli çoğunluğun temsilcisi oldum. Kurduğum ve bütün Türkiye'de teşkilâtlandırdığım 'Hür Düşünce Kulüpleri', soğuk savaşın azgın komünist militanlarına karşı hep demokrasiyi, dostluğu ve bütünlüğü savundu. 68 Kuşağı'nın Marksist, Stalinist ve Maoist eylemcileri ise daima şiddetten yana oldular. Örgütlenmeye 'Sosyalist Fikir Kulüpleri' olarak başladılar; daha sonra Dev-Genç, Dev–Yol, Dev-Sol, THKP-C, TİKKO ve diğer birçok örgütler hâlinde terör ve şiddet eylemlerine devam ettiler.
1990'lı yılların başında Sovyetler Birliği ve dolayısıyla komünizmin kıblesi yıkıldı. Marksist-Leninist ve Maoist teorisyenler de geride kalan bir avuç komünist eylemciyle birlikte 19. ve 20. yüzyılın artığı görüşleriyle ideolojik tarih müzesindeki yerlerini aldılar. Artık ortada çocukluk hastalıklarının nostaljisiyle Che Guevaralara, Deniz Gezmişlere özlemle bakan eski Marksist, yeni liberal ya da sosyal demokratlarla birtakım yalnızlaşmış eylemcilerden başka kimsecikler kalmadı.
***
Şimdi bu müzelik Marksistlerle anarşist eylemciler, başta ODTÜ olmak üzere üniversitelerde yuvalanmaya ve hâkimiyet kurmaya çalışıyorlar. Komünist şiddet yanlısı bu gruba bazen ırkçı-bölücü eylemciler de katılıyorlar.
Başbakan Erdoğan'ın, Göktürk-2 uydusunun açılışını izlemek için ziyaret ettiği ODTÜ'de bir grup eylemci, hiçbir sebep olmadan şiddet gösterilerinde bulunarak taş, sopa, molotof kokteyli ve silâhlarla güvenlik güçlerine saldırdı. Çok sayıda polisin yaralandığı çatışmada, bir eylemcinin de arkadaşları tarafından yaralanarak hastaneye kaldırıldığı anlaşıldı. Yakalanan militanların şiddet örgütlerine mensup oldukları ortaya çıktı. Olayda asıl skandal olan husus, şiddet eylemcilerinin ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar ile 4 saat görüşmeleri ve görüşmeden sonra Rektör'ün eylemci militanların talimatları doğrultusunda basın açıklaması yapmasıdır. Olay hakkında YÖK bir soruşturma açtı. Bu durumda, Rektör'ün derhal görevinden alınması gerekir. Diğer taraftan, bazı büyük üniversitelerin yaptıkları ortak açıklamada olayı kınamaları isabetli olmuştur.
***
27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül öncesini düşünerek üniversitelerde şiddet eylemlerinin yaygınlaşacağını zannedenler ve bu eylemlerin darbe ortamı oluşturacağını hayal edenler avuçlarını yalayacaklardır. Bu eylemler kısa zamanda durulacak, gene eğitim ve bilime dönülecektir.
Müzelik Marksistler, ulusalcı faşistler, CHP gençlik kollarına uzanan provokatörler ve darbeci militaristler boşuna heveslenmesinler. Türkiye'deki üniversiteler, artık birer anarşi ve terör merkezi olmayacaklar. Bu ilim yuvalarında istikbalimizin teminatı olan sevgili gençlerimiz, sağcısıyla, solcusuyla kardeşçe birlikte eğitim görecekler; terör ve şiddetten uzak şekilde ilim ve irfanla yetişecekler.
Artık darbeciler ve Ergenekoncular üniversitelerden ümitlerini ve ellerini çeksinler.