Sevgili ve çok değerli okuyucularım son günlerde toplumsal olarak yaşadıklarımızı araştırma ve edindiğim bilgilerim dâhilinde sizinle paylaşmak istedim.
Darbe; dediğimizde sanırım sizlerinde aklına iki türlü yapılanı geliyordur.
Askerî darbe, bir ülkede silahlı kuvvetler mensuplarının silah zoru ile ülke yönetimine el koyması. Hükümetlerin, ekonomik ve sosyal sorunları çözmekte başarısız oldukları iddiası, cuntacılar tarafından askeri darbelerin başlıca sebebi olarak gösterilir. Zaman zaman ordu tarafından hükümetlere verilen muhtıralar da darbe benzeri sonuçlar doğurabilir.
Darbeciler genellikle ordunun yapacakları eyleme karşı tarafsız kalmasını fırsat bilerek iktidarı ele geçirerek, lideri devirmek, radyo, TV gibi iletişim kanallarını işgal etmek, hükümet daireleri üzerinde otorite kurmak, elektrik santralleri gibi temel altyapı tesislerini ve birçok kurumu kontrol altına almak ile olur.
Hükümet darbesi, devletin emrindeki resmi kuvvetlerden herhangi birisinin mevcut hükümeti devirmesi ve iktidara el koymasıdır. Genellikle kan dökülmeden yapılır. Ancak kanlı biçimde son bulan örnekleri de vardır.
Bilindiği gibi son yapılan darbe geniş halk kitlelerini arenaya dökerek ve güdüleme desteği ile halk püskürttü adlaması ile son bulmuştur. Fakat aklınıza takılan bir soru yok mu? Benim var. Askeri darbe hayatın içinde vücut buldu mu? Hayır. Proje; yapılan plan ve program dâhilinde HALK tarafından püskürtüldü mü? Evet. Şimdi şu aklınıza muhakkak geliyordur. O zaman neyin darbesi bu? Çıkan sonuç darbe mi? Yoksa halkı galeyana getirerek yaptırımlarımı bu şekil size VTR olarak gösteriyorum demek mi? Yaşa ve gör…
Evet, yaşadık ve gördük. Hem canlı, hem sosyal medya, hem de TV kanalları sayesinde ve oturduğumuz yerde duramamaksızın. Benim verdiğim isim ile tarihe KARA MİLAT olarak geçecek . Yaptığım dünya tarihi araştırmalarımda böylesine rastlanmamış. Kitlesel birlik ve beraberliği bozucu mesajlar ile duyarlılık ve farkındalıklar yıkılmaya çalışılmamış. Haaa… Birlik ve beraberlik… Derken. Naçizane birazda diğer yaşatılmaya çalışılanlardan söz etmek istiyorum.
Bu ülkede bombalar patladı birçok masum insan öldü. Her gün döverek katlettikleri Mehmetlerin yüzlerce binlerce tabutları geldi. Hiç bu kadar yoğun salalar duydunuz mu? Tabii ki salaları okunmuştur. Toplumsal dirlik ve düzeni ve barışı tetikleyici CİHAT çağrısı şeklinde değil! Sizde benimle aynı fikirdesiniz diye düşünüyorum. Olabilir ben liberalim ve önce insana ve insan ile olan tüm davranış şekillerine saygı ve sevgi duyuyorum. Dil, din, mezhep ve renk ayrımı yapmaksızın. Ateist bile olabilir. Kişinin inancı beni bağlamaz. Kul ile yaradan arasındadır. Değerli olan sevgi, barış, birlik, dirlik ve beraberliktir. Adı, şekil ve görseli etkili olmayan. Önemli olan düzeni ama gerçek doğru düzeni yaşamak ve yaşatmaksa din de önemli değil.
Peki, şimdi ne oldu ve ne yapılmaya çalışıldı. Muhakkak okuyucularımın da bilgisi var. Ben sadece anekdotlarımı sizlere aktaracağım.
