Karadeniz yaylalarında yetişen ender meyvelerden biri de dağ çileğidir. Dağ çileği orman alanlarında doğal olarak yetişir. Lezzeti yanında organik olması tüm güzelliğine ilgiyi artırır.
Dağ çileği yaylada temmuzun ortalarına doğru olgunlaşmaya başlar. Çileğin olgunlaşmasıyla obalı’ya gün doğar. Eskiden çileği toplayıp yerdik. Şimdi ise doğrudan yemenin yanında, reçelini ve marmeladını da yapıyoruz. Dağ çileğin aromasını hiçbir meyvede bulmak mümkün değildir.
Çilek toplamaya gitmek obalı’ya bayram havası yaşatırdı. Hemen herkes çilek toplama bayramına katılır. Herhangi bir nedenle katılamayan aileden kaplar alınır ve onlar da çilekle doldurulurdu. Toplama şenlikli geçer. Herkes kendine göre eğlenir. Hikâye ve fıkralar anlatılırken, yorgunluk giderilirdi.
Kardeşim de şu fıkrayı anlattı. Öğrencilerine; dağ çileği toplayıp getireceksiniz demiş. Dağ çileği her yerde olduğu için, nereden ve nasıl toplayacaklarını açıklamaya gerek duymamış. Haftaya her öğrenci getirmiş, yalnız bir öğrenci getirmemiş. Kardeşim sormuş niçin getirmedin demiş? Öğrenci ayağa kalkmış ve çilekler daha çiçek açmamıştı demiş. Kardeşim yavrum ne çiçeği deyince, biz çilek için dağa gittik de demiş.
Yaylada sıcaklık ortalamanın üzerindeydi. Güneş yakıcı ışınlarını özel olarak gönderiyordu. Çilek için, obanın güney yakasında geniş bir alana yayılmıştık. Her şey normaldi. Kaplarımızı da doldurmak üzereydik. Samimi bir havada eğlenceli bir günün öğleden sonrasını geçiriyorduk.
Karşı yamaçta büyük bir gürültüyle gerçekleşen patlamayla sarsıldık. Patlama o kadar şiddetliydi ki, taş parçalarının bize kadar ulaşacağından korktuk ve ormana kaçtık. Kaçarken düşene mi yoksa ağlayanı mı acırsın, iyice dağıldık.
Patlama ile yükselen toz bulutunun arasından büyük bir kayanın vadiye yuvarlandığını gördük. Görmemizin yanında öyle gürültü çıkarıyordu ki, sanki dünyaya meteor çarptı. Büyük kayanın dereye vurması vardı ki, gerçekten korkunç bir gürültüydü.
Dehşet bir gürültüyle birlikte kaya önüne neyi katmışsa sürükledi, ezdi geçti. Bizler sanki kayanın hortumuna tutulmuş gibi karşı yamaca sürüklendik. Ağaçlara tutunmak zorunda kaldık ve yere oturduk.
Dağ çileği toplamaya tüm sevecenliğimizle başlandı ve keyifle devam etti. Fakat korku ve telaşla sonuçlandı.
Şaşkınlığımız sürerken obadan koşup gelenler oldu. Toz bulutu gördüklerini yalnız gürültünün sırrını çözemediklerini söylediler. Toparlanıp çilek sahasından çıkarken gelenlere kayanın nasıl yuvarlandığını anlattık. Kayanın geride bıraktığı toprak sahanın büyüklüğü bizi bir kez daha korkuttu. Kaya dereye kadar önüne neyi katmışsa ezdi ve sürükledi. Derenin önü kesilmiş baraj oluşmuştur. Gitmek istedik fakat göndermediler. Çünkü herkes korku içerisindeydi.
Neşe içerisinde başlayan çilek toplamanın verdiği huzur, mutlu olmamızı sağlayacağı yerde, kayanın patlatılması ve yaşanan korku dolu saatlerde akşam karanlığı çökmeye başladı.
Beklenmedik bir olayla sarsıldık. Çilek toplamanın verdiği mutluluğu doyasıya yaşayamadık. Neşe ve sevinçlerin bir anda korku ve acıya dönüştüğünü dehşet içerisinde gördük.
Hasan TANRIVERDİ






















