Çilek toplamak için, obada toplandık. Güneydeki yanığa gidecektik. Yanık, yıllar önce yanmış olan kara ormandan kalan sahaydı. Kara ormandan geriye çok büyük bir saha açılmıştı. Bu sahada o kadar dağ çileği oluyordu ki, toplamayla bitmezdi. Dağ çileğini gördükçe gönlümüz açılıyordu.
Aramızda obaya ilk defa gelenler de vardı. Onların da elinde tas, maşrapa ve naylon torba vardı. Birlikte yanığa doğru güle oynaya yol aldık. İkili veya üçlü gruplar olarak, sahaya dağıldık. Arada birbirimize sesleniyoruz. Ayrıca çileğin çok olduğunu belirtmek için, “Bu tarafta çok var.” Diyoruz.
Çalılar arasında çocukların kaybolmamaları için, fazla ayrılmayın, vadiye aşağı inmeyin diye de ikaz ediyoruz. Yukarı kesimde toplamalarını sağlamaya çalışıyoruz.
Obaya ilk defa gelenlerden ikisi, biraz daha aşağıya inmiş, çalıların arasından yabani hayvan fırlayıp kaçmış. Bunların bağırmasına koştuk. Tariflerine göre, tavşan veya tilki. Tilki o kadar sese durmaz. Herhâlde tavşan korktu kaçtı. Hayvan korkup kaçtı siz neden korkuyorsunuz. Sözümüzü bitirmeden alttan gelen teyzeyi gördük. Yaklaştı ve selam verdi. Hoş geldiniz, nasılsınız dedik. Kara ormanda ne yapıyorsunuz. Dağ çileği topladığımızı söyledik. Teyze, oturdu soluklandı ve bu ormanın içine insan giremezdi. O kadar sıktı. Çevrenin en güzel orman sahasıydı. Bir kendini bilmez yaktı ve bir daha aynısı olmadı. Zaman akıp giderken, yanan orman da geri gelmiyor.
Çileğin tadı o kadar nefis ki, topladığımızdan çok yiyoruz. Yine de elimizdeki maşrapa hemen dolacağa benziyor. Çilekten, marmelat ve reçel yapıyoruz. Her ikisi de yemeye doyum olmayan büyük bir lezzet. Dağın başındaki çilekte, ilacı yok, GDO su yok. Her şeyiyle doğal. Bahçede yetiştirilen iri çileklerin, küçüğü fakat kokusu karşılaştırılamayacak kadar güzeldi. Görünüşü de tadı gibiydi.
Bu arada yanımdan tilki, kurt veya tavşan geçti diyerek birbirini korkutan oluyordu. Kardeşim onlara seslenmiş, yırtıcı gündüz gizlenir gece ortaya çıkar, demişti. Sonra yırtıcı düşmanını tanır. Bizler hayvanın düşmanı değiliz ki. Yine türkü söyleyen de vardı. Kardeşim de diyor ki, hiçbir yere çok sayıda insanla gitmeyeceksin. Birkaç kişi, sessizce konuşarak toplayıp çıkacaktık.
Bu arada yabani hayvan inine rastlayan oldu. Gittik baktık, ağaç kökünün altında eşilmiş ve yavruları da var ki, yuvaya girilmiş, çıkıp da kaçmış da olabilirler. Yuvaya dokunmadan toplamaya devam ettik. Yabani hayvanlar insan sesinden, koktukları için, kaçmışlardır. Yabani hayvanlar, insanlardan kaçar. Herhâlde zor duruma düştüğünü anladığında saldırır.
Çilek, toplamadan yorulup oturanlar, gidelim diyenler konuşmaya başladı. Tepelerden sis dağılmaya başlayınca, toparlandık. Dağların sisi oyun değildi. Sisle beraber neyin geleceği belli olmazdı. Çise irileşir ve ıslanıp su olabilirdik. Çevreyi seyretmekten toplayamayanlar da oldu. Özellikle obaya ilk defa gelenler ellerindeki kabı dolduramadı.
Yanıktan çıktık. Kapları dolmayan iki kişinin taslarını kardeşim kendi topladıklarından doldurdu. Poşete koydular. Kardeşime çok teşekkür ettiler. Çileğin yanında kır çiçeği de kesmişler. Ellerinde renkli çiçekler taşıyorlardı. Kardeşim onlara biz çilek, siz de çiçek yiyeceksiniz dedi. Yangın yerinde kır çiçekleri öbek öbek sıralanmışlardı. Ortama büyülü bir güzellik katmışlardı. Bu güzellikler arasında gülersin ve neşelenirsin. Çiçeklere bakar, soluk alır ve ciğerlerine bol oksijen dolar. İnsanlar bu şekilde doğaya yakın olurlarsa, özgür ve mutlu olur.
Sis yaklaştı, obaya bir an önce varmamız gerekir. Çünkü, çise de başlayabilirdi. Çabuk hareket ettik. Evlere dağıldığımızda sis ve çisenin birlikteliği başlamıştı.
Problem yaşamadan, herkesin evine gitmesini sağladık. Biraz geç kalmıştık ama ıslanmamıştık. Çileklerimiz de çoktu. İstenilen reçel yapılabilecekti. Annem çileklerin birazını yaşlı teyzeye gönderdi.
Bugün çilek bayramıydı. Hava çilek toplamamıza izin vermişti. Bu kadar güzel bir meyvenin boşa gitmesi düşünülemezdi. Kardeşim haftaya da gideriz dedi.
Akşam üstü inekleri bahçeye attık. Otları dalan etmemesi için, bekledik.