Bir dönem hatırlardan çıkmayacak bir söz söylenmişti “onlar için askerlik yan gelip yatma yeri değildir” diye. Oysaki ölmek istemiyordu hiç biri, verilen emirlere uydular. Doğru mudur yanlış mıdır demeden, 15 temmuz gecesi olduğu gibi. Yazık bu ülkenin garip halk çocuklarına ne günahları vardı? Sadece komuta zincirinin yaşatılanlarını yaşadıklarını bile bilmiyorlardı. Sosyal medyada yazan, çizen ve yorum yapan bazı engelli zihniyete sahip kişiler, Emperyalizme karşı savaşarak tam Bağımsız Laik Demokratik Cumhuriyetin kurucusu olan o kefensiz yatan Anadolu çocuklarının torunları olamaz. Şayet öyle olsalardı emir kulu olan teslim olmuş çoğu ilkokul mezunu bile olmayan öl denince ölmeye hazır biçare gariban yoksul halkın evlatlarına karşı yapılan zulmü bir nebze kınarlardı. Dolu olan beyinlere her şeyi anlatıp kabullendirebiliriz, akıl ve mantık çerçevesinde ancak boş beyinleri donatmak o kadar zor ki;
Evet, evet benim düşüncem bu… Oynanan büyük ve kapsamlı senaryo değil miydi? Uzun zamandan beri planlanan “yaşa ve gör”… Oyuncu ve figüranlar belli. Ne oldu? Fatura yine halka ve onun sahipsiz evlatlarına kesildi. Olan yine elleri kınalı kuzucuklara ve analarına oldu. Bu ülkede darbelerden çok çekmiş kişiler olarak… Şunu da söylemek isterim. Her türlü darbe ve dayatmalara sonuna kadar karşıyım. Ancak evini kapatıp vatan adına hizmete koşan Mehmet’lere yapılanları asla kabullenemiyorum.
Toplumsal olarak yaşadıklarımızı ömür boyu unutmayacağım. Asla Mehmetçiğimizi bu hale getirenleri de affetmeyeceğim. Yaradan sizi affetmesin. Dilerim sizin Mehmetçiğimize verdiniz acıyı Yaradan da size fazlası ile yaşatsın. Evet, içim acıyor ve çok üzgünüm. Aslında ben bu değilim. Ruhum isyan halinde. Bu zulmü ve zalimliği yapan kuklalara kana susamış, gözü kör olmuş ve neyin ne için yapılarak kullanıldığının farkında olmayan oyunculara hitap edecek sıfat bulamıyorum. Sizin, bizim askerimiz polisimiz değil mi? . BU NEFRET NİYE…
Bu mu övüne övüne, bitirilmeye çalışılan Demokrasi!
Soruyorum çok değerli okuyucularım parti karşıtı olanların demokratik hakkını kullanan insanların öldürülmeyeceğini bu saatten sonra kim garanti edebilir?
Daha fazla uzatmadan ve duyarlılıklarımızı ve bilgilerimizi dağıtmadan son duygularımı sizinle paylaşıyorum.
Masum millete ve aziz halkımıza yönelen her türlü şiddet ve kıyımı en sert şekilde lanetliyorum. Bu vatan için gerekirse şehit olmak üzere askere koşarak giden, 20 yaşlarındaki emir eri Mehmetçiğimize yapılan saldırıları ve linç girişimlerini kınıyorum. Bunları yaşamamıza neden olan asker, sivil, siyasi veya komutan her sorumluya vatandaş olarak haklarımı helal etmiyorum. En kısa sürede cezalandırılmalarını istiyorum. Bu yaşananlardan her türlü rant devşirecekleri şimdiden onursuz ve hain olarak niteliyorum.
Yaradan Aziz Türk Milletinin yanında olsun ve birlik beraberliğimizi sonsuza dek daim kılsın.
Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir!
Mustafa Kemal Atatürk
Zambak Karabay