Güzel bir ilkbahar gecesinde, geniş masaların beyazlığı ve donanımında, konuklar gülümsemeler arasında, gelin ve damadı bekliyorlardı. Giriş müziğinin maytaplı parıltısı arasında genç çiftlerin bir ömür boyu birbirlerine, nikah memuru şahitler ve konukların huzurunda söyledikleri “Evet”lerin anlamı büyüktü. Pisteki dans ve oyun havalarının ürettiği kurtların yerlere dökülmesi ardından konuklar neşe içinde ayrıldıklarında, benim aklım, hala Bilge Köyü’nde katliamda ölenlerdeydi…
İşte size iki düğün…
Dündar çiftlerinin yurtdışı çıkışlarının on altı polis birimi tarafından incelendiğinin tespit edildiği ve böylesi bir konunun Ergenekon ile ilişkilendirilmesi ve bununda kökten dinci Vakit Gazetesi’nde dallandırılıp budaklandırılması, Türkiye’nin nelerle uğraştığının komikliğine şaşmamak lazım!… Bu 16 polis biriminden bu bilgileri isteyen üst makam kim veya kimler? Beni ilgilendiren bu kısım. Teşkilatlarımızı yoksa böcekler mi sardı? Vallahi Gülene Gülene ( yani katıla katıla gülerek! ) doğrusu çok merak ediyorum!…
Sahi bu arada, bende eşimi Almanya’ya kayınbiraderlerimin yanına yalnız göndermiştim. Vakit Gazetesi’nin magazin servisine sunulur!… Sizlerde eşinizi, çocuğunuzu yalnız gönderdiyseniz bildirebilirsiniz!…
İşte size iki yurtdışı gezisi… Kime ne?
Güney Kore’nin eski Cumhurbaşkanı Rah-Mu Hyun aile üyelerinin milyonlarca dolar rüşvet aldığı iddiasıyla ilgili ifade verdikten bir ay sonra, bilgisayarına ailesine bıraktığı, “ Lütfen üzülmeyin. Yaşam ve ölüm aynı şeyler değil mi?” notuyla sonsuzluğa uçuruma atlayarak intihar etmiş.
Cumhuriyet tarihimizden günümüze kadar devletin kasasını soyanlar, tüm pişkinliklerine rağmen yine aramızda dolaşmaya devam ediyorlar…
İşte size iki rüşvet haberi,
Ne onurlu milletiz değil mi?
Irak Başbakan’ı Maliki, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nda (FİJ) yaptığı konuşmada, “ Irak Basını’nın Ortadoğu’nun en özgür basını” olduğunu, söylemiş.!…
Bakın Atatürk ise “ Özgürlükle ilgili neler söylemiş;
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.”
İşte size iki söz. Sizce, 2003 Mart ayından itibaren 246 gazetecinin öldürüldüğü ve hala ABD Potinlerinin dolaştığı ülkenin Başbakanı doğru mu söylemiş?
Ünlü halk şairi Seyrani’nin bir sözüyle yazımı noktalayım.
Hastalıktan dolayı gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani’ye;
“Bende dünyayı görecek göz mü kaldı?” diye şikayette bulununca, söz ustası;
“ Hiç üzülme dostum! Zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı” demiş.
Mutlu ve sağlıcakla kalın!..
Gülen yüzünüz daim olsun…